11 Mart günü Bilkent Üniversitesi tarihinde bir ilke imza attı. 16 Haziran günü ekmek almaya giderken polisin attığı gaz kapsülüyle başından yaralanan, 269 gün koma da kalan Berkin Elvan’ın ölüm haberiyle Bilkent Üniversitesi öğrencileri de “Artık Yeter” dedi. Eşi benzerine rastlanmayan bir kalabalıkla birlikte gerçekleşen eylemlerin ardından bir kere daha gösterdik ki gençliğin örgütlü gücü karşısında hiçbir kuvvet duramıyor. Diğerleri gibi Tayyip Erdoğan’ı da bu güç korkutuyor. Ondandır çevreyi savunana, hakkını arayana, ranta karşı çıkana solcu,ateist,terörist demesi.
Solcu olduk ama hiçbir zaman Hırsız Olmadık!
17 Aralık operasyonuyla birlikte iyice su yüzüne çıkan rüşvet ve yolsuzluklara gün geçtikçe yeni tapeler eklenmeye devam ediyor. Erdoğan ise bu yolsuzlukların sonucunda istifa etmek bir yana hala kin ve nefret söylemleriyle insanları tehdit etmeye devam ediyor. En çok da gençliğe saldırıyor. Çünkü herkes gibi o da direniş ateşini gençliğin yaktığının farkında. 2012 Aralık ayında Tayyip Erdoğan’ın ODTÜ’den kovulması ile gençlik tam anlamıyla yerleşti Türkiye gündemine. Ardından bir bir başladı olaylar. Geziyle birlikte 90 kuşağı tekrar kanıtladı gücünü. Korku duvarı yıkılmıştı artık. Gençlik sokaklardaydı. Eskişehir de Ali İsmail idi, Ankara’da Ethem Sarısülük’tü, Antakya’da Ahmet Atakan ve daha binlercesiydi gençlik. Haziran’da meydanları dolduran bunca insanın ortak özelliği belliydi. Hepsi eşitliğin yanında, kardeşliğin yanında, özgürlüğün yanında ama Akp’nin karşısındaydı. Solcuydu hepsi. Çünkü solcu demek sömürüye karşı çıkmak, ezene karşı ezilenin yanında olmak, bilimi, sanatı sahiplenmek, haksızlığa, zulme boyun eğmemek demekti. Tayyip Erdoğan bu değerlere sahip olmadığından gençliği solcu olmakla aşağıladığını zannetti. Oysa yanılıyordu. İnsanlar gurur duyuyorlardı solcu olmaktan. Çünkü milyonları ayakkabı kutularında saklayan, oğluna paraları sıfırlama emri veren, futbola, basına, yargıya müdahale eden gençlik değildi. Asıl bir suç varsa o da verilen rüşvetler, yapılan yolsuzluklar, hırsızlıklardı. Ve suçlu da Tayyip Erdoğan’dı.
Gittiğin Yol Yol Değil!
ODTÜ yolu da gençliğin mücadele sayfasında yerini aldı. Melih Gökçek’in ODTÜ arazisini, Yüzüncüyıl mahallerini, binlerce ağacı katletmeyi göze alarak yaptığı rantın yolu gençliğin iradesiyle karşı karşıyaydı. Zaten isminden de belliydi yolun amacı.1071 Malazgirt Bulvarı. Yol, ODTÜ’ye savaş açıyordu. Seneler önce alınamayan intikam şimdi gün yüzüne çıkıyordu. Ama ODTÜ ve Gençlik Yine Ayakta’ydı. Ne polisin baskısı yıldırdı insanları, ne de Gökçek’in tweetleri. Gençlik bir kere daha söyledi hep bir ağızdan : “Gittiğin Yol Yol Değil” diye. Sen bakan çocukları paraları götürdüğünde ses çıkarmazken, 3-5 kuruş diye diye ülkeyi soyanlara yardım ederken aslında kendi kuyunu kazıyordun. Çünkü gençlik unutmuyordu bunları. Herkesi biliyor,tanıyordu. Yoksa Ali İsmail boşuna mı demişti : “Korkacaksın, titreyeceksin” diye. Yol’suzluk alıp başını giderken seçim yaklaşıyor diye yenilediğiniz ”Yollar” kurtaramayacaktı sizleri.
Gençlik Geliyor Mücadele Büyüyor!
Yıllarca apolitik olmakla,toplumdan kopuklukla suçlanan 90 kuşağı ise şimdi tüm bilinenleri yıkıyor. Yıkmakla kalmıyor aynı zamanda kurucu olduğunu da söylüyor. Yeni bir ülkenin, yeni bir geleceğin kurucusu olan gençlik mücadelesini de büyütüyor. Üniversiteler Erdoğan’ın dediği gibi kindar-dindar bir nesille değil yüzü aydınlanmaya dönük, bağımsızlığı savunan, zulme karşı gelen, direnen insanlarla doluyor. Ne baskılar yıldırıyor, ne yalanlar düşürüyor enerjilerini. Çünkü biliyorlar yan yana geldiklerinde bütün engeller aşılıyor dün ODTÜ de bugün Bilkent’te olduğu gibi. Bu ülkenin asıl sahibinin gençlik olduğunu , hırsıza da katile de ülkeyi bırakmayacaklarını söylüyorlar. İznimize sığınarak da Cem Karaca’nın bir şarkı sözünü değiştiriyorlar ve hep birlikte söylüyorlar: Durduramayacaklar Gençliğin Coşkun Akan Selini!