Uzun bir maratonu geride bıraktık, halkımızın %52’si Recep Tayyip Erdoğan’ı cumhurbaşkanı olarak seçti.
Demokrasi ve hukuk adına son derece endişeli olsam da Erdoğan’ın aldığı oy oranının beklenenden daha az gelmesi genel seçimler adına umut verici.
Gelelim CHP-MHP ortaklaşmasına.
Böyle bir sonuç bekliyor muydum?
Evet bekliyordum çünkü propaganda sürecini iki parti de ellerine yüzlerine bulaştırdı, algı yönetiminin ne kadar önemli olduğunu kavrayamadılar.
Ekmeleddin İhsanoğlu ismini geç açıkladılar, 2 ay gibi bir sürede hem adaylarını tanıtmaya uğraştılar hem de seçim için propaganda yapmaya. 2 ay da bu iş için çok kısıtlı bir zamandı.
Dinamizm yoktu, İhsanoğlu ülkenin çok önemli bir bölümünü oluşturan gençlerle arasında iyi bir köprü kuramadı ama yine de genel anlamda başarılıydı.
İki partinin de heyecanı yoktu, örgütlerini çalıştıramadılar.
Miting yapmadılar, bu durum tabanda “herhalde kazanamayacak ki uğraşmıyorlar” algısı oluşturdu, bu yüzden seçmenleri sandığa çekemediler.
Kısacası iki parti de Ekmel Hocayı yalnız bıraktı.
MHP’nin bu seçimde başarısız olduğu tabanlarını dahi koruyamadıkları çok açık. Bu noktada, Devlet Bahçeli’nin artık o koltuğu bırakması belki de verilecek en isabetli karar olur.
CHP tarafında ise durum biraz daha karışık.
CHP için, bu seçimler özelinde konuşacak olursak başarılı diyemem ama başarısız olduğunu da söyleyemem. İstatistiklere baktığımızda, en azından tabanlarını büyük oranda ikna edebildiklerini görüyoruz.
Deniz Baykal’ın berbat politikaları yüzünden, 90’lardan bu yana halkın büyük bir kesiminin kapılarını kapattığı CHP’ye yavaş yavaş insanlar girmeye başlıyor; bu yüzden sağa açılma-halkı kucaklama politikasının başarısız olduğunu iddia etmek gülünç olur. Geçmişte yan yana dahi gelemeyecek kesimler bile zamanla, CHP’ye oy verebiliriz gözüyle bakmaya başladı.
Şimdi bu noktada şu soruyu sorabilirsiniz, ”Madem bu politikaların başarılı olduğunu iddia ediyorsun 30 Mart ve cumhurbaşkanlığı seçimleri neden bu şekilde sonuçlandı, toplumun her kesiminden artık yavaş yavaş oy alabiliyorsa neden oylarını fazla artıramıyor?”
Cevabı çok basit, CHP yeni politikalar üretemiyor. Yalnızca Tayyip Erdoğan karşıtlığı üzerinden inşa ediyor söylemlerini.
Böyle olunca da halkı kucaklama politikası temelsiz kalıyor, sadece küskün olduğu kesimlerle barışması oy alabilmesi için yeterli olamıyor çünkü insanlar proje bekliyor. Mesela iktidara gelinirse ekonomi politikaları nasıl olacak, büyüme nasıl gerçekleşecek bu büyüme halkın cebine nasıl yansıyacak merak ediliyor fakat bu konularda CHP insanları etkilemede çok eksik kalıyor.
2002’de AKP’nin yeni yeni podyuma çıktığı dönemde NTV’de yayınlanan bir programı buldum arşivden. Ali Babacan konuk edilmiş, karşısında da 3 tane kurt gibi ekonomi profesörü sürekli Babacan’ın bir açığını yakalamaya çalışıyorlar.
Babacan 2 saat boyunca iktidara gelirlerse ekonomide nasıl reformlar yapacaklarını, hangi önlemleri alacaklarını, büyümeyi nasıl gerçekleştireceklerini anlatıyor ve programın sonunda o muhalif profesörler ”böyle bir şeyle karşılaşacağımızı tahmin etmiyorduk gerçekten etkilendik” dedikten sonra Babacan’ı tebrik ediyorlar.
Programı izlerken büyülenmemek elde değil.
35 yaşındaki genç, heyecanlı, iyi eğitimli bir adam size gayet ikna edici argümanlarla nasıl daha zengin olacağınızı nasıl daha fazla büyüyebileceğinizi ve nasıl daha fazla prestijli olabileceğinizi anlatıyor.
Tamamen ikna edici ve insanın içindeki ”bu partiye oy veriyorum ama icraatları ne olacak acaba ellerine yüzlerine bulaştırmasalar bari” korkusunu bir çırpıda yok ediyor.
O günlerden bugüne geliyorum ve düşünüyorum.
Yerel seçimlerde CHP’ye, cumhurbaşkanlığı seçiminde de Ekmeleddin İhsanoğlu’na oy verdim.
Peki neden CHP’yi destekledim?
Tek bir sebebim vardı o da çocuğu ölen bir anneyi yuhalatacak kadar kendini kaybetmiş olan Erdoğan’ı o koltuktan uzaklaştırabilecek en fazla oy gücüne sahip olan partinin CHP olmasıydı.
Başka hiçbir nedenim yok.
Ve iddia ediyorum ki Tayyip Erdoğan olmasaydı bu partinin bu politikalarla %27 alabilmesi imkansızdı, bu oy oranını tamamen Erdoğan karşıtlığına borçlu.
