“Taraf”ların çarpışması altında, gündeme ilişkin farklı bir yazı olarak, şimdi olmasa bile ileride gündemi epeyce meşgul edeceğini düşündüğüm bir konu üzerine; Mansur Yavaş’ın CHP’den Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olması konusuna değinmek istiyorum. Fakat öncelikle bu konudaki tartışmaların ana eksenine, CHP’nin sağ-laşmasına, değinmeden evvel, sayın Yavaş’ın MHP’den ayrılma sürecini tekrar hatırlatmak gerekir.
2011 seçimlerinden hemen önce, Mansur Yavaş partide MYK üyesi olarak görev almakta ve üretilen politakaların çekirdeğinde bulunmaktaydı. Ancak, buna rağmen partinin içerisinde bulunduğu durumu açıkça “onurlu yenilgi”lere bahaneler üreten[1], millet tarafından dışlanmış eski sağcı elit bir kesimin tek elinde olmakla suçluyor; referandum kapsamında da üretilen politikanın CHP’den, merkez sol statükosundan farksız olduğunu söylüyordu. Buna kanıt olarak da partinin referandumda milliyetçi-muhafazakar oy tabanında oluşan büyük çatlağı öne sürüyordu. Parti tabanından AKP’ye kayan oyların dini hassasiyetlere parti tarafından gösterilen ilgi eksikliği, veya oluşan bu eğilimdeki kanılar sebebiyle tutulamadığını, bunun temel sebebi olarak da partiyi yöneten zihniyetin “CHP”leşmesinin parti tabanında oldukça olumsuz karşılanmasını gösteriyordu. Açıkça, partinin ürettiği politikaları yetersiz ve yanlış buluyor, partinin o andaki yöneticilerine yaylım ateşinde bulunuyordu ki bunların bir çoğu daha sonraki kaset davaları ile partiden def’edileceklerdi.
Peki Neden Mektup?
Mektup yazmasının sebebi olarak da MYK’nın ve parti içi mekanizmaların işlerliğini kaybettiğini, özellikle MYK’nın sadece onay mercii haline geldiğini ve kendisine eleştirilerini iletmesi bakımından başka bir dahili yol kalmadığını göstermektedir. En başından itibaren fakat, mektup “gizlilik”le yazılmış ve iletilmiş bulunmaktaydı; yani medyaya sızması istenmiyordu. Çünkü, ilerleyen zamanda haklı çıkacağı gibi, Mansur Bey parti içindeki rahatsızlığın bir krize dönüşmesini ve kendisine karşı taraf alınmasını istememekteydi.
“Bir Ülkücü Olarak…”
“Taşıdığım ülkücü sorumluluk…” kelimeleriyle belirttiği gibi Mansur Yavaş, parti içerisinde ülkücü parti tabanına yabancı anlayışların hakim olduğunu, bu elitist kadronun da ürettiği politikaların ülkücü politika anlayışından uzak olduğunu belirtmektedir. Muhafazakarlıkla harmanlanmış milliyetçi oy tabanının çoğunlukta olduğu –ki MHP’nin “eski” oy depoları olarak gösterilirler- Orta Anadolu’da dahi yaşanılan oy kayıplarının ve sahil kesimine itilişin sebeplerini burada bulmaktadır.
“Ülkücü çizgiye sadakat bekleyen kitleler, Yalçın Küçük’ün teşekkürüne mazhar olmayı, milliyetçi-muhafazakar insanımızın beklentilerine tercih eden anlayışı içlerine sindirememektedirler. Ülkemizde milliyetçilikle muhafazakarlığın içiçe olduğunu bilmeyen, bunların etle tırnak gibi olduğunu algılayamayan, içinde maneviyatı barındırmayan bir milliyetçiliğin halk tarafından CHP’yle aynı kategoride değerlendirildiğini fark edemeyen bir siyaset tarzıyla bu hareketi iktidara taşıyamayız. Millet iradesinin önemli bir bölümüne elitist bir yaklaşımla adeta tepeden bakan, referandumda evet oyu kullanmış yüzde 58’lik bir kitleyi neredeyse yok sayan, bütün programını hayır oyu kullananlar üzerine yapan ve bunu açıkça ilan eden bir anlayışla sonuç almamız mümkün gözükmemektedir.”
Bununla birlikte, MHP’yi “ülke partisi” konumuna getirecek anlayışın bir an önce edinilmesi, “bölge partisi” zihniyetinden kurtulunması gerektiği anlayışına vurgu yaparak bir anlamda son günlerde “Türkiye partisi” olmak hususunda önemli açılımlar yapan -cemaatten oy isteyen bir lider olarak- Kılıçdaroğlu’nun siyasetine yaklaşmaktadır.
