Bir Medeniyet Tasavvuru

İnsan toplulukları değerler ile yaşıyorlar. İnsan varlığı malumunuz olduğu üzere üç katmandan oluşuyor. İçgüdü katmanı, akıl katmanı ve duygular katmanı. Ama bütün bunlar yaşamak için kafi gelmiyor. İnsan varlığının toplumsal manada veya bireysel manada yaşayabilmek için değerlere ihtiyacı var. Değerler dediğimiz bir sistem. Bu sisteme göre insanlar davranıyorlar, toplumlar davranıyorlar. İşte bu değerler sistemi medeniyetin özünü oluşturur. Çok kısa bir örnek vermek gerekirse “hak” bir değerdir. Hakka riayet bir uygulamadır. Haklıya hakkını teslim etmek yine bir uygulamadır. Ama hak bir manada soyut bir değerdir. Hak ihlal edildiği zaman içimizde bir noktada bir üzüntü, bir karmaşa, bir sıkıntı duyarız. Çünkü bir değer ihlal edilmiştir. Bizim için önemi olan zaman zaman, eğer bir dine mensupsak kutsal addettiğimiz; değilsek, seküler bir bakışla hayata bakıyorsak yine bizim için mühim olan bir değer ihlal edilmiştir. Dolayısıyla hak bir değerdir ve bu değerin üzerinde insanlık bir bina kurmuştur. Bunun gibi bir değerler sistemidir. Erdem bir değerdir, başka değerler de söz konusudur muhakkak. Bu değerler sistemi medeniyetin özünü teşkil eder.

 

Medeniyet tasavvuru, medeniyet algısı veya değerler sistemi uygulanırsa yaşar. Yani kültüre dönüşürse yaşar. Aksi halde teorik kalır. Zihinlerde ve gönüllerde kalır. Dolayısıyla biçimler medeniyet tasavvuru için çok önemlidir. Gelenek ancak uygulanmayla devam eder. Geleneğin bir boyutu topluma büyük kolaylık sağlamaktadır. Bir biçim öğreniyorsunuz ve o biçimi çok kolayca tatbik ediyorsunuz. Bu toplumsal manada büyük bir kolaylık sağlıyor. Bu biçimin arkasında o biçime biçimini veren, diğer bir değişle hayat veren bir öz vardır. O öz o biçimi üretmiştir. Biçim fiziksel dünyada cereyan eden bir hadise olduğuna göre, zaman ve mekan şartlarından etkilenmektedir. Zaman ve mekan şartlarından bağımsız olamaz. Dolayısıyla özle olan ilişkisini hiç unutmadan, daima diri tutarak yeni biçimler üretmeye de hazır olmak gerekiyor. Eğer yeni biçimler üretilemezse gelenek giderek öz haline geliyor, eskiyor ve toplum zerinde bir yük haline geliyor. Bunu da hiç unutmamak gerekir diye düşünüyorum

 

Bir medeniyet algısının; hayata baktığımız zaman, topluma baktığımız zaman, insanlara baktığımız zaman mutlaka ve mutlaka sınırları vardır. Bir manada bir medeniyet tasavvuru veya bir değerler sistemi hayatın geneli içinden bir takım seçmeler yaparak ya da ona yeni unsurlar katarak veya ondan bazı unsurları çıkararak bir kompozisyon yapar. Dolayısıyla her medeniyet algısının bir takım sınırları söz konusudur. Sınırları olmayan medeniyet algısı bahis konusu değildir. Bu sınırlar bazen dinler tarafından, bazen felsefeler tarafından ortaya konur. Aksi halde anlamı olmayan, yapısal olmayan bir kaotik durum ortaya çıkar. Kısaca söylememiz gerekirse her medeniyet algısının yeşil ve kırmızı çizgileri olur. Bir kısım olgular hayatta var olan, inkâr edilmesi mümkün olmayan bir takım olgular, realiteler, gerçekler hayatın akışı içinde ortaya çıkan hadiseler ve değerler bir medeniyet algısı içinde yer alabilir ya da almayabilir. Her medeniyet algısının böyle bir takım kuralları, sınırları, kırmızı çizgileri, kabulleri, retleri, tercihleri, uzak durmaları olabilir.

 

Bu açıdan baktığımızda acaba İslam uygarlığının temel amacı nedir son olarak onu da ele alalım. İslam uygarlığının temel amacı yine kendi kaynaklarında söylediğine göre, Allah’ın kullarının Allah’ın rızasına talip olması onu kazanmak istemesi ve Peygamber’in şefaatine talip olmasıdır. Bunun için de İslami esas ve hedeflere uygun olarak bir hayat geçirmeleri istenir. Hatta bir takım müellifler İslam şehrini tarif ederken; “İslami bir hayatın yaşanmasını mümkün kılan, bunu kolaylaştıran, buna imkan veren, buna yol açan bir düzenlemeyle kurulan şehirdir.” diyorlar. Tıpkı sanayi şehrinde olduğu gibi. Nasıl sanayi şehri üretimin, sanayinin, teknolojinin getirdiği imkanları sonuna kadar kullanan, bu noktada birçok insani değeri reddedip kırmızı çizginin dışında tutan bir şehirse, İslam şehri de aynı kendi ilkeleri doğrultusunda İslami hayatı mümkün kılan bir şehirdir.

 

Leave a Reply