“Milletine hizmet etmek istiyorsan elinden gelen işle başla!”
İsmail Gaspıralı
Dünya siyasetinde asırları aşan projeler vardır. Öyle projelerdir ki, bazen bir kelime insanları harekete geçirmeye yetmiştir. Zira, o kelimenin ifadesinin arka planında bir fikir ve altyapı çalışması vardır. Bu çalışmanın temeli; birtakım aydın, toplumsal sezişe dokunabilen, çilesi çekilmiş ve sınırların ardına ulaşabilen “düşünceler deryasına” dayanır. Aksi taktirde, sosyolojik realitelere ayak uyduramamış irrasyonel eğilimler; değil asırları aşmak, bulunduğu çağda bile birçok çatlaklar barındırır. Bir sosyal bilimler dalı olarak politika, bu şartlar altında “strateji üretme” sanatı olarak görülebilir. Tüm bunların ışığında, bir örnek olarak İsmail Bey’in (Gaspıralı) “büyük projesi” incelenmelidir.
İsmail Gaspıralı, 1851 yılında Kırım’da doğdu. Türk ve Müslüman halklar için karanlık bir dönemde dünyaya gelen Gaspıralı, kapsamlı bir zemin çalışması yapma fırsatı elde etti. Moskova’da Slav milliyetçiliğinin göbeğinde askeri okulda okudu ve Avrupa’nın en etkili şehirlerini gezdi. Özellikle Rusya’da tanıştığı Panslavizm politikası temeline dayanan milliyetçi hareketler, gelecek yıllarda yaşamını vakfedeceği ideali üzerinde tesirli olmuştu.
Ayrıca Avrupa’daki gözlemleri neticesinde, Rusya Müslümanları ile Avrupalı halklar arasında mukayeselerde bulundu. O dönemde Müslümanlığın merkezi konumundaki İstanbul’u da ziyaret etmiş ve buradaki “Türk Yurdu” hareketinden etkilenmiştir. Kırım’da öğretmenlik görevlerinde de bulunan İsmail Bey, birkaç yıl boyunca sadece Türk kültür ve tarihini araştırmıştır.
“Dilde, Fikirde, İşte Birlik” ve Tercüman
Harmanladığı düşüncelerle Türk ve Müslüman coğrafyasının sorunlarını tetkik eden İsmail Gaspıralı, milletinin en büyük sorunu olarak “birlik ve beraberlikten” yoksunluğu gördü. Asya’da Çarlık’ın baskısı ve Batı’da Osmanlı’nın Avrupa ile sert mücadelelerinin arasında kalan milletinin ontolojik sorunlarını masaya yatırmış, bu sorunlara karşı çözümü “dilde, fikirde, işte birlik” sloganı ile sistematik hale getirmiştir.
Bu minvalde Gaspıralı, somut adımlarla fikirlerini beslemiştir. Devlet planında bir birlik kurmaya ömrü vefa etmemiş olsa da çıkardığı “Tercüman” gazetesiyle Müslüman Türk coğrafyasında dil planında “ruhani bir birlik” kurmaya muvaffak oldu. İdealine ulaşma adına medya aracılığıyla kültürel ve sosyal argümanları yani yumuşak güç unsurlarını etkili kullanması, Gaspıralı’nın rahat bir şekilde geniş bir coğrafyaya hitap etmesine vesile oldu.
1883’te neşredilmeye başlanan “Tercüman” gazetesi, Balkanlar’dan Kahire’ye, İstanbul’dan Hindistan’a, Kırım’dan Kazan’a ve Kaşgar’a kadar geniş bir coğrafyada kendisine abone buldu, okundu ve dili anlaşıldı. Bir gazete için bu çapta bir başarı hala Türk Dünyası için gerçekleşebilmiş değil.
Usul-i Cedit
Prof. Dr. Ahmet Ercilasun’a göre, İsmail Bey’in fikirlerinde üç temel nokta vardı:
- Batının yeni ve faydalı fikirlerini öğrenip Müslüman dünyasında yaymak,
- Maarifi yeni usule göre ıslah eylemek,
- Osmanlı Türkçesini, bütün Türk dünyasının anlayacağı müşterek bir edebî dil haline getirmek.
