GazeteBilkent olarak yine oldukça önemli bir röportajı gerçekleştirmek için eski Sosyal Güvenlik ve Çalışma Bakanımız Yaşar Okuyan‘ın konuğu olduk. Gazetemizin Politika editörü Ali Yağız Baltacı’nın eşliğinde Yaşar beyin eski fotoğraf ve tablolarla süslenmiş olan, adeta bir zaman tünelini andıran ofisinde kendisiyle bir araya geldik. Yaşar bey hiçbir ön şart ileri sürmeden tüm sorularımızı tüm içtenliğiyle cevapladı ve büyük yankı uyandırabilecek oldukça samimi açıklamalar yaptı. Eski Sosyal Güvenlik ve Çalışma Bakanımızla yaptığımız röportajımızı keyifle okuyacağınıza inanıyoruz.
TÜRKİYE’DE 12 EYLÜL ÖNCESİ KUTUPLAŞMA ORTAMI YENİDEN YAŞANIYOR
GazeteBilkent: Merhabalar Yaşar bey, bizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz.
Yaşar Okuyan: Ben teşekkür ederim, tekrar hoş geldiniz.
GazeteBilkent: Sizin siyasi geçmişiniz ve birikimiz oldukça zengin. Doğrusu sizinle röportaj yaparken nereden başlamamız gerektiğini bilemiyoruz. Arzu ederseniz gençlik yıllarınızdan başlayalım. Siz 1970’li yılların başında MHP içinde siyaset yaptınız, ama o dönemde kardeşiniz Arif Okuyan bir TKP’li idi. Öz kardeşinizle bu kadar farklı siyasi görüşlerin temsilcisi olmanızı, ilişkinizin birbirinizi kardeşlikten reddedecek seviyeye kadar gerginleşmesini nasıl açıklıyorsunuz?
Yaşar Okuyan: Bunu anlayabilmek için o dönemleri doğru yorumlamanız gerek. 12 Eylül öncesi Türkiye çok acı olaylara sahne oldu, biz de ne yazık ki o dönemde kendi kardeşimle ciddi şekilde ayrıştık. Kendisi soy ismini değiştirecek kadar benden uzaklaştı. Ancak darbe sonrası kendisiyle barıştık, bugün ilişkimiz oldukça iyi. Maalesef o dönemde kardeşi kardeşe kırdırdılar. Bugün de bunların çok benzerlerini görüyoruz. O zaman sağ-sol ayrımıyla birbirine düşürülenler bugün Türk-Kürt, Laik-Dindar ikileminde kutuplaştırılıyor ve Türkiye’yi eski acı günlerin benzerleri bekliyor.
BEN SAĞCI-SOLCU DEĞİLİM, TÜRK MİLLİYETÇİSİYİM !
GazeteBilkent: Siz 12 Eylül sonrası dönemde Anavatan partisi çatısı altında siyaset yaptınız ve bakanlığa kadar yükseldiniz. Sizin de bizzat içinde yer aldığınız dönemde merkez sağ da ciddi parçalanmalar oldu ve 2002 yılında Ak Parti’nin iktidara gelmesinde bu parçalanmaların etkili olduğu hep söylendi. Siz o dönem de özellikle Doğru Yol – ANAP arasında süregelen gerginliklerin sebebini ve sağdaki bu bölünmelerin 2002 seçimlerinde Ak Parti’nin iktidara gelmesindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz ?
