“Büyük İndirim” günlerinde bir an durup kendinize sorun; “Yahu ben salak mıyım da indirim harici dönemde bu kazağa bu kadar para veriyorum? %50 indirim yaptıysa bu marka, ne kadara mal ediyor olabilir”. Sonra da yolunuz İstanbul’a düşerse Kazova’ya bir uğrayın. Onların sizin desteğinize çok ihtiyacı var…

Kazova Tekstil Fabrikası, İstanbul’un kentsel dönüşüm geçiren semtlerinden Bomonti’de bulunuyor.

Klasik Bir Öykü

2013 başında İstanbul Bomonti Kazova’da 94 trikotaj işçisi, tazminatları ödenmeksizin işten çıkartılmış ve ortada kalmışlardı. 31 Ocak günü işyerlerine gittiklerinde her biri bir hafta izne ayrıldıklarını öğrendiler ancak bu işçileri oyalamak için söylenen bir sözdü. Geri döndüklerinde ortada ne patron ne oğlu vardı, sadece “emir kulu” bir avukat. Sorunların kısa sürede çözüleceği vaat edilen işçiler bir gece üretim araçlarının fabrikadan çıkartıldığını gördüler ve durumun hiç de kendilerine anlatıldığı gibi olmadığını anladılar.

Bunun üzerine bir direniş başlatarak ve eylemler yaparak seslerini duyurmaya çalıştılar. İstedikleri 4 aylık birikmiş maaşlarını ve kıdem tazminatlarını almaktı. Kendi ifadeleri ile; aralarında bir ömür boyu çalışıp emekliliği gelenler de vardı, özürlü olup onuruyla sakatlığına rağmen çalışanlar da, genç yaşta olanlar da vardı, yaşlı, hasta olanlar da. Çoğu ailelerinin geçimine önemli bir katkıda bulunmak için bu fabrikadaki işe gerçekten ihtiyaç duyuyordu.

Direniş boyunca işçiler yaptıkları açıklamalarda büyük bir haksızlığı ortaya koydular. Kazova Trikotaj fabrikası sahipleri, önceliklerini biraz “farklı” belirlemiş. Lüks iftar çadırları kurup caka satmak, ülke dışındaki mağduriyetlere cömert bağışlarda bulunmak, bunları yaparken kendilerini “Müslüman” diye tanımlamak… Haczi geciktirmek adına akrabalar arasında fabrikayı “satıldı” göstermek, işçileri fabrika ortasına ördükleri duvarın sağından soluna geçirmek, üretim araçlarını hacizden kaçırmak. Sanırım kısaca “ahlaksızlık” olarak tanımlanabilir yaptıkları. Çünkü ne insanlığa, ne kendilerine yakıştırdıkları sıfatlara yakışıyor yaptıkları. Geçen yıldan beri kayıplar üstelik, işçiler karşılarında bir muhatap bulamıyor.

Kazova’da hayat direniş öncesinde de zorluymuş. Bir işçi şöyle ifade ediyor: “Sendika örgütlenmesi 2000 yılında vardı. Ben 2000'de bir sendikaya girdim ama sonu kötü bitti; çünkü bizim patronlar diktatörler. Sendikaya gittiğimizi öğrenmişler, beyzbol sopalarıyla insanları tek tek çağırarak tehdit ettiler ve dövdüler ve dört arkadaşımızı ve beni işten attılar; ama benden başka makine ustası bulamadıkları için beni işe geri aldılar. Burada herhangi bir sendikaya girmek istediğinizde patronların aşırı tepkisiyle karşılaşıyorsunuz”.

Kazova’da hayat direniş öncesinde de zorluymuş. Bir işçi şöyle ifade ediyor: “Sendika örgütlenmesi 2000 yılında vardı. Ben 2000’de bir sendikaya girdim ama sonu kötü bitti; çünkü bizim patronlar diktatörler. Sendikaya gittiğimizi öğrenmişler, beyzbol sopalarıyla insanları tek tek çağırarak tehdit ettiler ve dövdüler ve dört arkadaşımızı ve beni işten attılar; ama benden başka makine ustası bulamadıkları için beni işe geri aldılar. Burada herhangi bir sendikaya girmek istediğinizde patronların aşırı tepkisiyle karşılaşıyorsunuz”.

