20 Ocak şehitlerine rahmet ve minnetle…
Tarih, yalnızca güzel günlerin değil simsiyah hatıraların da çetelesini tutuyor. Bu yüzden ağırlaşıyor belki de sayfaları. Bu yüzden hatıralar hep biraz gölgeli, bu yüzden geçmişe doğru baktıkça gözler hep doluyor. Birbirinden kanlı gecelerin demirden kokusu hâlâ bu atmosferin bir yerlerinde. Bu yüzden hatrımıza her düştüklerinde yüzümüze çarpıyor aynı rüzgâr. Böylelikle hatırlamak, bir meziyet olmanın yanında yürekleri tekrar tekrar acıtan bir eziyet olma vasfını da kazanıyor. Elbette yaşananların yanında lafının dahi edilemeyeceği bir acı bu; ancak yine de ağır, yine de zor ve yine de simsiyah.
Tarih sayfalarını ağırlaştıran o kanlı gecelerden biriydi 20 Yanvar. Başka bilinen isimleriyle, Gara Yanvar (Ocak) veya Kara Cumartesi. 19 Ocak 1990’ı 20’sine bağlayan gece kırmızıya bulandı Bakü. Dün 26. yıldönümüydü o “en uzun gece”lerden birinin. İsimli isimsiz her şehit, kanlarının renginde karanfillerle anıldı. Bugünkü bağımsız Azeybaycan’ın ilk adımlarını atanlara bir kez daha minnetle karşılık verildi.
Ermenistan’ın artan toprak talepleri, bu taleplere yönelik gerçekleştirdiği eylemler ve SSCB’nin mevcut iktidarının duruma kayıtsız kalması Azerbaycan halkı nazarında bir tepki uyandırmıştı. Günden güne büyüyen tepki, düzenlenen çeşitli halk hareketleriyle, protestolarla, mitinglerle gösteriliyordu. Tüm bu eylemlerde ortak olarak amaçlanan ise Ermenistan’ın hak iddiasından vazgeçmesiydi.
Halk hareketleri öte yandan Azeybaycan Halk Cephesi’nin kuruluşuna da zemin hazırlamıştı. 1989 yılında kuruluş kongresinde Ebulfeyz Elçibey parti başkanlığına seçildi ve gerilimin oldukça yüksek olduğu bu günlerde Azeybaycan Halk Cephesi, önceliği bağımsızlığa verdiği için geniş kitlelere hitap ediyor ve milliyetçilik başta olmak üzere her türden ideolojiye mensup vatandaşları bünyesinde barındırıyordu. Bu durumun da yardımıyla kısa sürede iktidara yürüyecekti.
O günkü adıyla Lenin Meydanı’nı dolduran genç yaşlı binlerce vatandaş her geçen gün daha sağlam adımlarla bağımsızlığa, özgürlüğe doğru yürüyorlardı. Daha çok insana daha yüksek seslerle ulaşabiliyorlardı. Elbette bu haykırış herkesi memnun etmiyordu ve edecek de değildi. Nihayetinde, 19 Ocak 1990 gecesi Sovyet kuvvetleri Bakü’ye girmeye başladı. Silahlar geceyi kızıla boyadı, çünkü silahlara direnebilecek yalnızca bağımsızlık isteyen yürekler vardı. Bakü, meydanlarında yerlere serilmiş yüzlerce cansız beden ve çok daha fazla yaralı insanla ertesi sabaha uyandı. Gece boyu her yaştan, kadın ve erkekler sorgusuz sualsiz katledildi.
Gara Yanvar gecesini Şair Bahtiyar Vahapzade şöyle anlatıyor:
“19 Ocak 1990 tarihinde gece saat 12’de en modern silahlarla donatılmış ordu Bakü’ye girdi ve çıplak ellerle toprağımızı savunmak isteyen oğullar ve kızlarımızı kana boyadı. 200 yıla yakın bir zamandan beri toprağımızdan emip götürdükleri kızıl(altın) petrolle birlikte, kızıl kanımızı da akıttılar. Toprağımızın bütünlüğünü korumak isterken öldürülen çiçeği burnundaki gençler, kız ve gelinlerimizin günahı neydi? Vatan toprağını sevmek ne zamandan beri günah sayılıyor?
(…)
O kanlı Cumartesi gecesi, Azeriler bin yıllık kahramanlık tarihini dünyaya yeniden gösterdiler. O, kendi varlığını bir daha ispat etti. O, bu milletin hürriyet için ölmeye hazır olduğunu gösterdi. Böylelikle bu gençler, halkımızı ölüm sınırının diğer yakasına geçirdi. Ölüme hazır olmayan millet hürriyetini kazanamaz. (…)”
Gerçekten de o kanlı gece, ilk bakışta yüzlerce hayat için bir son olarak gözükse de bağımsız Azerbaycan’ın ilk kıvılcımları o günkü adıyla Lenin Meydanı’nda kendini gösterdi. Kadın erkek, genç yaşlı, Lenin Meydanı’nda kenetlenip hürriyete yürüdü. Tarih, Lenin Meydanı’nda simsiyah hatıralar çetelesine bir çizik daha attı. Lenin Meydanı’nda bitti yüzlerce ömür ve aynı yerde yaşanmaya başlandı bambaşka yarınlar. Lenin Meydanı’nda kana bulandık. Öldük. Öldürüldük. Katledildik. Ancak nihayet Azerbaycan yüreklerde hasretini büyüttüğü bağımsızlığına kavuştu.
Bugün Lenin Meydanı “Azadlık” ve en az Azerbaycan kadar özgür. Fakat geçmiş hâlâ ağır, buğulu; baktıkça doluyor gözlerimiz ve o demirden kan kokusu saklandığı yerden çıkıp geliyor burnumuza. Tarihin sayfaları gitgide ağırlaşıyor. Bugün, Azerbaycan’ın isimsiz şehitlerini hatırlamak bir borç oluyor boynumuzda. Hatırlıyoruz ki Azerbaycan’ın, Türk’ün esir olduğu günler. Hatırlıyoruz ki Karabağ’ın, Güney Azerbaycan’ın bağımsızlığına doğru sağlam adımlar atılsın. Azeybaycan’ın, Türkmenistan’ın acısını, yani kendi acımızı, umut dolu hayallere devşirelim. Hatırlıyoruz ve hep hatırlayacağız, hiç unutmayacağız ki sönmesin yüreklerimizde yanan bağımsızlık ateşi. Zulüm altında kalan tüm Türk yurtları bağımsız olsun, bağımsız ve hep birlikte…
[box_dark]Kaynakça [/box_dark]
- www.azerbaijans.com/content_843_tr.html
- www.guncelmeydan.com/psno/20-ocak-katliami-20-yanvar-girgini-t27327.html
- www.tusiab.org/makale/26/20-yanvar-katliami-ve-hocali-soykirimi#.VqA6uKCjPqD