Yaşar Okuyan: Ben öncelikle kendimle ilgili “sağcı” yakıştırmasını kabul etmiyorum. Ben bir Türk milliyetçisiyim ve her zaman da öyle oldum. Ancak dediğiniz gibi Türkiye’de “merkez sağ” olarak adlandırılan bölümde 90’lı yıllarda önemli kopmalar ve parçalanmalar oldu. Bundaki en büyük faktör Tansu Çiller ile Mesut Yılmaz’ın izledikleri politikalardır. ANAP’ta Özal sonrası, DYP’de ise Demirel sonrası gençleşme operasyonları yapıldı. Mesut Yılmaz’ın genç bir politikacı olarak ANAP’ta Genel Başkan olması DYP’de de genç, güzel bir hanım olan Tansu Çiller’in apar topar Genel Başkan yapılmasını beraberinde getirdi. O dönemde her iki Genel Başkan’da önemli süreçleri doğru yönetemediler ve AKP’nin 2002 Kasımında iktidara gelmesinde bunlar etkili oldu. Bunun yanında Tayyip bey’in çok çalışkan bir adam olduğunu da söylemek lazım. Çoğu siyasi lider salıdan salıya mecliste konuşma yapmakla yetinirken, Tayyip bey sabahın 3’ünde bakanlarıyla toplantı yapan bir adam. Kendisine günahımı vermem, ama çok çalışkan olduğunu ve başarısında bu faktörün önemli olduğunu da belirtmek gerekir.
ERDOĞAN HİTLER GİBİ. KANLI BİR SEÇİM SÜRECİ BİZLERİ BEKLİYOR
GazeteBilkent: Tecrübeli bir siyasetçi olarak son dönemde yaşanan gelişmeleri ve bu gelişmelerin 30 Mart yerel seçimlerine yapacağı etkiyi nasıl görüyorsunuz, nasıl bir seçim süreci bizleri bekliyor?
Yaşar Okuyan: Türkiye çok sancılı süreçlerden geçiyor ve maalesef bu sancılar seçim yaklaştıkça artarak devam edecek. Hatta ben bu süreçte kan döküleceğini ve kanlı bir seçim sürecinin bizleri beklediğini öngörüyorum.
GazeteBilkent: Nasıl yani kanlı bir seçim süreci, tam olarak ne demek istiyorsunuz ?
Yaşar Okuyan: Söylediğim gayet açık. Kanlı bir süreç bizleri bekliyor. İstanbul’da MHP bürosuna yapılan saldırı bunun bir örneği değil mi ? Başbakan’ın tavırları, yaşanan hadiseler toplumu çok gerdi. Müthiş bir kutuplaşma var, bunun bazı sonuçları olacaktır hatta olmaya başlamıştır ve akan kanın, öldürülen insanların vebalı başbakan Erdoğan’ın boynundadır. Erdoğan adeta Hitler gibi hareket ediyor. Unutmayalım ki Hitler’in de her yaptığı o dönemin yasalarına uygundu. Başbakan her yaptığını yasal zemine oturtmaya çalışıyor ancak bu onun ülkeyi uçuruma sürüklediği gerçeğini değiştirmiyor. Ben Gezi olayları öncesinde de bu kaygılarımı dile getirmiştim. Bir çok liderle görüşüp bu kaygımı ifade ettim, Amerika’da Fetullah Gülen’le görüştüm. İnsanların çok gerildiğini, bunun ciddi sonuçları olabileceğini ifade ettim. Görüşme talebime karşılık vermeyen, bana randevu vermeyen sadece Başbakan oldu.
MELİH GÖKÇEK’E OY VERMEYECEK AK PARTİ MİLLETVEKİLİ TANIYORUM.
GazeteBilkent: Son derece önemli iddialarda ve ithamlarda bulunuyorsunuz. Peki tüm bunlara rağmen farklı bir muhafazakar-demokrat parti kurulmazsa Ak Parti oylarının belli bir oranın altına düşebileceğine inanıyor musunuz ? Sizce 30 Mart seçimleri önemli değişimleri beraberinde getirecek mi ?
