İnsan karar vermekte zorlanıyor. Yitip giden ağaçlar mı daha önemli, rahat konforlu yolculuklar mı?
İnsanoğlu bencil, susmayanlar ise protestocu, anarşist son zamanlarda çapulcu…
Fakat artık işin rengi değişti. Bu yapılanlar, yaşananlar, yaşatılanlar bir hükümetin halkının refahı için yaptığı hareketler, davranışlar ve eylemler değil. Bu artık bizim dudaklarımıza dikilmeye çalışılan dikişin kalın ipleri.
En yakın zamandan bakarsak, ODTU ormanında ağaçların bir kısmının kesilip yol çalışmalarına başlanması…
Hükümet ve Belediye sakin bir şekilde açıklama yapmadı. Neden böyle bir proje geliştirdiklerini anlatmadılar. Çatık kaşlarla, havada bir işaret parmağıyla ‘YAPACAĞIZ.’ dediler. Yaptılar da nitekim. Sanki Ankara yeterince ağaçtan yoksun değilmiş gibi, biraz daha çaldılar oksijenimizden. Tabi kendi oksijenlerinden de…
Ne diyorduk, bir yol gerekliydi gerçekten. Ankara vatandaşı bilir o bölgedeki yolun acısını. Fakat sen ki Ankara’yı köprülerle, alt geçitlerle donatmış sevgili Ankara Büyükşehir Belediyesi, neden tek çare ağaçları kesmek, nefesleri söndürmek?
İşte tam bu noktada hükümetin halka göstermeye çalıştığı güç ortaya çıkıyor. Masala vurursak olayı, sanırsın hükümet tavşan, halk kaplumbağa. Sahi kim kazanmıştı yarışı?
Aslında hükümeti ve halkı ayırırsak iki parçaya, hatta halkta demeyelim, hükümet destekçileri ve karşıtları desek, objektif bakıldığında iki tarafta da hata var. Hükümet ne kadar katıysa halkta katı. Kimse birbirini dinlemiyor artık. Türkiye’nin somut bir yüzü olsa çatık kaşları ve büzülmüş dudakları olurdu. Hoş, artık hangisinin kimi temsil ettiği de belli değil ya…