1915 olayları – ister bir “soykırım” olarak değerlendirilsin, ister bir “büyük felaket” – Anadolu tarihinin en karanlık sayfalarından birini oluşturuyor. Bir tarafta; korunması gerektiğine inanılan, yaratılmış bir “milli kimlik” ve bunu milliyetçi düşüncelerle, politik gerekçelerle, dini inançlarla sahiplenen bir grup var. Öte tarafta ise – adı ne olursa olsun –  büyük bir acı yaşamış, büyük kayıplar vermiş, tam anlamıyla bir trajedinin içinde kaybolmanın eşiğine gelmiş bir grup var. Bir tarafta, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik yolunda yapması gerekenler var; öte tarafta, iktidar kaybetme korkusundan geçmişle yüzleşmeyi erteleyen bir hükumet var. Bu arada yapılan bir araştırma gösteriyor ki, Türk çocuklarının %73’ü Ermenilerin “kötü insanlar” olduğuna inanıyor, yani uzun vadede bu iki grupta pek de değişiklik olmayacak gibi.

Suya Sabuna Dokunmama Siyaseti

Her yıl; Türkiye’nin, Ermenistan’ın ve daha birçok ülkenin nefeslerini tutarak beklediği o meşhur açıklama, öncekilerden pek de farklı olmadı. Amerikan Başkanının 1915 olaylarına dair ne söyleyeceği, Türkiye’de yaşayan Ermenilerin, Ermeni diasporasının veya Türkiye hükumetinin ne diyeceğinden daha önemli sayılıyor. Barrack Obama bu konuya bizim kadar kafa yormuyor olsa gerek, bu sene altıncı kez yaptığı açıklamada pek de fazla bir şeyi değiştirmemiş. Yine “Ermeni Soykırımı” yerine “Meds Yeghern” yani büyük felaket dedi ve dört paragraflık açıklamanın birçok cümlesi ise önceki bildirilerle bire bir aynıydı. Hiçbir tarafı küstürmeyecek, üzerine söz söyletmeyecek, suya sabuna dokunmayan bir açıklamaydı yine.

Amerika’daki Ermeni diasporasının şahin kanadı ANCA, başkan Obama’yı fazla yumuşak olmakla ve soykırım dememekle suçladı, başbakan Tayyip Erdoğan ise ölçülü ve yine fazla bir şey demeyen bir taziye mesajı ile konuya temas etti.

Dünyada Tek: Vakıflı Köyü

Geçmişte Ermenilerin durumunun nasıl olduğuna dair; yaşanan olayların neyi işaret ettiğine dair birçok farklı görüş ve yorum var.Ancak Ermenilerin bugünü, üzerine fazla değinilmiş bir konu değil. 

1915-16 yıllarında, Anadolu’da Ermeni nüfusunun, 2,5 – 3 milyon civarında olduğu kaydedilmiş.  Bugün Türkiye’de Ermeniler, azınlıklar arasında en kalabalık grubu oluşturuyor. (Bu bilgiyi değerlendirirken elbette “azınlık” kelimesinin sadece “Müslüman olmayan” halkları kapsadığını ve Müslüman olan ancak “Türk” kimliğini paylaşmayan grupları göz ardı ettiğini hesaba katmak lazım.) Bugün Ermenilerin de içine dâhil edildiği Hristiyan azınlıklar, yaklaşık olarak Türkiye’de nüfusun %0.15’ini oluşturuyor.

Bugün Türkiye’deki Ermenilerin büyük bir kısmı İstanbul’da yaşamakta. Orijinal yerleşim bölgeleri olan Diyarbakır, Hatay ve Van gibi illerde ise çok küçük bir kısmı kalmış durumda. Anadolu’da Ermenilerin çoğunluğu oluşturduğu kalan tek yerleşim ise Vakıflı Köyü.

Türkiye de nüfusunun tamamını Ermeni kökenlilerin oluşturduğu tek köy olan Vakıflı Köyü, Hatay ilinin Samandağ ilçesine bağlı ve ilçe merkezine 4 km uzaklıkta. Musa Dağı eteklerine kurulan, yüzü Akdeniz’e ve Suriye’ye dönük olan köyde, yaklaşık 130 – 200 kişi yaşıyor. Kış aylarında bu sayı 100 – 150 kişiye düşerken yazın başta Hatay olmak üzere Türkiye’nin çeşitli illerinden gelenlerle sayısı katlanıyor. Hepsi TC vatandaşı olan bu topluluk, Türkiye’de özünü, kültürünü muhafaza edebilen nadir gruplardan. Köyde Batı Ermenicesinin değişik bir lehçesini konuşuluyor, bu nedenle köy halkının diğer Ermenilerle Ermenice olarak anlaşmaları güç. Vakıflı Köyü’nün kuruluşu 19. yüzyıl ortalarına rastlıyor.

