Cumhuriyet Halk Partisi’nin 18. Olağanüstü Kurultayı’ndan herkes tarafından beklenen bir sonuç çıktı. Mevcut Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, iddialı rakibi Muharrem İnce’yi mağlup etti ve yeniden genel başkan seçildi. Sonuç şaşırtıcı görünmese de Kurultay süreci benim için oldukça aydınlatıcı olaylara sahne oldu. Bunlara değinmek istiyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu kazandı kazanmasına ama delegelerin başlangıçtaki eğilimlerinden farklı bir sonuç gördük. 944 delege tarafından aday gösterilen Kılıçdaroğlu’na Kurultay sonucunda 740 oy çıktı. Muharrem İnce ise 177 delege tarafından aday gösterildiği halde 415 oy aldı.
Muharrem İnce’nin Kurultay sonrası “Kılıçdaroğlu anlamlı oy kaybına uğradı” demesi de Genel Başkan’ın “anlamlı oy kaybına uğrarsam bırakırım” demecine bir göndermeydi. Delegelerin tercihlerindeki değişim, İnce’nin tanımıyla bir “korku imparatorluğu” algısını oluşturmasa da Kılıçdaroğlu’nun parti içerisinde otoriter denebilecek bir yönetim sergilediğinin göstergesi oldu.
CHP, kendi politikalarını oluşturamamakla, proje üretememekle, yalnızca AK Parti’ye ve Erdoğan’a karşıt olmak üzerine kurulu bir parti olmakla eleştirilirken; Muharrem İnce’nin bu eleştirileri yersiz kılabilecek bir konuşma yapmaması benim için bir hayal kırıklığı oldu. İddia ettiği gibi “şerefli ikincilikleri değil iktidarı” hedef almış biri olarak değil; kendinden emin olmayan, heyecanlı haliyle delegelerin iktidar karşıtı damarlarına seslenen biri olarak konuştu.
Muharrem İnce’nin Kılıçdaroğlu’nun parti içi demokrasiden uzaklaştığı yönündeki eleştirisini haklı buldum. Hak vermeme Kurultay’da Genel Başkan’ın “rakı sofrasında ülkeyi kurtaran” bir kesimi hedef aldığı ve partiden tasfiye edilmelerine yönelik arzularını dile getirdiği sözleri bir kez daha yardımcı oldu. Diktatör diye itham edilen Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bile başbakan olduğu dönemde partisindekilere söylerken duymadığımız sözleri Kılıçdaroğlu’ndan duymak, “tıpış tıpış” ifadesini kullandığında olduğu gibi, beni yine şaşırttı.
Muharrem İnce CHP’nin sağa kaydığı yönündeki fikrini keskin bir dille ifade etmeyi sürdürdü. Kılıçdaroğlu ise “şimdi biz sağa mı kaydık” sorusunu yinelediği konuşmasında İnce’nin iddiasını reddetti, lideri olduğu süreçte CHP’nin sosyal demokrat politikalardan taviz vermediğini savundu. Yerel yönetim özerklik şartı projesini dile getirmesi ayrıca dikkat çekiciydi.
Genel başkan adayları birbirlerine sert sözlerle yüklendiler, birbirlerini yerden yere vurdular; ancak centilmenlikten ödün vermediler ve eleştirinin dozunu asla kaçırmadılar. Bu sebeple CHP’nin 18. Olağanüstü Kurultayı demokrasi sınırları içerisinde bir kurultay oldu. Kılıçdaroğlu kazandığı belli olduktan sonra rakibini sahneye çağırdı; yarışın sonunda el ele “partide birlik” mesajı verdiler. Muharrem İnce, nezaketini sahnede “Kılıçdaroğlu benim genel başkanımdır.” diyerek gösterdi. Kılıçdaroğlu’nun gençlerin siyasete daha fazla dahil olmasını dilemesi hoşa giden bir söylem olarak akılda kaldı.
Ancak akıllara önemli bir soru geliyor: Parti içerisindeki muhalif sesler bu sonuçla birlikte köşelerine mi çekilecekler, yoksa İnce’nin dediği gibi “mücadeleye devam” mı edilecek?
Kılıçdaroğlu en azından bir süreliğine parti içi muhalefeti susturmayı başardı. Ancak İnce’nin aldığı oy Kılıçdaroğlu’nun sarsılmaz lider imajı oluşturmasını engelledi. Bu yüzden muhalif kanat direnmeyi sürdürecek. 2015 Genel Seçimleri’nden çıkacak sonuca göre muhalefetin Kılıçdaroğlu’na uygulayacağı baskının şiddeti belli olacak. 2015’te yaşanacak “anlamlı” bir oy kaybı, Kılıçdaroğlu için liderliğe veda anlamına geliyor.
Dün genel başkan belli oldu, bugün de Parti Meclisi seçimleri yapılacak. Kılıçdaroğlu kanadının dünkü oylama sonuçlarına göre Parti Meclisi’nde güç kaybetmesi bekleniyor.
AK Parti’deki lider değişimi sonrası CHP’de izlediğimiz bu yarış, benim gözümde iktidara önemli bir mesaj iletmek üzerine kurulu bir gösteriydi. AK Partili delegelerin tamamının, Erdoğan’ın ağzından çıkan tek bir ismi istişare ile aday gösterdiği AK Parti Kurultayı’nın aksine, CHP içerisinde seyrettiğimiz liderlik yarışı CHP’nin “ben daha demokratım” deme şekliydi. Yeni seslerin yükselebildiği, yeni lider adaylarının kendilerini ispat etmeye uğraştığı parti kurultayları demokrasi adına her zaman göze daha hoş görünecek, ancak istikrar açısından sorgulanmaya devam edecek.
CHP bu gösteri sonrasında birlik olma mesajını pratiğe dökebilecek mi? Bugünkü Parti Meclisi seçimi ve Kılıçdaroğlu’nun 2015 Genel Seçimleri’ne kadar yapacakları bu soruya büyük ölçüde cevap bulmamızı sağlayacak.