-Hocalı şehitlerinin aziz hatırasına…

Pek çok savaş hikâyesi dinledim. Faşistlerin zulmünü işittim, ama bebekleri, masum insanları öldüren Ermeniler onlardan da herkesten de çok çok daha beter.”
(Olay yerinde bulunan Fransız gazeteci Jean-Yves Junet)

26 Şubat 1992… Vicdanları sızlatan katliam günü… İnsanlığın 20.yüzyıldaki en büyük utanç sahnelerinden birisi… O gün oradaki vahşetin acısını sinemizde hissediyoruz. Fakat 21.yüzyıl zulümleri gösteriyor ki insanlık halen sinesinde hissedermiş gibi yaptığı bu acıları tekrar ber tekrar çekmeye pek bir hevesli. Maalesef her defasında “üzgün” olduğumuzu belirtmemiz de çok işe yaramayacaktır.

Mevzuya dönecek olursak, Dağlık Karabağ bölgesinin Hocalı (Xocalı) kasabası 25 Şubat 1992 gecesi 366.Rus Alayı’nın desteği ile Ermeni işgalciler tarafından işgal edildi. Azerbeycan Devleti’nin yeni bağımsız olmasından dolayı ciddi bir yardım gönderemediği bölgede Ermeni işgalciler, çoluk-çocuk, yaşlı-ihtiyar demeden sivil Azerbaycan Türklerini katletti. Büyük bir kin ve caniliğin ürünü olan bu katliam, uzun yüzyıllar öncesinden anlatılan bir hikaye değil sadece 23 yıl önce gerçekleşen bir vahşettir. Dünyanın yüzleşmesi gereken bu gerçekleri unutmak ve tarihin dar dehlizlerine hapsetmek bugün gerçekleşen ve gelecekte gerçekleşmesi muhtemel katliamlara da davetiye çıkaracaktır.

Vahşetin fotoğrafı.

O tarihe döndüğümüzde çok önem arz eden gerçeklerle yüzleşme mecburiyetinde kalacağız. Sovyetler’in dağılmasının ardından başlayan karışıklıklar bu bölgeyi de derinden etkiledi. Zamanında Sovyet politikaları ile Dağlık Karabağ bölgesindeki aktif Azeri nüfusun oranı yalnızca 25%’e düşmüştü. Halbuki Karabağ’ın bir Azeri bölgesi olduğu gerçeği uluslararası örgütlerce de delillendirilerek ifade edilmiştir. Sovyetler’in ardından Ermeni diasporası ile işbirliği içerisinde bulunan Ermenistan Devleti, Rusya ile de işbirliğine giderek  “Büyük Ermenistan” rüyasını esas gaye yaparak yeni hedef olarak Dağlık Karabağ’ı seçmişti. Bu minvalde 1991 Aralık’ta Kerkicahan kasabasının da alınmasının ardından Hocalı kasabası tamamen abluka altına alındı. Karayolu ulaşımının kapandığı kasabada Azerbaycan Türkleri, yani siviller tedirgin bir şekilde beklemeye koyulmuşlardı. O kış aylarında sürekli bombalanmaya maruz kalan Hocalı kasabasında Ermeni işgalciler -Hocalı’dan çıkan mültecilerin ifadelerine göre- özellikle sivillerin bulunduğu bölgeleri top ateşine tutmaktaydılar.

Serj Sarkisyan o dönemde Karabağ Ermeni kuvvetlerinin komutanlarından biriydi. Bugün cumhurbaşkanı olarak eğer aklanmak, paklanmak istiyorsa savaş suçlularını yargılaması gerekmektedir.

Dönemin Karabağ Ermeni kuvvetlerinin komutanı, Ermenistan’ın bugünkü cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan; Azeriler’in Ermeniler’in sivillere yanaşmayacağını düşündüğünü, fakat bu kalıbı yıktıklarını ifade etmiştir. Sarkisyan’ın bu hadiseyi bir başarıymış gibi anlatması; Ermeni işgalcilerin kin, nefret ve intikam duygularıyla hareket ettiklerini kanıtlar mahiyettedir.

