“Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak çok şükür teknolojiyi, cebimizde paramız olsun olmasın, kredi kartımız dolsa da taşsa da takip edebiliyoruz. Biz de olmasa bile, sokaklarımız, ana caddelerimiz büyük ekranlarla kaplı. Fakat ne hikmetse, teknoloji bir yere kadar… 30 mart 2014 günü yine birbirimizi şaşırtmadık ve oyları mum ışığında saydık. Romantik bir ortamdı orasını geçemeyeceğim ancak aşkımızı mum ışığında yaşasaydık da oyları daha düzgün bir ortamda sayabilseydik iyi olmaz mıydı?
Aslında herkes her şeyin farkındaydı. Sonuçların ne olacağının, oylarda sahtecilik yapılacağının, yakılacağının, yıkılacağının. Ancak insanoğlu inanmak istediği şeye inanırmış ya bekledik. Belki dedik. Olmadı. Aynı tas aynı hamam…
Sabaha sakin başlamıştık, tabii bir süre için. Ardından ilk haberler gelmeye başladı.Oy kullanan insanlarla birlikte kabine girenler. Onaylı mühürlü bir partiye endekslenmiş oy pusulalarıyla dolu kutular, püskevitler, tomalar…
Esasen şimdi bir irdeleseniz o günkü duygularınızı… Şaşırmadık! Beklediğimiz tabloyu yaşadık. Kimi dejavu der kimi ‘Türkiye burası!’…
Doğru Türkiye burası. Ama artık çok çirkinleşti olanlar. Ve işin en kötü tarafı gençliğin düşüncesi. Kimi hükumete sıkı sıkıya bağlı yaptıklarını destekliyor. Mitinglerine gidiyor, onun için oy atıyor. Ben onların ne hissedip bu davranışları sergilediğini anlamıyorum. Anlayamam da sanırım. Fakat kendimin ne hissettiğimi biliyorum.
Artık zaman açık konuşmanın zamanı!
Sayın Kılıçdaroğlu olanları evinden izledi seçim gecesi, Mansur Yavaş ise her an iletişimdeydi halkla. Sonra çıktı Kılıçdaroğlu Başbakanı eleştirdi yalnızca. Ve ben bu noktada Başbakanla Kılıçdaroğlu’nu ayıramam. Çünkü ikisi işle arkadaşlığı hep karıştırdı. Bizim istediğimiz Başbakanla ilgili gerçekleri bir kez daha duymak değil. Biz bir atak bekledik. Yahu deseydi bize ‘Hadi gençler gösterelim kendimizi.’ Hangimiz duracaktık evimizde? Yine durmadık. Seçim akşamından beri CHP Genel Merkezi hıncahınç dolu. Yaşlısı,genci geldi bir şeyler yapabilmek için. Ama bu artık öyle bir durum oldu ki. Ülkemizi hiçbir şekilde 45’ten yukarı not alamadığım fizik dersi gibi hissediyorum. Çalışıyoruz, çabalıyoruz. Öyle bir kuvvet var ki aşamıyoruz!
Bence bizi en çok yaralaması gerekenler bu cümleler olmalı.
” Başbakan ne yaparsa yapsın,her daim göz önünde, yanındakileri kucaklıyor ve her şeye bir cevabı var. Biz bugün CHP Genel Merkezi’nde buradayız. Kılıçdaroğlu yok. ”
Bugünlerde orada olanların yüzde yetmişi Kılıçdaroğlunun başbakan olmasını istediği için orada değildi. İnsanlar neler neler dedi.
“Ben CHP’li değilim. Ben MHP’li de değilim. Ben parti tutamıyorum. Yeter ki Melih Gökçek gitsin, kim gelirse gelsin.”
Ne acı değil mi!
Sözde demokrasiyle yönetilen bir ülkedeyiz, seçme ve seçilme hakkımız var. Kullanıyoruz bir işe yaramıyor ama… Tabi kullanıyoruz fakat duygularını,hedeflerini,
Kim bilir daha ne kadar yarım kalacak cümlelerimiz.
Daha ne kadar verdiğimiz oy çöpten çıkacak.
Canlar yanacak…”