Saramago’ya Göre Tanrı Figürü

Her inanç sisteminin kendi özelinde Tanrı’yı konumlandırdığı yer birbirinden farklılık gösterir. Fakat İbrahimi dinlere baktıgımızda temel bazı noktalarda ortaklaşıldığını görmemiz mümkün. Adem ve Havva’yı insanoğlunun başlangıcı olarak ele almak örnek olarak gösterilebilir bu duruma. Saramago tam da söz konusu ortaklıktan yola çıkarak süregelen inanç kavramını kimi zaman Tanrı’yı ete kemiğe büründürme, kimi zaman ise Kabil’in günahlarıyla ortak çıkar ilişkisi kurma üzerinden bir sistem eleştirisi getirme gayesinde. 

Çok tanrılı dinlerde Tanrı silüeti farklı şekil ve formlarda resmedilir. Tek tanrılı dinlerde ise bu durum yasaktır. Saramago bu yasağın cazgod_illustration-thumbibesini kullanarak Tanrı’yı farklı görüntü ve biçimlerde ”Kabil”de tasvir etmiştir. Bu, romanı kendi kategorisinde farklı bir noktaya taşımakta.

”Kabil”de Tanrı, var olan dünyanın tamamını temsil eden bir tin olarak gösteriliyor.”Adem ve Havva göbek deliklerini yarattıktan 51 yıl sonra felaket meydana geldi. Bir gök gürültüsüyle gelişi duyurulan efendi ortaya çıktı. Her zamankinden farklı giyinmişti belkide göğün yeni emperyal modasıydı bu. Başının üzerinde üçlü bir taç; elinde cop sallar gibi kavradığı asası, Ben efendiyim diye haykırdı, ben, ben olanım” Doğaüstü güçlerinin yanında; Tanrı, kendini kanıtlamak içinde bir uğraş vermekte bu yönden baktığımızda insani zaafların Tanrı’nın karakterinde kaçınılmaz bir yer kapladığını görebiliyoruz. O yüzden Tanrı’nın adaleti Saramago’nun kaleminde doğru ve haklı olana değil, kendi yolundan gidenlere ayrıcalıklı bir lütuf olarak karşımıza çıkmakta. Mutlak gücün sürekliliği ancak insanın mutlak itaatiyle sağlanacağına inanan bir Tanrı figürü.

”Efendi, ayakkabısında çakıl taşı varken Musa’ya şöyle dedi İsrafiloğulları’nın Midyanilerden öcünü almasına yardım et. Tek bir canlı bile kalmasın inancından şüphesi olanlardan.” Saramago’nun tanrısı gerçekleştirdiği fiiller itibariyle Eski Ahit’le daha bütünleşik bir haldedir. Doğruluğu ve adaleti öç alarak, azap çektirerek sağlar. Bu yüzdendir ki İsrafiloğulları için adaleti sağlayan bir savaş tanrısı konumundadır. İsa dönemine geldiğimizde Tanrı misyonunu değiştirmiş ve adaleti sağlamak için şefkatli ve müşfik bir baba rolüne bürünmüştür.

Değişen koşulların hem en büyük nedeni olan Tanrı, her ne kadar büyük resmi sadece kendisi görse de değişimin bir parçası olmaktan kendini alıkoyamaz. Böylesi bir değişimin genel değerlendirmesi yine ”Efendi” tarafından Saramago’un bir diğer kitabı ”İsa’ya Göre İncil”de karşımıza çıkmakta.

”Son dört bin yıldır Yahudiler’in Tanrısıyım ta başından beri kavgacı ve zor bir milletti ama genel olarak iyi geçindik birbirimizle şu an beni ciddiye alıyorlar.” Bu sözleri İsa’ya söylüyor ve devam ediyor ”Söz ver bana evlat, söylediklerimi insanlara yay ve merhametli olduğumu inandır onlara; başarırsan eğer artık Hristiyanların tanrısı olacağım”

Yoktan var eden Tanrı, Saramago’nun kaleminde kudretli olduğu kadar mutlakiyetini sürüdürmek için bir o kadar da muhtaç durumda. Kabil’in bir gün Efendi’nin 2 koyunla çıkageldiği bir günde kendisine yönelttiği ”Sen Tanrı’sın istediklerini yaptırmak için neden bize ihtiyaç duyasın ki” sorusuna ”İşler bildiğin gibi yürümüyor. Hesap vermeyecek olacağım gerçeği bile değiştirmez bu durumu.” cevabıyla hem insanın, hem de bir tin olarak Tanrı’yı bütünleşik ve birbirini besleyen iki kavram olarak değerlendirmek mümkün.

İsyankar bir kardeş katili olan ”Kabil” ve istemsiz olarak Tanrı’yla çıkar üzerine kurduğu ortaklığı, onu yaşadığı serüvenler boyunca inancı sürekli sorgulayan bir kişi haline getirmiştir. Hal böyledir ki romanın sonunda Kabil ile Saramago birbirinden ayrılamayacak kadar birleşmiştir. 

”Seni temin ederim ki eğer ben Tanrı olsaydım, başkaldırıyı seçenlere şükürler olsun çünkü yeryüzünün krallığı onların olacak.”


Kaynakça

Saramago, Jose. Kabil. İstanbul: Kırmızı Kedi Yayınevi, 2011. Print.

Saramago, Jose. İsa’ya Göre Incil. İstanbul: Kırmızı Kedi, 2012. Print.

Leave a Reply