25 Şubat’a geldiğimizde gece başlayan saldırılar, ciddi bir savaş suçuydu. 83 çocuk, 106 kadın ve 70’ten fazla yaşlının da aralarında bulunduğu 613 kişi katledilmişti. Yalnızca bir katliam değildi bu. Ermeni işgalciler, Azeri siviller üzerinde türlü türlü işkenceler yapmaktaydılar. Zihinleri kirletmek istemememe rağmen bu işkence türlerini ifade etmek istiyorum. Çünkü bu caniliğin unutulması demek hem Azerbaycan Türkü olan kardeşlerimizin aziz hatırasına ihanet etmektir hem de mevcut ve muhtemel katliamlara karşı duyarsız kalmaktır. “Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.”

O gün Hocalı’da zulüm, çoluk-çocuk dinlemedi.

Hocalı’da karşılaşılan işkence ve zulümler yüzyılın en büyük utanç tablolarından birisidir. İşte bu tablolardan bazıları: hamile kadınların karınlarının yarılarak bebeklerin çıkarılması ve ardından bebeklerin kafatasları ile oyunlar oynanması, ölülerin kulaklarının, burunlarının, göğüslerinin kesilmesi ve gözlerinin oyulması, çocukların derilerinin yüzülmesi basın mensuplarının ve bölgeye gidenlerin aktardıkları zulümlerdir.

Uluslararası medyadan Hocalı katliamı için bazı örnekler ise şu şekilde: 14 Mart 1992 tarihli Fransız “Le Monde” gazetesi katliama dair, “Ağdam’da bulunan basın mensupları, Hocalı’da öldürülmüş kadın ve çocuklar arasında kafa derisi soyulmuş, tırnakları çıkarılmış üç kişi görmüşler. Bu, Azerilerin propagandası değil bir gerçektir” ifadelerini kullandı. Rus “İzvestiya” gazetesi ise 4 Mart 1992 tarihli sayısında “Kamera kulakları kesilmiş çocukları gösterdi. Bir kadının yüzünün yarısı kesilmişti. Erkeklerin kafa derisi soyulmuştu.”

Ermeni gazeteci Daud Kheyriyan, “Haçın Hatırı İçin” adlı kitabında Hocalı katliamının dehşetini ise şu şekilde ifade etmiştir: “Gaflan denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalının 1 km batısında bir yere 2 Mart günü 100 Azeri Türk’ün ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralı idi. Yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hâlâ yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tigranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üzerine fırlattı. Sonra tüm cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. Yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şusa’ya döndüm. Onlar  “HAÇ’IN HATIRI İÇİN” savaşa devam ettiler.”

Hocalı’dan kaçmayı başaran o dönemde 15 yaşındaki Mürsel Hasanov, katliamda babasını ve bazı akrabalarını gözünün önünde kaybetmiştir. Onun gözünden de katliam şu şekilde gerçekleşmişti:

Birden her taraftan ateş açılmaya başladı. Babamla beraber önce hızlı yürümeye başladık. Sonra yere yattık. İnsanlar birer birer yanı başıma düşüyordu. Hayatımda ilk defa yakın mesafeden cesedi orada gördüm. Bir komşumuzdu, onun üzerine yıkıldım. Cesedin gözleri açıktı bana bakıyordu. Gözü gözüme geldi. Daha 15 yaşındayım. Baktım ölmüş. Etrafım hep öyleydi. Korku hissim yoktu, aslında korkmaya vakit yoktu herşey o kadar hızlı oluyordu ki içgüdü ile hareket ediyorsunuz. Babam yanımdaydı ateş hiç susmuyordu. Tanıdığım insanlar, beraber oynadığım çocuklar, tanıdıklarım birer birer vurulup yere düşüyor. O an babam bir anda dizini yere koydu ve kalktı. Ben hala o sakinlikte nasıl sorduğuma hala inanamam ‘baba değdi mi’ dedim. O da bana sakince cevap verdi ‘değdi’. Ama ne bileyim kolu kopmadı başı yerinde. 5 metre yürüdü ve arkası üstü yıkıldı. Hemen üzerine gittim ‘baba’ diye seslendim. Omzunun altından göğsünden kan fışkırıyordu. Ben artık yaşamıyorum gibi hissettim. Hissizleştim. Kafamı çevirdim her tarafta yaralılar inliyor.”

