Radikal’in 3 Ocak tarihli haberine göre Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) TV2 ’de yayınlanması planlanan bir filmin ‘tanıtımında’, karakterlerin seks anlaşması yaptığı bir sahnenin geçmesinden ötürü kanala ceza verdi. Gerekçesi ise filmin program tanıtımında cinsellik olgusunun, herhangi bir aşk veya duygusal birliktelik yaşanmaksızın kurulan ilişkinin başlangıcında bir pazarlık konusu edilmesi ve şart koşulması. Elbette, filmin verdiği bu mesajın ya da olayın diyelim, ülkemizin ‘iç dinamikleri’ ve ‘ahlaki kodları’ göz önüne alındığında toplumumuzun genel ahlak yapısına uygun olmaması.
Şu bizim ahlaki kodlar nedir, henüz yayınlanmamış bir filme tanıtımında seks anlaşması olan bir sahne geçiyor diye yasak getirir mi bilmiyorum.
Ya da bu genel ahlak yapımız, seksin oluşması için gerekli koşulları belirleyebilecek kadar özel bir yapı mıdır emin değilim.
Ancak birbirimizden sadece seks istediğimizi dile getirebilecek kadar cesur ve samimi olmamızın bir sakıncası olmadığı fikrindeyim.
Belki o zaman tanrıya ve yasaklarına olan ihtiyacımızı gidermek yerine mantığa bir şans verebiliriz.
Öyle ya, mantığa yer ayırmadığımız hayatımızda
Çok değil üç yıl kadar önce HSYK’nın bugünkü halini almasını sağlayacak anayasa değişikliği için evet isteyip, bugün yine aynı HSYK için teklif veriyoruz.
Bu teklife gerekçe olarak, “ne istediler de vermedik” dediğimiz camianın oluşturduğu bir paralel devleti işaret ediyoruz. Devlet içinde devlet olmuşlar, çete bunlar diyoruz.
Bundan altı yıl evvel derin devlet, çete diye bambaşka kişileri içeri almış bulunuyoruz.
Bu çeteyi çökerten davanın savcısına o gün kahraman deyip, bugün sürüyoruz.
Bir gazetecimizin bakan çocuklarının yolsuzluğu gündeme geldiğinde, “bu bir operasyon, mesele yolsuzluk değil, devleti bitirme planı” dedikten birkaç gün sonra, yolsuzluk soruşturmasını açan o ‘kahraman’ savcının iş adamı sponsorluğunda tatili hususunda; “haberi yapana niye kızıyor, iddialara cevap versin” deyişine şahit oluyoruz.
Darbelerle, faili meçhullerle yüzleşme ve hesaplaşma sözü verdiğimiz dönemde, temizledik dediğimiz ordumuzla ölen 34 can için takipsizlik kararı veriyoruz.
Takip ve baskı dönemini geride bırakmaya niyetlenip, günahını aldığımız sanatçılarımızın sürgününü bitirdiğimiz günlerde binlerce kamu çalışanının yeri ve hayatı ile oynuyoruz. “Fişleme yok, bazı duyumlar var” diye açıklıyoruz.
Bir belediye başkanının yapmış olduğu ihlali “mesele ağaç değil” kampanyasıyla meşrulaştırıp, estetik kaygıları toplumumuzun fazlasıyla üstünde bir entelektüelimiz yapınca hapse girmesine göz yumabiliyoruz.
Ve daha niceleri…
Hepsi bir seks anlaşması ile çözülebilir.
Bir sevişebilsek, rahatlayacağız.