Birçoğumuzun adını dahi duymadığı bu küçücük köy, elinde organik tarım gibi büyük bir ihracat gücünü tutuyor. Öyle ki, 2004 yılında organik tarım yaparak portakal başta olmak üzere narenciye ürünleriyle ülkeye 1 milyon Euro ihracat geliri kazandırmışlar ve Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi tarafından ödüllendirilmişler.

Gidenlerin internette paylaştıkları bilgilere göre, oldukça misafirperver bir halka sahip Vakıflı Köyü. Bağbozumu ve dini bayram dönemlerini büyük bir özenle kutlayan Vakıflı halkı, bu dönemde gelen ziyaretçilerine geleneklerinin bir parçası olma fırsatı veriyor. Köyde okuma oranı %100. Köylülerin %32‘si üniversite mezunu. Ama yüksek okullarda okuyan gençler bir daha geri dönmüyor. Ya İstanbul’da kalıyor ya da Avrupa’ya gitmeyi tercih ediyor.

Bizim toplumsal hafızamız “Ermen Olayları soykırım değildir, Ermenilerin hepsi kötüdür” diye bağıradursun, Vakıflı Köyü’nde de bir “hafıza kaybı” durumu söz konusu. 2005 yılında yapılan bir habere göre, 1915 olaylarını hatırlayan pek yok. Hatırlayanlar ya da o günlerde olup biteni bilenler de pek konuşmak istemiyorlarmış. Bunun nedeni olarak uzun zamandır yaşadıkları sorunsuz hayat gösteriliyor. Hatay Türkiye’ye katıldıktan sonra pek fazla problem yaşamamışlar. Sadece 1940‘larda askerliğini yapanlar Hristiyan olduklarından biraz çile çektiklerini, ama 1950‘den sonra baskının büyük ölçüde kalktığını anlatıyorlar.

Peki, bu köyde çizilen Anadolu Ermeni’si portresi ne kadar gerçekçi? Halinden memnun, fazla bir şey istemeyen, içine kapalı ve kapısı daima açık… Küçük bir azınlık Vakıflı, ve bütün diasporayı, paylaşılan trajedi anısını göz önüne alırsak aslında ne kadar istisnai olduklarını anlayabiliriz. Ancak, Vakıflı Köyü birçok anlamda iyi bir başlangıç noktası. Ermeni’lerin “kötü” olduğunu düşünen bir nesil istemiyorsak eğer, iki halkın kaynaşmasına şahit olmak istiyorsak; Vakıflı’yı sahiplenmemiz gerek. Elbette, bu streil, etliye sütlüye dokunmayan ve ülkeye faydası olan – neredeyse gerçek olamayacak kadar iyi – bu küçük köyü sahiplenmekle bitmiyor iş. Yaşanan acıyı anmak, bu acıya saygı duymak ve bunun için gereken politik adımları atmak her şeyden daha ehemmiyetli. Ancak, Türkiye’de yaşayan farklı grupların birbirlerini anlamaları, ortak bir paydada buluşabilmeleri noktasında, Vakıflı’nın sahiplenilmesi temel bir adım olarak değerlendirilmelidir.

Gerçek Olası Bir Rüya

2005 yılındaki röportajda, Vakıflı Köyü sakinlerinden 73 yaşındaki Panos Çapar, ne güzel ifade etmiş;

“Geçen sabah çok erken uyandım. Güneş henüz doğmamıştı. Bir tepeye çıktım ve ufka baktım. Kendi kendime dedim ki, ‘Panos be, şimdi doğan yeni gün, daha kimseye ait değil. Tanrı, bugünü sadece Ermenilere ve Türklere bağışlasa… Onlar da bu doğan sehere sahip çıksalar… Yeni bir sayfa açsak ve elele yürüsek…’ Güzel olmaz mı?”

Vakıflı Köyü’nün incelendiği ve bu yazıda kullanılan diğer kaynaklar;

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=338656

http://karahaberportali.wordpress.com/2010/09/08/memleketim-cocukluk/

Leave a Reply

8 comments

  1. Efe Yavuzer

    Merhaba, Ermeni nufusunun 2,5-3 milyon oldugu kaydedilen kayitlar hangi kayitlardir acaba bilgilendirebilir misiniz? Birde ozaman ki Anadolu nufusu ile ilgili bilginiz var mi acaba?

  2. Misak Hergel

    Yazınızda “Dünya’da Ermenistan dışında nüfusunun tamamını Ermeni kökenlilerin oluşturduğu tek köy olan Vakıflı Köyü” demişsiniz.

    Bu, sakız gibi sürekli çiğnenen bir yanlıştır ve gerçeği yansıtmamaktadır.