O gün Hocalı’dan çıkmayı başaran Mürsel Hasanov.

Mürsel Hasanov, konuşmasının sonunda “İnsan öyle bir mahlûk ki her şeye alışıyor.” diye ekliyor. Aslında bizim en çok korkmamız gereken şey de budur. Artık insanlığın bu vahşetlere, katliamlara alışarak bilinçaltında normal karşılaması. Karşılaştığımız en büyük tehlike de budur. Çok uzun bir süre önce değil, 1992 yılında tarihin kanlı sayfalarına kaydolan katliamın yaralarının sarılması yanında vicdanlarımızda da her an ter ü taze kalarak insan hayatı konusundaki duyarlılığımızı muhafaza etmemiz gerekmektedir. Karabağ ise açıkça görülmektedir ki, Azerbaycan toprağıdır. Ermeni işgalciler, uluslararası hukuku hiçe sayarak bölgeye saldırarak sivilleri katletmişlerdir. Ermeni Devleti’nin, kendilerine karşı uygulanmış 1915 zulmünün rövanşını alma konusunda ısrarcı olmaları samimiyetsizliklerini göstermektedir. O dönem yaşananlar zulümdür, fakat bu karşı bir zalimliği meşru ve gerekli göstermez. Ermenistan, o dönemin savaş suçlularını yargılamadıkça ve Karabağ işgalini sonlandırmadıkça da bölgede istikrar ve çözüm sağlanamaz. Bu konuda Ermenistan Devleti ve uluslararası yargı kuruluşları, savaş suçlusu bir cumhurbaşkanı ise bile gerekli duyarlılığı göstermelidir.

Ayrıca henüz 23 yıl öncesinde gerçekleşen Hocalı zulmü ihtilafsız ve açık bir şekilde tüm tarafların açısından reddedilemeyecek durumdayken, tartışmaya açık 1915 olaylarına vurgu yapma gayreti çok da bir anlam ifade etmemektedir. Eğer zulüm karşısında olduğumuz iddiasına sahip isek, Hocalı’yı sorgulayıp lanetlemeliyiz.

Sonuç olarak, bölgede uluslararası güvenlik ve hukuk perspektifinden yaklaşımlar yerine çıkar çatışmaları ve politik menfaate dayalı dengeler gözetilmektedir. Lâkin çözümsüzlük, gelecek çatışmalara davetiye çıkarmaktan başka bir işe yaramamaktadır. Tarih, ibret alanlar için tekerrür etmez.

Hocalı Katliamı belgeseli için;

http://www.kure.tv/izle/hocali-katliami-belgeseli-hocali-katliami-belgeseli

Ermeni Doktor Zori Balayan’ın 13 yaşındaki kıza zulmü;

Not: 26 Şubat 2015 günü C Blok Amfi’de 17:40’ta Azerbaycanlı Türkler Hocalı Katliamı ile ilgili anma programı düzenleyecektir.

Kaynakça

http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/hocali-tanigi-katliami-anlatti

http://www.dunyabulteni.net/tarih-dosyasi/290667/hocali-katliami-nasil-gerceklesti-

http://akademikperspektif.com/2014/02/08/hocali-22-yasinda/

Leave a Reply