On sekiz yaşında ve üniversite öğrencisiydi, tıpkı benim gibi. Bayramdan evvel tam 10 kurşunla katledildi. Şehrinin işlek caddelerinden birinde yürürken kontrol noktasında durdurdular. Çantasına bakmak, peçesini açmak istedi İsrail askerleri. İzin vermedi. Son dakikaları olduğundan habersizdi ama yine de kırpmadı gözünü zalimin gözlerine bakarken. 7 asker etrafını sardı. Şehir sessizliğe gömüldü. Derken askerlerin omuzlarındaki devasa makinelerden biri patladı. Ve birbiri ardına tam 9 kez tekrarladı. Önce kan damlaları sıçradı etrafa, sonra diz çöktü insanlık, ardından Hadeel yere yığıldı.
Az da olsa nefes alıp verebiliyordu hâlâ. Kimsenin yaklaşmasına izin vermediler ilk yarım saat. Altı üstü yarım saatti, tutup sürüklediler bir kaldırım kenarına. Gelen baktı, geçen baktı. Sol bileği cansız halde büküldü boynuna doğru. Meraklı gözler üzerinde dolaştı. Meraklı gözler ve devasa makineli askerler… Solukları seyrekleşti. Ömrünün en uzun yarım saatiydi bu kaldırım taşı üzerinde hırıltılarla geçirdiği. Sonra sağlık ekiplerine izin verildi ve hastahaneye kaldırıldı Hadeel. Kaldırıldığı hastahanede de baharının son nefesini verdi.
Hadeel gitti ama Filistinliler onun bu gidişini kabullenmediler. Günlerce Filistin halkı ve İsrail güçleri arasında arbedeler yaşandı. Toplanan binlerce kişilik kalabalık plastik mermi ve göz yaşartıcı gazla dağıtılmaya çalışıldı. Ancak Hadeel’in 10 kurşunla kesilmeyen sesi gazlarla hiç kesilmedi. Aksine yerkürenin birçok farklı yerinden yepyeni sesler yükseldi. #IamHadeel dedi on binlerce insan. Korkusuz bakışları süsledi afişleri. Filistin’in solan karanfili, giderken hiç görmediği bir kalabalığın sesi ve Filistin’i çiçek bahçesine çevirecek tohumlardan biri oldu.
Masalın sonu henüz yazılmadı ama gökten düşecek üç elma da Filistin’in karanfillerine armağan olsun.
Kaynakça
- http://www.aljazeera.com/news/2015/09/israeli-forces-shoot-palestinian-woman-west-bank-150922070049785.html