Şimdi sorum şu;
Ben bir AKP seçmeni olmadığım halde sadece Erdoğan karşıtlığından dolayı bu partiyi destekliyorsam AKP’li seçmen neden partisinden vazgeçip bana oy versin ki?
Ona kendi partisinin sunduğundan daha iyi bir gelecek sunuyor muyum?
Hayır.
Sadece miting meydanlarından oy verdiği partinin liderine hırsız ve katil diyorum.
Bu kadar.
Başka hiçbir şey yok yalnızca Erdoğan’ın yaptıklarını, söylediklerini eleştiriyorum bunun üzerinden kuruyorum siyasetimi.
İyi de bu durumda 3 tane çocuğa bakmak zorunda olan, ay sonunu zar zor getiren bir adam; istikrar sürsün, büyüme devam etsin diyen bir adam yerine niye seni tercih etsin ki?
Sen istediğin kadar “ben artık o eski CHP değilim” de, icraata dökülen hiçbir şey olmadığı sürece “halka açılma” projesi bir fiyaskodan öteye geçemez.
Unutulmamalı ki AKP seçmeninin büyük bölümü, orta-alt sınıftan yani asgari maaşla geçinmeye çalışan insanlar.
Her şeye rağmen, ve belki de “çalıyor ama çalışıyor” düşüncesiyle gidip oyunu Erdoğan’a veriyorlar çünkü geleceklerini düşünüyorlar.
AKP seçmenine nasıl kızabiliriz ki bu durumda? Ben bu hakkı kendimde göremem çünkü ben daha 19 yaşındayım ve asgari maaşla çocuk büyütmenin kira ödemenin zorluklarını bilmiyorum. Ailem hiçbir maddi zorluk yaşamadı ve her istediğim oldu bu yaşıma kadar. Şimdi ben kalkıp bu adama nasıl “sen ahlaksızsın hırsıza oy veriyorsun” diyebilirim ki?
Bu seçmen tabii ki de başbakanın köpürte köpürte anlattığı o “istikrar” denilen şeyin devam etmesini istiyor,ekonomik kriz istemiyor; yardımların devam etmesini, ilaçlarını eczaneden ucuza almayı, hastanede bedava bakılmayı istiyor.
Ve öyle ya da böyle bunu gerçekleştirebilen ilk hükümet AKP hükümeti oldu.
Ekonomi alanında bu parti gerçekten de büyük işler başarmadı mı?
Tabii ki Erdoğan da bu yapılan işlerin reklamını çok ama çok iyi yapıyor. Adeta kendi seçmeninin bilinçaltına, “ben gidersem her şey biter, 2002’deki kriz günlerine geri dönersiniz” mesajını çok iyi bir şekilde veriyor ve bu şekilde seçmen ondan kopamıyor.
2002’deki krizden sonra daha iyi bir yaşamı gören bu alt-orta sınıf da bunu Erdoğan’a borçlu olduğu için ondan ne olursa olsun vazgeçemiyor
İşte “CHP neden her seçimde kaybediyor”un cevabı tam da burada, kendisine oy vermeyen seçmeni-ve hatta beni bile– iyi bir geleceğe ikna edememesi.
Bu noktada “CHP ne yapabilir” diye soracak olursanız…
En önemlisi yukarıda da bahsettiğim üzere acilen yeni politikalar üretilip halka onlarla gidilmeli, salt Erdoğan karşıtlığı üzerinden siyaset yapma derhal terk edilmeli.
Asla ama asla halka açılma politikası terk edilmemeli, halkla CHP arasındaki buzlar yavaş yavaş eriyor.
Doğu Perinçek gibi erimiş bitmiş bir düşüncenin peşinden hala inatla koşan insanların partiye egemen olması engellenmeli.
Bir partinin başarısı sağlam bir örgütten geçer,örgütü harekete geçirebilecek, gençlik ve kadın kollarını 24 saat büyük bir tutkuyla, azimle çalıştırabilecek; halkın tüm kesimlerinden destek alabilecek yeni bir isim gerekiyor partinin başına.
Sol kültüre bir şekilde yakın olan her partide olduğu gibi CHP’de de kişisel egolar büyük bir sorun, koltuk sevdalısı,genç yaşta milletvekilliği kapabilmek için partili vekillerin kapısında paspas olan üyeler yerine; gocunmadan bayrak asacak, mahalle mahalle gezip halka derdini anlatabilecek aynı zamanda da “partimi nasıl daha ileriye götürebilirim”in üzerine kafa yoracak yeni üyeler gerekiyor…
CHP son şanslarını da tüketmek üzere…
Önlerinde bir genel seçim var bu belki de artık “en son” şansları…
Ve bu kez işleri çok daha zor çünkü solda yükselen bir Demirtaş alternatifi var…
Bir an önce toparlanmalı ve harekete geçilmeli…
Şahsen benim sabrım taşmak üzere…
yasin
Yazı mantık hatalarıyla dolu.Öncelikle partinin oy oranın %27 lere çıkması sağa kayma yüzünden arttığı belirtilmiş ama devamında bu artışın sadece Erdoğan karşıtlığından olduğu belirtilmiş.
Chp ye tavsiyeler verilirken,parti Doğu Perinçek düşüncelilerden kurtulmalı,parti sağa yanaşmalı denilirken ama devamında Demirtaş’ın oylarının artığı savunularak soldan gelen tehlikeye dikkat çekilmiş.