Sonuç Olarak
Mansur Bey, parti içerisinde görevlendirmelerin sadakat yerine liyakata göre yapılmasını, istişare ve karar organşlarının tekrar işler hale getirilerek siyaset üretme makamlarının devşirmelere değil de ülkücülerin kendilerine bırakılmasını, böylelikle CHP’lileşme algısının ortadan kaldırılması gerektiğini; aksi halde seçimlerden kesinlikle başarıyla çıkılmasının mümkün olmadığını belirtmekten geri durmamıştır. Bu isteklerinin aynı zamanda ülkücü tabanın da istekleri olduğunu vurgulayarak mektubunu sonlandıran Mansur Yavaş, memnuniyetsizliği ifade ettiği noktalarda parti içerisinde oldukça sert eleştirilere maruz kalmıştı.
Daha Sonra…
Bu olayın ardından ise partiden bir nev’i uzaklaştırılan sayın Yavaş, nihayetinde önümüzdeki belediye seçimleri kapsamında aday olacağını, ancak MHP’ye sunduğu önerisinin reddedildiğini söylemiştir. Bu noktadan sonra parti ile olan organik bağlarını da koparan Mansur Yavaş diğer partilerle görüşmelere başladığında halihazırda partiden çoktan ihraç[2] edilmiş bulunmaktaydı.
Sonuç olarak ise bu eleştirileri üç noktada özetleyebiliriz: (1) muhafazakar milliyetçi ve geleneksel oy tabanından kopmaların olması ile partinin sahil kesimine itilmesi (CHP gibi) noktasında, (2) o dönem CHP’de hakim olan statükocu elit parti yönetimine benzer şekilde bir parti yönetiminin MHP’de de olması noktasında ve (3) ülke partisi olarak kapsayıcılık içermeyen bir anlayışın parti siyasetini idare etmesi sonucunda bölge partisine dönüşmek noktasında MHP’yi dönemin CHP’sine benzetmiş; parti yöneticilerini CHP’lileşmek[3] söylemlerine çanak tutmakla suçlamıştı.
Şimdi süregelen tartışmalar ise gariptir ki CHP’nin sağa kayıp kaymadığı hususunda yürütülmektedir. Gariptir, çünkü zamanında parti içerisinde seslerini duyurma fırsatı verdiği için muhafazakar ülkücüler tarafından sempatiyle bakılan “ülkücü” bir siyasetçinin, CHP saflarına katılması bu kesim üzerinde oldukça rahatsızlık oluşturmaktadır. Hep CHP tarafından konuşulan tartışmanın bir de MHP boyutundan bakmakta fayda var; çünkü seçim sonucunu büyük oranda bu insanlar belirleyecek. Mansur Bey’in eski partisinden ve kendisine oy atmış insanların ne kadarını ikna edebileceğini bilmiyorum fakat aynı zamanda CHP içerisinde de oy kayıplarına sebebiyet verecek homurdanmaların başladığı bilinmekte. Her ne durumda olursa olsun, Mansur Yavaş’ın “Melih Gökçek hegemonyasına karşı ortaklık[4]” adıyla özetlenebilecek bir politikaya girişmesi kısa vadede Ankara adına umut verici. Uzun vadede ise Mansur Bey ile CHP politikalarının uyuşmayacağını, bu farklılıktan dolayı, düşünüyorum.
Oy verenlerin bile rahatsızlık duyduğu bir Melih Gökçek gerçeği var, lakin seçimlere yakın bir tarihte Melih Bey’den son bir atak beklemekteyim; çünkü tahtı hiç olmadığı kadar sallantıda ve siz de bekleyin, derim…
Muhabbetle…
2009 Yerel Seçim Sonuçları için: http://yerelsecim2009.hurriyet.com.tr/ildetay.aspx?cid=6&bs=1
Mansur Yavaş’ın sunduğu mektubun tamamı için: http://www.mansuryavas.com.tr
Kaynakça:
http://www.haberturk.com/gundem/haber/906283-mansur-yavastan-haberturke-flas-aciklamalar/6
http://secim.haberler.com/2009/sonuc.asp?il=ankara
[1]“seçim akşamları sonuçlar gelince ortaya çıkan şerefli yenilgilere kılıf aramak yerine…”
[2] Devlet Bahçeli, Mansur Yavaş için ”İlgi alanımızdan çıkmış bir şahsiyet, ne yaparsa yapsın, isterse aday olsun” demişti; ve “bilindiği” üzere MYK’dan onay gecikmedi.
[3] “MHP, CHP’lileşmemeli, MHP, MHP gibi olmalı. CHP, CHP gibi olmalı anlamında kullandım.”
[4] Mansur Yavaş’la CHP sağa mı kaydı, sorusuna “Hiç ilgisi yok. Yavaş ile CHP sağa kaymaz. Sadece Ankara’da düzgün bir yönetim istiyor herkes.” Diyerek cevap vermiştir.