Dün akşam saatlerinde ülkemizin başkentinin göbeğinde bir terör saldırısı gerçekleşti. Her şeyden önce olayda hayatını kaybeden insanlarımıza rahmet, yakınlarına ve hepimize sabır diliyorum. Sabır diliyorum; çünkü hepimiz Suruç ve Ankara katliamlarından beri -en azından yakın gelecekte- bu tür katliamlarla yeniden karşılaşacağımızı tahmin edebiliyoruz. Elbette ki bu saldırı bütün Türkiye’ye karşı yapılmıştır. Türkiye’ye yapılan bu saldırıyı engelleyememiş olmak ise çok ciddi bir güvenlik zaafıdır. Bu yüzden bu saldırıyı önleme görevini üstlenmiş kişi ve kurumların sorumluluk alması ve bu zafiyetin hesabını vermesi gerekmektedir.
Yayın yasaklarından fırsat bulunursa saldırının içeriği ile ilgili detaylı incelemeler zaten medyada da yer almaya başlayacak ve hepimizin malumu olacaktır. Bu yüzden saldırının içeriğinden ziyade aylardan beri yaşadığımız katliamları ve Türkiye’nin bir süredir YPG’ye karşı yürüttüğü mücadeleyi düşünürken 22 Eylül 2015 günü Independent gazetesinin başyazısına ve BBC Türkçe’nin bu yazıyla ilgili yaptığı habere göz atmanızı rica ediyorum.
Yaklaşık beş ay önce Independent gazetesinde yayınlanan . “Kürtleri destekle: IŞİD’i yenmenin tek yolu Kürt milislerini desteklemek-bu yüzden Türkiye hizaya getirilmeli” başlıklı bu başyazı doğrudan bizi ilgilendirmesine rağmen, gündemimiz oldukça geçişken ve yoğun olduğundan belki, medyada üzerine yeterince yorum yapılamadı. Benim üzerinde durmak istediğim ise yazının başlığında yer alan, milli bağımsızlığımızı ve milli egemenliğimizi yok sayan, dışarıdan müdahaleci “Türkiye hizaya getirilmeli.” cümlesi.
Bu yazı yayınlandığında Türkiye’de PKK’ya karşı yapılan operasyonlar artarak devam ediyordu. Independent’a göre Türkiye hizaya getirilmeliydi. Peki ama neden? Kendisine on yıllardır silah doğrultmuş; binlerce eylemle sivil, asker, polis demeden katletmiş; uluslararası kamuoyunda çoktan terör örgütü ilan edilmiş PKK’ya karşı yoğun bir operasyon yaptığı için! Yabancı medyada benzeri tehditler bugün de Türkiye’nin egemenlik haklarına kastedecek bir demografi oluşturmaya çalışan, PYD’nin silahlı gücü olan YPG’ye karşı Türkiye’nin mücadele etmesi sebebiyle artarak devam ediyor. Öncelikle şunu belirteyim, dış politikada bugün geldiğimiz noktada müttefik bulamıyor oluşumuz, bizi tehdit eden örgütlere, birlikte hareket ettiğimizi düşündüğümüz ülkelerin dahi açıktan destek veriyor oluşu ve terörün artık Ankara’yı da Şam kadar tehdit etmeye başlaması kuşkusuz dış politikaya 14 yıldır yön veren AKP iktidarının sorumluluğundadır. Bu sorumluluğu, bu hesabı devletin gücünü idare etme görevini üstlenmiş kişiler bu halka vermekle yükümlüdür; çünkü Türkiye Cumhuriyeti’ni kendi halkından başka bir güç hizaya getirme hakkına sahip değildir.
Independent gazetesinde yayınlanan yazıda yer yer doğru tespitlerin bulunması dahi, asla ve asla bir İngiliz gazetesine bu ifadeyi kullanma hakkı vermez. Türk milleti yaklaşık bir yüzyıl önce ulusal kurtuluş mücadelesi vererek emperyalist bir kuşatmayı bertaraf etmiş, ulusal egemenliğe dayalı Batılı tarzda modern, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Bu sebeple Türkiye devleti, hükümeti, bürokrasisi, demokrasisi hizadan çıktığında sadece kendi ulusu tarafından hizaya getirilir. Bunu tarih içerisinde gösterdik; bu kudrete sahibiz, yine gösteririz.
Türkiye hükümetinin iç politikada, dış politikada burada sayamayacağım kadar hataları vardır. Özellikle Arap Baharı’nın Suriye’ye taşmasının ardından hükümetin yaptığı onlarca hata vardır ki zaten tüm bu hatalar yüzünden şu an bataklığa saplanmış durumdayız. Örneğin, Ankara’da 102 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine neden olan cani eylem göz göre göre yanlış konumlandırılmış bir politikada ısrar edilmesinin en vahim sonuçlarından biridir. Bu ve benzeri olaylar asla göz ardı edilemez ve cezasız kalamaz. Fakat, bu hataların cezasını verecekler dün sokaklarda demokratik bir şekilde hak arayan, sandık başına giden ve gidecek olan bizleriz; başka hiç kimse değil. Elbette, takınılan tutumlar içeride ve dışarıda eleştirilecektir; ama bu tip emperyalist, Türk milletinin canı pahasına elde ettiği ulusal egemenliğine kasteden söylemlerle değil.
Tayyip Erdoğan başbakanlığı, Ahmet Davutoğlu Dışişleri bakanlığı ile başlatılıp yürütülen; Erdoğan cumhurbaşkanlığı, Davutoğlu başbakanlığı ile devam eden yanlış politikalar, yapılan haksızlıklar, affedilmeyecek kusurlar vardır. Bütün bunlar ulusumuzun hafızasındadır ve gereği demokratik, hukuk düzleminde elbette yapılacaktır. Raydan çıkmış devlet organlarını rayına sokmak bu devletin sahibi olan Türk milletinin boynunun borcu ve hakkıdır, kimsenin şüphesi olmasın. Ne var ki, Türk ulusu kendi egemenliğini hizaya getirmek isteyenlere de haddini bildirecek hakka ve güce sahiptir, bunun da herkes tarafından bir kez daha hatırlanması lazım. Hatırlamak isteyenlere hatırlatalım, Türk milleti bağımsızlık mücadelesi verirken kendisine ihanet edip Sevr’i imzalayan Vahdettin’i de emperyalist işgalcilerle birlikte cezalandırmıştır. Önce birinci önceliği olan bağımsızlığı kanıyla kazanan bu halk, işgalcileri yurdundan attıktan sonra içerideki ihanetçilere de haddini bildirmiştir.
İstiklaline kastedilmesine asla izin vermemiş bu coğrafyanın insanları yine hep birlikte emperyalizme göğüs gerecektir. ‘Hizaya getirilmeli’ gibi edilgen kurulu, emperyalist kurgulu ifadeler; hizaya getirmek üzere işgal etme hevesinde olanların yaşadığı hazin sonu yaşayacaktır.