12 Mart İstiklal Marşı’mızın kabulü vesilesiyle değerli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u rahmetle ve minnetle anıyorum. Milli Şairimizin en önemli eseri olan Safahat’ta yer alan “Ben Arnavudum” isimli şiirine ithafen; Türkiye’nin Balkan siyasetinde önemli bir aktör olan Arnavutluk’taki mevcut siyasal sistem ve ülkenin yakın tarihi hakkındaki araştırmalarımı siz değerli okuyucuya sunuyorum.
Şairin de dediği gibi; Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın!
Tarihsel Süreçte Arnavutluk
14.yüzyıl başlarında Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’a yayılma sürecinde fethedilen Arnavutluk, takip eden beş yüzyıl boyunca devletin asli unsuru olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgede dini anlamda izlediği hoşgörülü politikalar sayesinde Arnavut halkları, Boşnak halklarıyla birlikte kitleler halinde İslam dinini benimsemiştir. 19.yüzyılda Balkan uluslarının milliyetçilik fikrinin etkisiyle Osmanlı Devleti’ne isyan edip teker teker bağımsızlıklarını ilan ettiği süreçte, 1912 yılında Arnavutluk da Osmanlı Devleti’nden ayrılıp bağımsızlığını ilan etmiştir. İki dünya savaşı arasında çeşitli devletlerce işgale maruz kalan Arnavutluk, 2.Dünya Savaşı’nda Doğu Bloğu ile işbirliğine girmiştir. SSCB’nin ve Yugoslavya’nın dağılmasına kadar ülke yönünü komünist bloğa dönmüştür. Komünist diktatör Enver Hoxha liderliğinde yıllarca yönetilen Arnavutluk’ta, bugün hala komünist dönemin olumsuz etkilerini toplumda gözlemlemek mümkündür.
Arnavutluk’taki güncel siyasete yön veren olayları; “AB Üyelik Süreci” ve “Sosyo-ekonomik Sorunlar” şeklindeki iki alt başlıkta toplamak mümkündür.
Avrupa Birliği Üyelik Süreci
2009’da NATO üyesi olan Arnavutluk, 2000 yılında AB tarafından “potansiyel aday” kabul edilmiştir. 2006 yılında Tiran hükümeti ile AB yönetimi arasında “istikrar ve ortaklık” anlaşması imzalanmıştır. 2009’da tam üyelik başvurusunda bulunan Arnavutluk, 2010 yılında resmen müzakerelere başlamıştır. Haziran 2014’te ise Arnavutluk’a adaylık statüsü verilmiştir. Türkiye’nin AB’ye entegrasyonunu sağlamak, sürecin ve yapılan anlaşmaların teknik takibini yapmak misyonlarıyla kurulan Avrupa Birliği Bakanlığı’nın bir benzeri Arnavutluk’ta da mevcuttur. 2016 yılına gelindiğinde ise Arnavutluk’un tıpkı Türkiye gibi, hala adaylık statüsünde yer aldığı gözlemlenmektedir.
Sosyo-Ekonomik Sorunlar
-Arnavutluk ile Doğu Bloğu arasında yaşanan yakınlaşma etkisini en çabuk ekonomik alanda göstermiştir. İzole edilmiş kapalı bir ekonomik sistemle komünist rejim altında yıllarca idare edilen Arnavutluk’ta ekonomi kurumları, Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle adeta iflas etmiş. Arnavutluk’ta ekonomik reform adeta bir zorunluluk haline gelmiştir.
Ülkeyi yöneten elit kesimin eski rejimin ürünü olması münasebetiyle 1991’den itibaren yaklaşık 6 yıl boyunca Avrupa ve dünyaya entegre olma konusunda ciddi sıkıntılar yaşayan Arnavutluk, bu zorlu süreçten 1997 yılında çıkmaya başlamış. Ekonomik anlamda yaşanan gelişmeler ülkeyi bunalımdan bir normalleşme sürecine getirmiş. 1999 yılından sonra kazanılan ivme ile kurumsal dönüşüm süreci iyice hızlanmıştır. Yaşanan tüm bu gelişmeler neticesinde yenilenen ekonomik kurumlar sayesinde ülke, serbest piyasa ekonomisine iyice entegre olmuştur. Lakin yukarıda da belirttiğim üzere komünist rejimli yılların sancıları hala tam olarak atlatılamamıştır.
-Enerji anlamında ciddi bir potansiyele sahip olan Arnavutluk, dünyanın en büyük krom rezervlerine sahip ülkelerden biri olarak gösterilmektedir. Fakat Avrupalı devletler arasında en geri kalmışlar arasında görülen Arnavutluk’un bu potansiyelini kullanamadığı aşikârdır. Türkiye-Arnavutluk işbirliğine yeri gelmişken bir örnek vermek gerekirse; 2013 yılı başında Arnavutluk’ta yatırım yapan bir Türk şirketi 4 hidro enerji santrali satın alarak sektörün gelişimine ciddi katkılar sağlamıştır (Emin 36).
-Ülkede yönetimin ekonomi alanında uyguladığı devletçi politikalar ve ihalelerin dağıtılması noktasında çıkar ilişkileri ülkede yolsuzluk iddialarının siyasetin en önemli gündem maddeleri arasında olmasına neden olmuştur. Hatta siyasi partilerin seçim vaatleri arasında “yolsuzlukla mücadele” ciddi bir yer tutmuştur. Öte yandan ülkede var olan yüksek derecedeki işsizlik oranı, %16.1[1], da siyasi partilerin önem verdiği konulardan birisi olmuştur.