Senaryoda Sapma Var

Buraya kadar Türkiye’de görmeye alışık olduğumuz bir senaryo var aslında. Zalim patron, mazlum işçiler, işçilere sahip çık(a)mayan bir devlet. Ancak Kazova işçilerinin aktif ve üretken tutumu, onların öyküsünü hiç de alışkın olmadığımız bir hale getirdi. İstanbul’un çeşitli semtlerinde forumlar düzenleyerek seslerini duyurmaya, durumlarıyla ilgili öncelikli olarak aynı şehirde yaşadıkları insanlar arasında bir kamuoyu oluşturmaya çalıştılar. İşçiler direnişin 61. gününde fabrikayı işgal ettiler, ve patronları tarafından haciz öncesinde fabrikadan gasp edilmemiş araçlarla ve ham maddeyle üretimi sürdürdüler.

Bu noktada, elektrik dağıtım şirketi BEDAŞ, fabrikanın 6 aylık elektrik borcu olan 120 bin lirayı bahane ederek fabrikanın elektriğini kesti. Kazova direnmeye devam etti. Fabrika önünde film gösterimi yaptılar, forumlara devam ettiler, işgallerini bitirmediler. Seslerini duyurmak için farklı yollar denediler. Farklı iş kollarından sendikaların desteği ile mücadelelerine devam ettiler. Direnişin 100. gününde, patronlarının fabrika binasının satışını takiben işçilerinin hakkı olan parayı ödemek yerine, yeni bir iş yeri açmak için kolları sıvayacağı haberi geldi. Onların aklındaysa pes etmek yerine üretimi sürdürmek vardı.

Üretim - Fiyat - İndirim - Maaş arasındaki ilişkiyi kurmak zor olmamalı. İstanbul'a giderseniz  “İyiniyet Sokak, Numara 17, Merkez Mahallesi, Şişli” adresini, bu ilişkiyi gerçek anlamda anlamak için ziyaret edin.

Üretim – Fiyat – İndirim – Maaş arasındaki ilişkiyi kurmak zor olmamalı. İstanbul’a giderseniz “İyiniyet Sokak, Numara 17, Merkez Mahallesi, Şişli” adresini, bu ilişkiyi gerçek anlamda anlamak için ziyaret edin.

“Büyük İndirim” veya “Sezon sonunda çok ucuza aldım ?!?”

Hani “sezon sonu” geldiğinde, büyük markaların yaptıkları meşhur indirimler vardır. Bir anda %50 – 60 oranında bir değişiklik olur fiyatlarda. Belki ihtiyaçlarınızı ucuza getirdiğimiz o anlarda, fiyatların bu denli fahiş oluşunu sorgulamıyoruz, ama sanırım aptal yerine konmamak için bunu yapmamız gerek. Kazova işçileri de bu fikre katılıyor olmalı. Şöyle bir açıklamaları var; “20 TL maliyetle ürettiğimiz mallar, mağazalarda 150-300 TL’ye satılıyordu. Burada pahalı markalara kaliteli üretim yapılıyordu. Biz 30 TL’ye satacağız, halk da bu paraya naylon-orlon kazak giyeceğine, kaliteli kazak giyecek”.

Ve sözlerini tuttular! Tıpkı söyledikleri gibi, üretimi sürdürdüler. Patronlarından kalan fabrikada önce bozulan aletleri tamir ettiler. Sonra, patronlarca kaçırılan aletler olduğu için, aynı hizmeti sağlayan başka yerlerle anlaşıp alet yetersizliğinin bu şekilde üstesinden gelmeye çalıştılar. Kooperatif kurdular ve böylece kazanılan her kuruşun emeği geçenler arasında eşit dağıtılması ve daha iyi üretim için harcanmasını hedeflediler. Kendilerine “Patronun kızını dövdüler!” gibi iddialarla bu güne kadar açılan 3 davayı da kazandılar. Ekim 2013 itibariyle alacaklarına karşılık olarak mahkeme kararıyla dokuma makinelerini almaya hak kazandılar ve kiraladıkları yeni fabrikaya makineleri nakletmeye başladılar. Yani Kazova’da her gün “sezon sonu”.

Kurdukları Diren Kazova -DİH Kazak ve Kültür Mağazası ile üretime devam ediyorlar. Kurdukları fabrika onlar için yalnızca para kazanmak adına mesai harcadıkları bir yer değil. Aynı zamanda bir “kültür merkezi”, bir toplanma yeri, daha çok evleri; evlerinin salonları gibi…  Sol gazetesine verdikleri röportajda şöyle diyorlar; “Haftanın bir günü sinema gösterimleri olacak burada. Kitap okuma günleri yapacağız. Hafta sonları da çocuklar için bale eğitimi olacak. Burası bizim evimiz gibi oldu artık”. Bu arada Kazova işçileri ilk uluslararası siparişlerini Küba’dan aldılar. Bask ve Küba genç takımının 15 Şubat’ta Havana’da oynanacak dostluk maçında giyeceği formaları üretecekler. Belki bunun ardından ülkemizin siyasete en çok “bulaşmış” taraftar grubu Çarşı da Kazova işçileri ile bir birlik içine girerler.

Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen defilede, Ece Temelkuran, Metin Üstündağ ve Tuba Ünsal podyuma çıkarak Kazova direnişine destek verdiler.

Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen defilede, Ece Temelkuran, Metin Üstündağ ve Tuba Ünsal podyuma çıkarak Kazova direnişine destek verdiler.

“Ses Ver!”

Seslerini duyurmak için Gezi Parkı Direnişi temalı bir koleksiyon hazırladılar ve geçtiğimiz günlerde bir defile düzenlediler. Gazeteci – yazar Ece Temelkuran, oyuncu Tuba Ünsal ve karikatürist Metin Üstündağ’ın da katılımıyla gerçekleşen bu etkinlik ile gündemde kendilerine daha geniş yer buldular. Ancak desteğe her zaman ihtiyaçları var. Olur da yolunuz İstanbul’a düşerse, onları ziyaret etmeden geri dönmeyin.

 

Adres: İyiniyet Sokak, Numara 17, Merkez Mahallesi, Şişli.

Kazova İşçileri Blogu: http://kazovaiscileri.blogspot.com.tr/

https://twitter.com/kazovadirenisi

 

Kazova işçilerinden alacağınız ürünlerin etiketlerinde şu yazılı; gezi ruhuyla birbirimizi görmeye başladık birbirimizin gözlerine baktık  birbirimizin acılarına, güzelliklerine, neşesine dokunduk ''bu kadar da olmuyor'' demeyin oluyor çünkü önce ücretsiz izne çıkarıldık sonra işe gelmiyor diye işten çıkarıldık 4 aylık maaşımız, kıdem ve ihbar tazminatlarımıza el konuldu direnmeye karar verdik çünkü bize ''sen bir hiçsin'' dediler aslında direndikçe gördük ki aslında geçmişte bir ''hiçtik'' her gün bir çarkı çeviriyorduk yıllarca ve yıllarca bir ömür veriyorduk başka yerde direnen arkadaşlarımızı gördükçe başımızı eğiyorduk başka sokaklardan geçiyorduk görmüyorduk, kördük şimdi bazen bize bakan ama görmeyen kardeşlerimizi görüyoruz bağırıyoruz ama sanki bir camın ardında gibiyiz size bakıyoruz bizi görüyor musunuz?

Kazova işçilerinden alacağınız ürünlerin etiketlerinde şu yazılı;
gezi ruhuyla birbirimizi görmeye başladık
birbirimizin gözlerine baktık
birbirimizin acılarına, güzelliklerine, neşesine dokunduk
”bu kadar da olmuyor” demeyin
oluyor çünkü
önce ücretsiz izne çıkarıldık
sonra işe gelmiyor diye işten çıkarıldık
4 aylık maaşımız, kıdem ve ihbar tazminatlarımıza el konuldu
direnmeye karar verdik
çünkü bize ”sen bir hiçsin” dediler aslında
direndikçe gördük ki aslında geçmişte bir ”hiçtik”
her gün bir çarkı çeviriyorduk
yıllarca ve yıllarca
bir ömür veriyorduk
başka yerde direnen arkadaşlarımızı gördükçe başımızı eğiyorduk
başka sokaklardan geçiyorduk
görmüyorduk, kördük
şimdi bazen bize bakan ama görmeyen kardeşlerimizi görüyoruz
bağırıyoruz ama sanki bir camın ardında gibiyiz
size bakıyoruz
bizi görüyor musunuz?

 

Kaynaklar;

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/pinar_ogunc/patronsuz_bir_fabrika_neye_benzer-1152574

http://haber.sol.org.tr/sonuncu-kavga/hedefimiz-patronsuz-bir-hayat-haberi-81203

http://birdirbir.org/dergiler/express-138-ekim-kasim-2013/

http://www.iscicephesi.net/sinif-mucadelesi/emek-guncesi/2049-kazova-qpatronsuz-uretim-devam-ediyor-herkes-mutlu-herkes-calismak-istiyorq

http://www.bianet.org/bianet/toplum/152986-kuba-ile-bask-macinin-formalari-kazova-fabrikasindan

Leave a Reply