İsmail Bey, bu üç noktanın uygulanabilmesi ve kalıcılığı adına eğitimli nesiller üreterek cehalete karşı savaş açtı. Kısa zamanda okuma-yazmayı öğreten usul-i savtiye adını verdiği modern eğitim metodunu önce muallimlerle paylaşmıştır. Ardından bu eğitim sisteminin 1884’te ilk uygulayıcısı olan usul-i cedit okulunu Bahçesaray’da açmıştır. Bu tarihten sonra Rus idaresi altındaki Türk coğrafyasında usul-i cedit okullarının sayısı hızla artmıştır. 30 yıl sonra ise sayısı 5000’e ulaşmıştır.
Tüm bunların yanında, önemli Müslüman merkezlerinde bulunan aydınlara da düşüncelerini mektuplarla ifade ederek “birliğe” davet etmiş ve görülebilir ki, fikirlerinin uygulanıp desteklenmesini sağlamıştır. Öyle zannediyorum ki, İsmail Bey’in 1914’te Kırım’daki cenazesine onun okullarından yetişen 40 bin öğrencinin katılımı bunu ispatlar niteliktedir.
İsmail Gaspıralı’nın “büyük projesi” genel kapsamı itibariyle bu şekildedir. O, yaşamında kısa zamanda yüce bir ufuk peşinden koşmuş, düşünceleri kimileri gibi havada kalmamış ve uygulamaya da koyulmuştur. Fakat maalesef bugün bu Türk büyüğü, hak ettiği değeri görememektedir. Nesiller, ufkunu bırakalım, ismi ve cisminden bile bihaber. Bugün toplumumuzda yaşanan sorunların o dönem ile benzerlik teşkil etmesi, İsmail Bey’in fikirleri üzerinde hakkıyla düşünerek araştırmalara konu olmasını gerekli kılmaktadır.
Ayrıca içinde bulunduğumuz yüzyılda aydın takımı ve politikacıların bu ufka kıyasla ne gibi projeleri vardır, merak ediyorum. Cemiyetimiz kimliksel varlık mücadelesi verirken aydınlığa çıkabilmek adına yüzyılları aşacak bir proje elzemdir. Fakat maalesef Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nun dediği gibi, “Birinci sorun hedefimizi şaşırmış olmamız.”
Çözüm meselesine geldiğimizde ise, öncelikle günümüz dünyasının gittiği yönü doğru okuyan siyasetten ve her türlü çıkar amaçlı güçten bağımsız bir aydın takımının oluşturulması gerekmektedir. Her ne kadar milli sancılarımızın Gaspıralı dönemiyle benzerliği mevzu-i bahis olsa da her dönemde fikirler, kendi konjonktürüne hitap edebiliyor olmalıdır. Dolayısıyla geçmiş fikir adamlarının sistemlerinin incelenerek raporlaştırılması ve günümüz şartları ile sentezinin neticesinde ortaya çıkacak olgular doğrudan çözümle ilişkili olacaktır. 21.yüzyıl politika yapıcıları ve karar alıcılarına acizane tavsiyem budur.
Kaynakça
Karatay, Zafer. “İyi ki Doğdun İsmail Bey Gaspıralı” http://www.kirimdernegi.org.tr/yazi.asp?id=12
Ercilasun, Ahmet B. “İsmail Gaspıralı’nın Fikirleri” http://www.ismailgaspirali.org/yazilar/abercilasun.htm
Yalvar, Cihan. “İsmail Bey Gaspıralı’nın Hayatı (1851-1914)” http://www.fikirdebirlik.org/yazi.asp?yazi=201501006
Orhan
Sagol Hamdi kardesim, cok guzel yazi. En onemli noktaya vurgaladin: “Fakat maalesef bugün bu Türk büyüğü, hak ettiği değeri görememektedir. Nesiller, ufkunu bırakalım, ismi ve cisminden bile bihaber. Bugün toplumumuzda yaşanan sorunların o dönem ile benzerlik teşkil etmesi, İsmail Bey’in fikirleri üzerinde hakkıyla düşünerek araştırmalara konu olmasını gerekli kılmaktadır”. Basarilar dilerim.
Hamdi Karakal
Teşekkür ederim Orhan Bey.