Dünyaya dair hepimizin değiştirmek istediği şeyler var. Bazılarımız bu değişiklikler için örgütleniyor, bazılarımız kendini geliştiriyor, çoğumuz yetersiz kaldığını düşünüyor; “Benim elimden ne gelir ki?” diye düşünüyor. Böyle düşünmeyip harekete geçen bir grup insan başlattığı proje “Do Something” – “Bir Şey Yap”, bize değişime kendi etrafımızdan başlamamız gerektiğini gösteriyor.
Bir ülkede demokrasinin yerleşip yerleşmediği bir çok yolla anlaşılabilir: Seçimlere katılım ve oy kullanma oranlarına bakmak, seçim sisteminin ülkenin ihtiyaçlarına göre olup olmadığını analiz etmek, seçimden sonra iktidar ve muhalefet arasındaki ilişkiyi incelemek… Siyaset Bilimi derslerinde tüm bunların peşine – bazen – bir de sivil toplum örgütlerinin o ülkedeki konumunu değerlendirmek eklenir. Bu minik ve biraz da önemsiz gibi duran madde, aslında bir ülkede insana verilen değerin ölçülmesi için büyük önem teşkil ediyor. Biz tanımlarken çok da önemli değilmiş gibi davranıyoruz ve birebirde hepimizin toplumsal hayata katılımının anahtarı olan sivil toplum örgütlerini göz ardı ediyoruz. Sonra etrafımızda bir şeylerden şikayet ettiğimizde – ki özellikle de gençken bunu sürekli yapıyoruz – kendi “büyük” çaresizliğimiz içine saplanıp kalıyoruz. Veya kalıyor muyuz? Bu döngünün ne kadar kolay kırılabileceğini gösteren bir örnek var aslında: Do Something!
Şu anda Amerika’da ulusal düzeyde 2,215,655 üyesi bulunan Do Something, içinde bir çok projeyi bulunduran, kar amacı gütmeyen bir kurum. 1996 yılında kurulmuş. Kurumun hedefi, bizler gibi; hatta bizlerden belki yaşça daha küçük gençleri sosyal hayata dahil etmek, sorunun değil; çözümün bir parçası olmalarını sağlamak. Birbirleriyle belki de hayatları boyunca asla bir araya gelme fırsatı bulmayacak gençleri aynı çatı altında toplamayı hedefleyen Do Something’in Okullarda şiddetten, araba kullanırken mesaj atmamayı teşvike kadar bir çok farklı alanda projeleri var. Devlet okullarında çıkan yemekten şikayet eden gençler için “Fed Up – Yeter Artık” adlı bir proje ile kamu oyu oluşturuyor, aile içi şiddet mağdurlarına yardım etmek için gençleri eski cep telefonlarını bağışlamaya teşvik ediyor, aile büyüklerine teknoloji konusunda eğitim verilmesini teşvik ederek her yaştan insanı bünyesinde sosyal hayata dahil ediyor. Amerika’da bir çok benzerleri görülen sivil toplum kuruluşlarından biri. Ancak belki de en çok dikkat çeken, ve benim kendilerini tanımamı sağlayan projeleri “Teens for Jeans” oldu.
Bir hazır giyim markasının desteği ile yola çıkan projenin amacı, Amerika’nın dört bir yanında yaşayan evsiz gençler için kıyafet toplamak. 5 sene boyunca süren projede 1 milyon kot pantolon evsiz gençler için toplanmış. Proje yıllar içinde büyüdükçe, önce özellikle gençlerin severek takip ettiği oyuncular, şarkıcılar; sonrasındaysa neredeyse tüm anaakım medya projeye destek olmuş. Ben de projeyi ve Do Something’i, programına konuk alarak tanıtımlarına katkıda bulunan Ellen DeGeneres‘in programında izleme fırsatı buldum. Teens for Jeans projesi, evde dolapta duran eski bir kot pantolon ile ne kadar fark yaratılabileceğinin en güzel örneği.
Bu projede beni en çok etkileyen özellik, Do Something’in aktivizmi tekeline almaması oldu. Web sitesine girdiğiniz zaman, kendi okulunuzda projeyi nasıl yapacağınız adım adım yazıyor. Okuldan alınacak izinler, önceki projelerde yaşanan zorluklardan yola çıkarak dikkat edilmesi gerekenler; projeye yeni başlayacaklara açıklanıyor. Bu şekilde “Ben tek başıma ne yapabilirim ki?” sorusunun cevabı adım adım size verilmiş oluyor. Üstelik projeleri katılan liseler arasında yarışmaya dönüştürerek başarıyı da arttırıyor.
Bu kuruluşu ve özellikle de basit ancak etkili projeleri Teens For Jeans’i duyduğumdan beri bu projeler ülkemizde nasıl uygulanabilir diye düşünüyorum. Biz aslında ülke olarak, insan olarak birbirine ve toplumuna daha düşkün, birlikte hareket etmeye daha alışığız. Belki de sadece bu özelliklerimizi biraz hatırlamamız gerekiyor.
Proje ile ilgili detaylı bilgiye hazırlanan videodan ulaşabilirsiniz