Her insanda olması gereken, kimilerinin ırk, kimilerinin din, kimilerinin cinsiyet adına göz ardı ettiği insan sevgisi geçmişte ortaya çıkan ve günümüzde ortaya çıkmaya devam eden sorunların en büyük kaynağı. Türk, Alman, erkek, Sünni, Yahudi, zengin, fakir, diyerek ayrıştırdığımız Adem soyu, bugün sosyo-ekonomik statü ve sosyo-kültürel statü bakımından bölük pörçük bir yapıya kavuşmuştur. Aslında bir din, cinsiyet, milliyet vs. başlığı altında toplanmak için yok ettiğimiz insan sevgisinin acı sonuçlarını tarihte 1933-1945 yılları arasında Almanya’da Yahudilere, Stalin döneminde ana topraklarında yaşayan Türklere, Halepçe’de Kürtlere ve Karabağ’da yaşayan Azeri Türklerine karşı yapılan katliamlarla gördük. Günümüzde de Mısır’daki Müslüman kardeşlerimize, Avrupa’daki mültecilere, Çin’deki Türklere ve Afganistan’da Taliban’a muhalefet gruplara karşı yapılan katliamlarla görüyoruz. Bu acı misir-katliamsonuçların elbette tek sebebi eksik olan insan sevgisi değil, ancak ‘insan’ kelimesinin telaffuzunun azalması en büyük etken bence.

Düşüncelerimize antitez sunanları düşmanımız olarak görüyoruz, sadece benim dediğim doğru dediğimiz müddetçe değişen hiçbir şey olmuyor. Bu durumun yansımasını sadece kendi ülkemizdeki yöneticilerimizde değil Dünya’nın dört bir yanındaki insanlıktan nasibini almamış liderlerde de görüyoruz. Öfkenin bir hitabet sanatı olduğunu söyleyen devlet büyüğümüz galiba diğer liderlere de örnek oluyor.

Milliyet, cinsiyet ve din gözetmeksizin insanları kucaklamak Dünya’ya farklı gözlerle bakmak, Dünya’nın öbür ucunda aç yatan bir insanın sorumluluğunu taşımak anlamına geliyor. Bugün geldiğimiz nokta maalesef bundan çok uzak. Londra’da metroya terörist saldırı düzenlendiğinde televizyon ajansları günlerce yayın yapmıştı. Ancak Mısır Katliamında Dünya basını firari. Her yemeğe tuz olmaya çalışan demokrasi bekçileri sessiz sedasız. Mısır’daki demokrasi düşmanı olan darbe yanlıları görmezden geliniyor. Ancak Türkiye’deki demokrasi aşıklarımız da maşallah demokrasiyi sadece birilerinin gözüyle görüyor. Mursi yasama, yürütme ve yargıyı tek elinde toplamak istediğinde neredeydiniz, ey yalaka Türk demokratlar? Türkiye’de sabahtan akşama kadar televizyon kanallarından tutun da, liderlerin dillerine varıncaya kadar her şey Mısır’daki darbeyle ilgili. Allah rızası için bu göstermiş olduğunuz özenin üçte birini dinci grupların zulmü altında demokrasi inşa etmeye çalışan Afganlara, demokrasi ve bağımsızlık aşkıyla yanıp tutuşan Çeçenlere ve Uygurlara gösteremez miydiniz? Yoksa oralarda birilerinin çıkarları mı var? İnsanı insan olarak görmek gerekir. Yıllardan bu yana Dünya basını Çeçenleri, Vietnamlıları, Uygurları, Tibetlileri, Afganları vs. görmezden geldi. Aynı Mısır’da olduğu gibi. Bu yeni bir şey değil. Aklınız başınıza yeni mi geliyor. Galiba yöneticilerimizin gözünde sadece Arap Müslüman kardeşlerimiz insan, onlar acı çektiklerinde ağlıyorlar sadece. Ölenler Türk, Japon, İranlı vs. olduğunda ne ses var ne soluk. Yapmayın!

Bugün parti liderlerimiz yaptıkları açıklamalarda birbirlerini samimi olmamakla suçluyorlar. Hepsi “Darbeyi kınıyoruz” (Aynı terörü

Siyasi liderlerin üslubu , toplumların kutuplaşmasının önemli sebeplerinden birisi.

Siyasi liderlerin üslubu , toplumların kutuplaşmasının önemli sebeplerinden birisi.

kınadıkları gibi) diyorlar ama haydi üçümüz oturup elimizde, aklımızda ne var ortaya koyalım, madem bölgemize örnek olacağız, demokrasi pastasını tek başımıza yemeyeceğiz, Mısır’ı, Filistin’i diğer ülkeleri de ortak edeceğiz o zaman birlikte insanlık için hareket edelim demiyorlar, diyemiyorlar çünkü tabanları mı tavanları mı her neyse buna sert çıkarmış. Ya hani siz Şeb-i Aruz’da Mevlana’nın insan sevgisinden söz ediyordunuz, hani insan sevgisi ile doluydunuz. Ne oldu? Hımm, oylar, tabanlar, koltuklar büyüktür demokrasiden, insan sevgisinden! (Bu arada bu kadar yüksek seçim barajını kaldıramayanların demokrasi için bir araya gelmesi gülünç olurdu, neyse bu ayrı bir konu)

Kabul edilmelidir ki Mısır ile yıllar yılı süren bağlılığımız var. Ortak öğrenci hareketleri, İslam’a ve bilime ortak yapılan katkılar vs. Elbette Türkiye bu davada haklıyı desteklemeli, bağlarını korumalıdır. Lobi faaliyetlerine hız vermelidir. Ancak onarlın Mısırlı, Arap, Müslüman vs. oldukları için değil insan oldukları için ezilen mazlum oldukları için bu girişimlerde bulunmalıdır. Aksi takdirde bunun ne hoşafı olur ne turşusu. Hz. Muhammed(SAV)’in dediği gibi “Birbirinizi kıskanmayınız, birbirinize kin tutmayınız, birbirinize çirkin sözler söylemeyiniz, birbirinize sırtlarınızı dönmeyiniz, kiminiz kiminizi arkasından çekiştirmesin. Allah’ın kulları kardeşler olunuz.”

 

Leave a Reply