    Nüfusunun tamamına yakını Ermeni olan Dağlık Karabağ’ın, Ermenistan’a bağlı bir yer olarak görülmesi / kabul edilmesi halinde bile, dünyada sayılamayacak kadar çok sayıda Ermeni köyü vardır. Hiçbir araştırma yapmadan, sadece bildiklerime dayanarak örnek verecek olursam, bu konuda şunları söyleyebilirim:

    Lübnan’ın başkenti Beyrut’a bağlı Ayncar (Anjar) adlı büyük bir köy vardır. Bu köyün nüfusunun neredeyse tamamı Ermeni’dir. Bunlar 1939’da Hatay’ın Türkiye’ye bağlanmasından sonra Türkiye’yi terk etmiş Ermenilerdir ve Vakıflıköylülerin de bunlarla akrabalık bağları vardır. Ayrıca, Türkiye’yle sınır komşusu olan Suriye’nin, Hatay’ın Yayladağı İlçesi’ne çok yakın bölgelerinde; kendisi de büyük bir Ermeni köyü (kasaba) olan ve yakın bir zaman önce Türkiye sınırlarından saldırıya geçenlerce işgal edilen Kesab çevresinde, nüfusunun büyük çoğunluğu Ermeni olan ona yakın Ermeni köyü vardır. Bunlar dışında Gürcistan sınırları içinde yer alan Cavakh, ya da diğer adıyla Cevaheti ve diğer bölgelerinde sayısını bilemediğim kadar çok sayıda (belki de yüzlerce) “Ermeni köyü” bulunmaktadır.

    Bunlara rağmen, “Ermenistan dışında, dünyadaki tek Ermeni köyü” klişesi, ne yazık ki halen kullanılagelmektedir.

    Bilginize sunulur…

    Misak Hergel
    Vakıflı Köyü

  3. Jeyan Aslan

    Merhaba,

    Verdiğiniz bilgiler ışığında haberde gerekli düzenlemeleri yaptık. Bu haberle ilgili bilgileri Dr. Tessa Phill Hofmamn’ın “Armenians Today” adlı makalesinden almıştım. Ancak akademik de olsa kaynaklar yanıltıcı olabiliyor. Bizi bilgilendirdiğiniz için çok teşekkür ederiz. Böyle bir yanlışlık vesilesi ile de olsa sizlere ulaşabilmek bizim için bir mutluluk kaynağıdır.

    Jeyan İdil Aslan
    Gazete Bilkent Politika Birimi

  4. Ali Yağız Baltacı

    Sayın Misak Hergel,

    Verdiğiniz bilgilerin ışığında yazıda gerekli düzeltmeleri yaptık, tekrar teşekkür ederiz. Ancak keşke bu küçük bilgi eksikliğini dile getirdiğiniz gibi Vakıflı Köyü’nü araştırarak GazeteBilkent okuyucularına bu güzel yazıyı armağan eden yazarımıza bir teşekkürü çok görmeseydiniz.

    Bu yazı sayesinde Vakıflı Köyü hakkında bilgi sahibi olmayan birçok kişi köyünüze ilişkin çok güzel bilgilere sahip oldu, yazımız ilgi gördü ve son derece olumlu tepkiler aldı.

    Türk-Ermeni ilişkilerine dair buram buram empati, sağduyu ve uzlaşı kokan bu güzel yazının sizin tarafınızdan takdir edilmesini beklerdik. Yine de okuyup yorum yaptığınız ve küçük bir bilgi eksikliğini gidermemize yardımcı olduğunuz için teşekkür ederiz.

    A. Yağız Baltacı
    GazeteBilkent Politika Birimi Editörü

  5. Mehmet KÜRK

    Merhabalar,
    Sanırım Sivas’ta Panos Çapar’ın rüyası gerçekleşmiş durumda. Sadece 16 Ermeni aile kalsa da Sivas’ta çok seviliyorlar ve halkla ilişkileri çok iyi durumda. Bi yazı da Sivas için yazsanız……

  6. Mehmet KÜRK

    Selamlar:

    Bence yazınız gereksiz olmuş. 2 ermeni anlaşabilir. Zaten sayın Jeyan ASLAN cevabını vermiş, teşekkür etmiş. Ayrıca bilgi eksikliğinin küçük olup olmadığı kişiye göre değişebilir. Sanki Misak HERGEL’i azarlamış gibi olmuşsunuz.

  7. Ali Yağız Baltacı

    Selamlar,

    Örnek bir duyarlılığın sonucu olarak hazırlanan “Vakıflı Köyü” yazısına yapılan yorumun öncelikle bir “teşekkür” gerektirdiğini ifade ettim. Bu gazetenin politika editörü olarak bir yazarımın emeğine sahip çıkmak benim görevim.

    Sayın Misak Hergel’e teşekkür edip, ince bir sitemimi dile getirdim. ” Azarlamak” gibi gözüktüyse ki öyle gözüktüğünü düşünmüyorum; böyle bir kastımın olmadığını belirtir, özür dilerim.

  8. Mehmet KÜRK

    Başarılar diliyorum…….