Caz sivil haklar mücadelesini Amerika’daki herhangi başka bir sanattan çok daha önce öngördü.
Stanley Crouch
My only sin (Benim tek günahım)
Is in my skin (Tenimde)
What did I do (Ne yaptım)
To be so black and blue? (Bu kadar siyah ve mavi olmak için?)
Louis Armstrong
Caz, 1920’lerde müziklerin artık kaydedilerek dinleyiciyle buluşmasından sonra popülarite kazanmaya başladı. Kimi kişiler caz müziğinin siyahilere ait olmadığını en büyük caz koleksiyoncularının beyaz olduğunu söyleyerek ileri sürseler de; caz, beyazların klasik ve burjuvazi müziğine karşı Afro-Amerikalıların sokak müziği olarak ortaya çıkmıştır. Bir müzik bilimciye göre Amerikan müziğindeki perküsyon hakimiyeti ve notalardan doğaçlamaya dönüşümün temel kaynağı olan caz müzik, 1940’larda siyahi Amerikalılar tarafından Bebop’a evrildi ve bunu “beyazların taklit edemeyeceği bir müzik” haline getirdi. Bunun sebebi her ne kadar “beyazların sadece önlerinde nota olduğu sürece müzik yapabilir” olmalarına vurulsa da temelde, ezilmiş kelimesinin çoğunlukla yetersiz kaldığı Siyahi Amerikalılar için, politik isteklerini müzikle dışarı vurmasının da başlangıcı oldu. Bebop’ın doğuşu sadece müziğe sanatsal bir değer olarak eklenmekle kalmadı, aynı zamanda Siyahi Amerikalıların da politik anlamda seslerini duyurmasına ön ayak oldu. Siyahi Amerikalılar, hali hazırda yükselen özgürlük çağrılarını caz müzikle daha iyi ifade edebilir oldular. Sadece popüler anlamda kitlelere hitap edip, “müzik yapan müzisyenlere” ve “müzik dinleyenlere” seslenmekten çok; sembolik bir anlam da içerir oldu. Bu müziğin oluşturduğu kültür kolektivizme önem vermekle birlikte, bir kişinin tek başına yeteneklerinden değerlendirilmesi gerektiğini ve bu değerlendirmede ırk ya da başka özelliklerin faktör olarak kabul edilmemesini savundu. Bebop’tan uzak durmanın gelişmiş kulaklarca pek de mümkün olmadığından olacak ki, bu müzik hem siyahiler hem de beyazlar tarafından çok sevildi.
Charlie “Bird” Parker, şarkılarında toplumsal değişim için zamanın geldiği fikrinde ısrarcıydı; Charles Mingus, Orval Faubus’ın Arkansas valiliğine atandıktan sonra yaptığı faşizan açıklamalara cevaben Fable of Faubous’ı yazdı, John Coltrane’in Alabama’sı Birmingham Kilisesi’ndeki patlamada dört kadının öldürülmesi üstüne kaydedildi. Martin Luther King sivil haklar kampanyasına başladıktan sonra Amerika Caz Topluluğu (the American Cazz Community) siyahi ve beyaz üyeleriyle birlikte destek verdi. Hatta öngörülemez biçimde Coltrane’ın Afrika kültüründen beslenen müziği hem Amerika’da hem de tüm dünyada sivil haklar hareketlerinin temsilcisi haline geldi. Fakat oldukça öngörülebilir biçimde beyaz Amerikan ‘elitinin’ hegemonyasının tehlike altına girdiğini fark etmesi çok uzun sürmedi ve hatta Amerika ve caz birbirine karşıt ideolojiler haline geldi. Amerikan ahlaki değerleri ve rüya(lanma)ları özgürlüğü ilke edinedursun, caz 1950’lerdeki doğuşuyla birlikte bu rüya(lanma)lardaki çatlakları ve eksiklikleri gözler önüne serer oldu. Bunu yaparken sadece kapitalist sistemin vahşetinden ve adaletsizliğinden yakınmakla ya da ırksal eşitlik ve sosyal adaleti desteklemekle de yetinmedi ve gerçekten ideolojik yanlar kazanarak “şeylerin paradan daha değerli güzelliği”ne de önem verdi. Fakat tabi ki bu anlayış Amerikan kültürüne ve ahlaki değerlerine ‘yabancı’ geldi. Amerikanın kültürel sembolü olarak sadece Coca Cola’yı gören anlayışı da destekleyici nitelikte oldu caz; fakat bu Siyahiler yüzünden değil, beyazlar tarafından caz müziği desteklememekteki ısrarcı tutumdan kaynaklandı. Tüm bunların yanı sıra caz müzisyenleri yaptıkları şarkılarla tüm dünyadaki siyahilere de müzikle çeşitli birlik mesajları yolladılar. Duke Ellington Far East Suite ve John Coltrane’in Africa ve India albümleri bu amaçla çıkarılmıştır.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra caz Avrupa’da çok büyük bir popülariteye sahip oldu. Bird, Dizzy Gillespie, Miles Davis ve Dexter Gordon’ın doğuşu ve kültürel bir figür haline gelmesi tam da bu döneme rast gelir.
