Ülke olarak dönüm noktası diye tabir edebileceğimiz birçok olay yaşamışızdır. Bunların başında askeri darbeler gelir elbette ve devamında şu söz takip eder. “Darbeler ülkeyi 50 yıl geri götürdü maalesef.’’ ve şöyle bitiriveririz sesimiz titreyerek “Keşke yaşanmasaydı.’’ Benim açımdan ise farklıdır dönüm noktası. Fazla uzağa gitmeye gerek duymam. 3 Kasım 2002 Genel Seçim sonuçlarını Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli dönüm noktası olmuştur.
Mecliste, ülke genelinin sadece %54 oy oranı temsil gücü kazanabilmiş, %46’lık kesimin oy verdiği partiler 1982 Anayasası ürünü olan %10 barajına takılmışlardır. Hem öyle böyle paşalar gibi baraj altında kalma da değildir bu durum. Kıl payı ifadesinin şekil almış halidir 2002 genel seçimleri.
Demokrat Parti ve Adalet Partisi’nin devamı niteliğinde olan Doğruyol Partisi tarihinde ilk kez meclis dışında kalmıştır %9.54 oy oranı ile.
Diğer yandan 1999 seçimlerinde %18 oy alarak büyük bir çıkış yapan ve hükümet ortağı olan MHP’de %8.3 oy oranı ile meclise girememiştir.
1999 seçimlerinin bir diğer hükümet ortağı Anavatan Partisi’de %5.12 ile meclis dışında kalmıştır.
1999 seçimlerini birinci sırada tamamlayan Bülent Ecevit başkanlığındaki DSP ise %1.2 oranında oy almıştır.
Böyle büyük ve köklü partiler yüksek oy oranları ile baraj altında kalırken, 2002 seçimlerinden 5 ay önce Cem Uzan’ın kurduğu Genç Parti %7.24 oy alarak dikkatleri üzerine çekmişti. Aslında seçimlerden önce uyguladığı seçim stratejisi ile dikkatleri üzerine çeken GP, meyvelerini sandıkta almıştı ama bu oy oranı GP için sadece hazineden yardım almaya yarayacaktı.
Bir de barajı geçen partiler vardı. AKP ve CHP.
Kapatılan Fazilet Partisi’nin devamı niteliğindeki Saadet Partisi’ne katılmayan bazı Fazilet Partililerin 14 Ağustos 2001 yılında kurduğu Ak Parti, 3 Kasım 2002 genel seçimleri sonucunda %34 oy oranına ulaşıp, mecliste %66 milletvekili oranı ile temsil edilmeye hak kazanmıştı. İktidar partisi olmanın verdiği avantajla baraj altında kalan partilerin oyları Ak Parti’nin hanesine artı olarak yazılacaktı seçim sisteminin eksikliğinden.
1999 genel seçimlerinde %8.7 oy oranı ile meclis dışında kalan Deniz Baykal’ın CHP’si, 2002 seçimlerinde %19 oy oranı ve mecliste %32 milletvekili oranı ile temsil edilmeye hak kazanmıştı.
2002 genel seçimlerinde, 18 parti seçime girmiş ve 7 tane parti %5’ten fazla, 11 tane parti de %1’den fazla oy almışken meclise girmeye hak kazanan sadece iki parti vardı.
2002 genel seçimlerine dair verdiğim bazı sayısal verilerden sonra sizlere kafamda oluşturduğum bazı varsayımları paylaşmak isterim.
Öncelikle 1999 seçimlerinde mecliste olan partiler el ele verip seçim barajını %5’e indirmeyi düşünselerdi 2002 seçimlerinde hepsi birden baraj altında kalmayacaktı. Burada 2002’de baraj altı kalan partilerin iğneyi kendilerine çuvaldızı başkalarına batırmalarını uygun görüyorum. Tabii ki her parti için geçerli bir şey vardır ki, eğer meclisteyseniz ve partiniz için gelecekte baraj altında kalma sıkıntısı yoksa, uygulayacağınız politika alta kalanın canı çıksın şeklinde olacaktır. Baraj altındaki partiler ve o partiye oy vermiş insanlar yönetimde söz sahibi olmaktan mahrum kalıyorlar. %10 barajı olduğu sürece bu barajı aşağı çekmek için uğraşmayanlar elbet bir gün %10’un altında kalacaklar. 1999 seçimlerinde barajı geçen her partinin 2002’de baraj altı olduğu gibi.