Mevcut İktidar
2013 yılında yapılan genel seçimlerde seçimin kazananı Arnavutluk Sosyalist Partisi (PS) olmuştur. Ülkenin demokrasiye geçişinden sonra kurulan ilk partidir ve Komünist diktatör lider Enver Hoxha tarafından 1941 yılında “Komünist Parti” adı altında kurulmuştur. Tarihsel süreç içinde birçok defa isim değiştiren parti, ideolojik olarak Marksist-Leninist fikirler çerçevesinde politikalar üretirken; 1991 yılında sosyal demokrasiye kaymıştır.
2013’te yapılan seçimde Sosyalist Entegrasyon Hareketi (LSI) ile koalisyon yapan PS, aldığı %57.63 oy ile 140 koltuklu parlamentoda 87 milletvekili çıkararak iktidara gelmiştir.
Kazanılan bu zafer sonrasında partinin genel başkanı Edi Rama, parti içindeki konumunu sağlamlaştırmış ve partisini tasfiye sürecine sokmuştur. Bu bağlamda yeni kabinede genç isimlere ağırlıklı olarak yer vermiştir fakat parti içerisinde hala yenilikçi-gelenekçi çatışmalarının sürdüğü iddia edilmektedir. (Emin 46)
Son olarak partinin programı incelendiğinde 4 ana başlıkla karşılaşmak mümkündür. Bunlar ekonomi, sosyal düzen, demokrasi ve AB şeklinde sıralanmaktadır.[2] Bir yandan ekonomik sorunlar ile uğraşan Arnavut Sosyalist hükümeti diğer yandan toplumu dönüştürmeyi amaçlamaktadır. Nitekim partinin en önemli sloganı değişimdir ve bunu sağlamak için bu yönde adımlar atılmaktadır. Demokrasinin gelişimi ve demokrasiye bağlılık partinin önemli ilkeleri arasında yer edinmiştir. AB ile ilgili reform süreci de SP’nin öncelikleri arasında yer almaktadır.
Türkiye-Arnavutluk İlişkileri
Balkanlar; ekonomik, siyasi, kültürel ve jeostratejik sebeplerden ötürü Türkiye’nin en çok ilgilendiği bölgelerden birisidir. Bölge ile bağları tarihinde derinliklerinde gizlenen Türkiye, son dönemde yürüttüğü aktif dış politikalar sayesinde bölge ülkeleriyle olan çeşitli alanlardaki işbirliğini arttırmış ve ilişkilerini sürekli hale getirmeyi başarmıştır.
Başbakanlığa bağlı olarak hâlihazırda çalışmalarını sürdüren Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Arnavutluk’ta yaşanan rejim değişikliğinden sonra ülkenin kalkınmasına ciddi katkılar sağlamıştır.[3] Örneğin; Arnavutluk’ta var olan Müslüman kültürün önemli eserlerinden olan Lezha Merkez Camii TİKA’nın girişimleri ile restorasyon çalışmaları başlatılmış ve kısa sürede tamamlanmıştır.[4]
Türkiye 1952 yılından beri üyesi olduğu NATO’ya, Arnavutluk’un da dahil olabilmesi için uzun uğraşlar vermiş ve en nihayetinde Arnavutluk Nisan 2008’de NATO’dan üyelik için davet almıştır. Bu bağlamda, Türkiye-Arnavutluk ilişkilerinde askeri alan da önemli bir yer tutmaktadır. Nitekim bu durum T.C Dışişleri Bakanlığı resmi sitesinde şu sözlerle ifade edilmektedir:
Arnavutluk’la ilişkilerimizin kapsamlı bir boyutunu da savunma işbirliği oluşturmaktadır. Kara, deniz ve hava kuvvetlerimiz tarafından görevlendirilen timler, eğitim, donanım ve modernizasyon alanlarında Arnavutluk Silahlı Kuvvetlerine destek vermeyi sürdürmekte, NATO/ISAF kapsamında Afganistan’a atanan Arnavutluk askerleri Türk birlikleri bünyesinde görev yapmaktadır.[5]
Son olarak; Türkiye çeşitli Balkan ülkeleriyle iyi ilişkiler kurmaktadır. Bu bağlamda, Arnavutluk gerek kültürel gerekse tarihi bağlardan ötürü el üstünde tutulmaktadır. Çeşitli alanlarda yapılan işbirliği anlaşmaları yürürlükte kaldığı sürece Balkanlar’da Türk esintilerine rastlamak uzun yıllar bizlere nasip olacaktır.
[box_dark]Kaynakça[/box_dark]
[1] http://www.heritage.org/index/country/albania
[2] http://www.ps.al/
[3] http://www.tika.gov.tr/tr/haber/tika_arnavutluk_un_kalkinmasina_katki_sagliyor-19044
[4] http://www.tika.gov.tr/tr/haber/arnavutluk%27ta_lezha_merkez_cami_tika%27nin_destegiyle_yenilendi-20122
[5] http://www.mfa.gov.tr/_turkiye-arnavutluk-siyasi-iliskileri.tr.mfa
Emin, Nedim. Arnavutluk Siyasetini Anlama Kılavuzu. İstanbul: SETAV, 2014.