Tüm bunlara rağmen caz müzisyenlerin barlara ‘arka kapıdan’ girmeleri gerçeği henüz değişmemiştir; çünkü ana kapılar sadece beyazlara aittir. Tüm bu bel bükme ve ön kesme çalışmalarına rağmen, caz müziği ve gittikçe derinleşen felsefesinin burjuvaziye verdiği siyasi zarar giderek arttı. Bunun üstüne beyaz Amerikalılar klasikleşmiş kültürel taktiklerinden birini uyguladılar: entegre et ve benimse. “Voice of America” gibi yayın organlarıyla caz müziği Amerikanlaştırıldı ve tahrip edici, özgürlük çağrısı yapan ve sosyal adaleti savunan tarafları yok edildi. Bunlar yaşanırken siyahiler Vietnam’da ölmeye yeterli bulunalı çok zaman olmuyordu. Kısa bir süre sonra caz ‘devrimci’ niteliklerini kaybetmişti ve artık sadece bir orta sınıf macerası haline geldi. 1970lere gelindiğinde artık caz okullarda verilen bir derse dönüştü. Bu caz için büyük bir sorun ve aslında felsefesiyle çelişkiydi; cazın ruhu bırakılmış ve bilgiye dayalı hale getirilmişti. Bu sorunun sonuçlarını da 70’lerin sonunda beyazların caza “çalabildiğin kadar hızlı çal” mottosunu entegre ettikten sonra ‘anlamsız bir gürültü’ olarak adlandırılmasında görürüz. Cazın melodik yanları çürütüldü, Swing artık sadece çok ritimli bir bitmek bilmez bir müzik oldu. Tam ölmek üzereyken kayıt şirketleri hayatını kurtardı; “çalabildiğin kadar hızlı çal” mottosunu yıktılar ve yerine “çalabildiğin kadar çal”ı getirdiler. Beklenmedik biçimde öyle bir yeniden doğuş gerçekleşti ki müzik endüstrisinin en çok kazandıran müziği haline gelmekle birlikte felsefesini de yeniden kazandı. 21. yüzyılın başından beri, BBS’ye (Bush, Blair, Sharon) karşı bir duruş sergileyen caz müzik ne yazık ki artık son jenerasyonda Miles Davis, Billie Holiday ve Dave Brubeck’in parmaklarından ve seslerinden Norah Jones ya da Kerry G.’ye düşmüştür.
[box_dark]Kaynakça[/box_dark]
http://jazz.about.com/od/historyjazztimeline/a/JazzCivilRights.htm
http://www.allaboutjazz.com/jazz-and-politics-by-douglas-groothuis.php?page=1
http://www.bu.edu/jcap/abstracts/
http://www.sheetmusicjazz.com/
https://www.york.cuny.edu/academics/writing-program/the-york-scholar-1/volume-6.1-fall-2009/the-social-effects-of-jazz
Fotoğraflar sırasıyla:
http://musicians.allaboutjazz.com/louisarmstrong
http://www.mtv.com/artists/charles-mingus/
http://www.thedailybeast.com/articles/2014/09/14/what-if-jazz-giant-john-coltrane-had-lived.html
http://www.sheetmusicjazz.com/