2002 seçimleri ANAP, DSP ve DYP’nin eriyip siyaset sahnesinden uzaklaşmasına neden oldu. MHP ise ideoloji partisi olmanın avantajı ile 2007 yılındaki seçimlerde tekrardan meclise geri döndü.
İkinci olarak ise Genç Parti’nin kurulması 2002 seçimlerinde değişik bir sonucun çıkmasına sebep oldu. Kısa sürede %7 oy oranına ulaşması hem yürüttüğü siyasi propagandanın sağladığı bir artıdır hem de seçmenin artık yeni yüzler ve partiler aramasına yeltenmesinden kaynaklanmaktadır. ANAP, DYP ve MHP’li seçmenin oylarını alan Genç Parti, DYP ve MHP’yi 2002’de meclis dışına itmiştir. Ak Parti’nin artısı ise önceden siyaset içinden gelen milli görüş kimliğine sahip kişilerin yeni yüzlerle harmanlanması ile oluşan yapının seçmende olumlu karşılık bulmasıdır.
Üçüncü olarak, Cem Uzan, Genç Parti’yi kurmadan önce Ak Parti ve DYP’den milletvekilliği teklifi aldığını ve ama teklifleri kabul etmediğini söylemiştir. Eğer tekliflerden birini kabul etse Genç Parti efsanesi ortaya çıkmayacak ve DYP ile MHP rahatlıkla %10 barajını geçebilecekti. Buna ek olarakta, yine Cem Uzan bir röportajında şöyle anlatmıştır: “Seçimden sonra başbakan olan Abdullah Gül , parti liderlerini Irak brifingi için Dışişleri’ne çağırdı. En son ben girdim, yerinden kalkarak yanıma geldi. ‘Cemciğim, Allah senden razı olsun sayende tek başımıza iktidar olduk.’ dedi. Sarıldı, öptü.’’
Uzan’ın bu sözleri aslında her şeyi açıklar gibi. Ak Parti, 2002 seçimlerinde Genç Parti’nin %7 oy oranı alması ile tek başına iktidar olmayı garantilemiştir. Aksi taktirde sadece DYP’nin bile barajı geçmesi ile koalisyon hükümetine gerek duyulacaktı.
Son olarak da , Devlet Bahçeli’nin hükümet ortaklarına erken seçim çağrısı yapmasıyla başlayan ve 3 Kasım 2002 olarak belirlenen seçim tarihi oldu. Türkiye en büyük ekonomik krizini yaşamışken, seçmenin zihninde ekonomik kriz daha tazeliğini korurken, oldu bittiye getirilerek erken seçim kararı almakla, seçmene “hükümet ortaklarına ve meclisteki diğer partiler yeter deme.’’ fırsatını doğurdu. Zaten seçmende yeni partilere yönelerek sandıkta cevabını vermiş oldu. Eğer aceleye getirilmeden 5 senesini doldurduktan sonra yapılsaydı seçimler nasıl sonuçlar ile karşılaşırdık?
Varsayımlar üzerine yazılan bir yazıydı bu. 2002’de bu varsayımlardan birisi gerçekleşmiş olsa bugün Ak Saray yine inşaa edilmiş olur muydu veya Türk Lirası’nda halen 6 sıfır bulunur muydu? Bu liste uzar gider.
E yeter Ramazan, “Halamın bıyığı olsa amcam olurdu.’’dediğinizi duyar gibiyim.
Bitti.
bayram ergin
katılıyorum.
Suleymen
Halkın %34’ünün kararı memleketi bu noktaya getirdi. Buna demokrasi diyorlar. Halkın iradesi gasp etmekten başka bir şey değil. %66 %34’ten büyüktür.