Rusya ile Ekonomik İlişkiler: Neyi Gözden Kaçırıyoruz?

Sınırımızı ihlal eden Rus savaş uçağının düşürülmesinin ardından iki ülke arası diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkiler yeni bir çerçevede gelişmeye başladı. Putin, ömrünü adadığı “Güçlü Rusya” imajının zedelenmemesi adına iki ülke ilişkilerini neredeyse askıya aldı. Davutoğlu ve Erdoğan’ın sürecin başında sıklıkla dile getirdiği sükûnet ve diplomasi çağrısı Rusya tarafında karşılık görmeyince gerilim ekonomik yaptırımlarla kendini göstermeye başladı.

Rusya ile Ekonomik İlişkilerimiz Ne Seviyede?

Rusya’dan Türkiye’ye gelen turist sayısı 2012 yılında 3,6 milyonken her yıl sürekli artış göstererek günümüzde yıllık 4,6 milyon civarında bir sayıya denk geliyor. En büyük kalemini 1 milyar 68 milyon dolar ile tarım ve hayvancılığın oluşturduğu ihracat ürünlerinde toplam ihracat hacmi 6 milyar dolar civarında seyrediyor. Bununla beraber Türk firmaları 2014 yılında Rusya Federasyonu’ndan 3,9 milyar dolar civarında 47 proje üstlenmiş bulunuyor.[1]

En Büyük Tehlike Ne?

Rusya’nın Türkiye ile gerilen ilişkileri birçok endişeyi beraberinde getirdi. Ekonomik gidişatı ve cari açığı negatif etkileyecek yaptırımlar bir taraftan “ya doğalgazı keserse?” paniği bir diğer taraftan genel bir tedirginlik havası oluşturdu. Hatta öyle ki, ekonomik verilerin, toplama ve çıkarmaların arasında kaybolurken “en büyük tehlikeyi gözden kaçırmış olduk.” Ülkemizde ekonomik endişelerin çoklarca adım ötesinde bulunan “şuursuz muhalefet” problemi yine kendini ön plana çıkardı ve bize en büyük tehlikenin ne olduğunu bir defa daha hatırlattı.

Günlerdir sürecin ekonomik tarafına odaklanırken “iktisadi” tarafını unutarak muhalefet yapıldı. Milyar dolarlarca paranın ülke adına kazanılıp kazanılmaması bir problemken, paranın aslında sadece bir satın alma aracı olduğu gerçeğini unutmuş oldular. Bu durumda, ülke sınırlarına giren bir savaş uçağına “yerinde ve gerekli” bir tepki veren TSK’nın aslında milyar dolarlardan çok daha kıymetli bir “egemenlik hakkını” muhafaza ettiğini unutarak köşeler kaleme aldılar.

İşte iktisadi yorumun burada devreye girmesi gerekiyor. “Türkiye bu olaydan zararda mı çıktı?” sorusu ancak bu şekilde cevaplanabiliyor. Sadece basit artılar ve eksiler içinde yorumlanacaksa dahi; doğalgazın kesilme ihtimali ya da ihracat daralması “eksilerinin” yanında neyi artı olarak yazabileceğimizi unutmamak gerekiyor. Şayet, yurdum insanı arasında “Türkiye, sınırlarından içeri giren bir savaş uçağına göz yumsun da biraz daha refah yaşayalım, kışı daha ucuza daha sıcak geçirelim” diyen bir kesim varsa onlardan şu sorunun cevabını samimiyetle bekliyorum: “Ne ile neyi satın almaya çalışıyorsunuz?”

Kronik Muhalefet

Kendini “vatandaşlarının değerlerine saygılı, halkla kaynaşmış bir elit(!)” gören bir yazar, Türkiye’nin kendi sınırını meşru müdafaa etmesini, Rusya limanlarını bombalayan Osmanlı gemileri ile özdeşleştirip, kendi topraklarını korumayı “macera” olarak yorumlayabiliyorsa bu ülkede muhalefet şunu halen öğrenememiş demektir. Siyaset bu ülkenin menfaati için yapılır. Siyasiler bu ülkenin menfaatini kendi ideolojilerinde gördükleri için tartışırlar. En azından teoride olması gereken budur.  Bugün bir elit(!) fikir yoksunu fikir insanı “Erdoğan’a nereden vurabilirim?” mülahazasıyla düşen uçakta Rusya’yı savunuyorsa “en büyük tehlikeyi yanlış yerde arıyoruz demektir.”

Kaynakça

[1] http://www.hurriyet.com.tr/rusyanin-yedek-parca-korkusu-40022706

Leave a Reply