Yaşar Okuyan: Evet kesinlikle getireceğine inanıyorum, bu seçim çok farklı olacak. Ak Parti oylarının Türkiye genelinde %36 lara kadar gerilediğini en tarafsız anketlerden görüyoruz. Öte yandan benim kendi kızım da dahil olmak üzere daha önce oy kullanmamış birçok kişi bu seçimlerde oy kullanacaklarını ifade ediyorlar. Ak Parti 30 büyük şehrin yarısından çoğunu kaybedebilir. İstanbul, Ankara, İzmir üçlüsünün en az iki tanesini kaybedeceğini düşünüyorum. Özellikle Ankara’da bizzat görüştüğüm bir Ak Parti Milletvekili ve İl Genel Meclisi Yönetim Kurulu üyesi bir kişi Melih Gökçek‘i desteklemediğini, kesinlikle oy vermeyeceğini ve parti içinde kendisi gibi düşünen çok sayıda üst düzey yetkili olduğunu ifade etti. Ve bilinmelidir ki Ankara ve İstanbul’dan tek bir tanesinin bile kaybedilmesi Başbakan’ı büyük bir öfke nöbetinin içinde sokar ve bu nöbet onu yok eder.
GazeteBilkent: 17 Aralık tarihinden itibaren şiddeti tavan yapan hükümet- cemaat gerginliğinin seçimlere etkisi sizce nasıl olur ?
Yaşar Okuyan: Etkileri muhakkak olacaktır, ancak ben bu etkilerin daha uzun vadeli olacağı kanısındayım. Aslında hem hükümet hem cemaat birbirlerinden farkı olmayan odaklar şimdi menfaatleri çatışınca birbirlerine düştüler. Hükümetin kanadından yapılan “Orduya Kumpas Kuruldu” açıklaması hiçbir samimiyet içermiyor. İnsanlar yıllardır büyük haksızlıklar yaşarken neredeydiler, o zaman haberleri yok muydu bu kumpastan ?
ATATÜRK’Ü ANLAYAN ATATÜRKÇÜ OLMAZ
GazeteBilkent: Koyu bir Fenerbahçe taraftarı ve kongre üyesi olduğunuzu biliyoruz. Şike sürecinin de ciddi anlamda siyasallaştığını görüyoruz. Aziz Yıldırım’ın son yaptığı “tek suçumuz var , o da Atatürkçü olmak” ve hükümet kanadından yapılan “şike davasında paralel devletin rolü var” açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yaşar Okuyan: Ben Aziz bey’in tek suçumuz Atatürkçülük açıklamasını da doğru bulmuyorum, bir kere Atatürk’ü anlayan Atatürkçü olmaz. Öbür tarafından şike davasının ciddi şekilde siyasallaştığı zaten tartışılmaz bir gerçek. Son Konyaspor maçında da taraftara resmen faşizm uygulandı. Hükümeti protesto ettikleri gerekçesiyle birçok taraftarımız göz altına alındı. İnsanlar slogan atmak isterlerse atarlar bunu engelleyemezsiniz, 50 bin kişiye ambargo koymak faşizmdir.
GazeteBilkent: Röportajımızın sonuna yaklaşırken üniversitemiz hakkında da fikirlerinizi almak isteriz. Rahmetli kurucu hocamız İhsan Doğramacı ile çok güzel ilişkileriniz olduğunu biliyoruz. Bilkent hakkında neler söyleyebilirsiniz ?
Yaşar Okuyan: Bilkent bu ülke için adeta güneş gibi parlayan aydınlık bir bilim yuvasıdır. Rahmetli hocamız çok değerli bir bilim adamıydı, kendisiyle sağlığında bir çok defa görüştüm, sağolsun beni çok defa kendi evinde ağırlamıştır. Ali beyle de aynı şekilde çok güzel ilişkilerimiz var. Bu güzide üniversitemizin gazetesiyle bu mülakatı gerçekleştirdiğim için de ayrıca çok memnunum. Sizlerin aracılığıyla tüm GazeteBilkent ailesine ve Bilkent öğrencilerine teşekkür ve selamlarımı gönderiyorum.
GazeteBilkent: Biz de ayırdığınız vakit için ve yaptığınız tüm samimi açıklamalar için çok teşekkür ediyoruz Yaşar bey.