Hepimizin bildiği gibi, 7 Haziran seçimleri partileri koalisyon görüşmelerine zorlamıştı. ‘90 jenerasyonu aklıselim bir yaşta yeni bir siyasi terime bizatihi tanıklık etti; “Koalisyon!”. Parlamentoda hiçbir parti basit çoğunluğu (276 milletvekili) elde edemediğinden hükümetin kurulabilmesi için birden fazla partinin bir araya gelip koalisyon ortağı olması gerekiyordu. Tıpkı 70lerdeki Milliyetçi Cephe, 90lardaki Refah-Yol Hükümetleri gibi. Fakat 13 yıldır muhalefeti temsil eden partiler – CHP-MHP-HDP – hükümet kurmaya çeşitli sebeplerden ötürü yanaşmadılar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan “Erken Seçim” kararı aldı.

tbmm

Partiler revize edilmiş milletvekili listeleri ve seçim bildirgeleriyle 1 Kasım seçimlerine hazırlandılar. Gerek HDP’nin barajı beklenenden yüksek bir oranda aşması gerek CHP ve MHP’nin seçmenin isteklerini kısmen yerine getirmiş olmaları bu 3 partiyi rahata erdirmişti. 1 Kasım’ı en çok ciddiye alan parti Adalet ve Kalkınma Partisi idi. Çünkü 2002’de başlayıp 2015’e kadar süregelen tek başına iktidarı 7 Haziran’da sarsılmış, milletin güvenini kaybetmişti (!). Özellikle Doğu ve Güneydoğu’da kaybettiği koltuklar AK Parti’yi gerek seçim bildirgesini genişletmek gerek milletvekili aday listelerini değiştirmek durumunda bırakmıştı. 3 dönemliklerin bazıları yeniden aday gösterildi. AK Parti seçmenin sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarına cevap vermeye meyletmiş bir seçim bildirgesiyle seçime hazırlandı. Yerel dinamiklerini çok iyi organize edip sıkı bir çalışma süreci ile seçime girdi.

Sonuç; AK Parti Türkiye siyasetine damgasını bir kez daha vurdu. Partinin 12 yıl boyunca genel başkanlığını yapan şu anki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra genel başkanlığa getirilen Ahmet Davutoğlu ilk siyasi zaferini kazanmış oldu. 7 Haziran’da 1.parti olmasına rağmen tek başına iktidar için gereken çoğunluğu elde edemeyen Davutoğlu ve ekibi, buruk zaferini perçinleyerek bu seçimde tek başına iktidara yürüdü. Bana kalırsa, yürütülen aktif çalışmayla bu zaferi sonuna kadar hak etti.

1 Kasım’ı 2 Kasım’a bağlayan gece herkesin aklında aynı soru vardı; NASIL? 5 ay önce dibi görüp tek başına iktidarını yitiren AK Parti, nasıl oldu da oylarını yaklaşık %9 gibi büyük bir oranda arttırarak yeniden tek başına iktidara geldi?

  • Öncelikle belirtmek gerekir ki; Ahmet Davutoğlu hem 7 Haziran sonrasında hem 1 Kasım akşamı seçim zaferini ilan ettiği balkon konuşmasında çok kritik bir noktayı vurguladı. “Seçmenin verdiği mesajı aldık.” Peki bu ne demekti? 7 Haziran AK Parti’nin büyük güç kaybettiği özellikle doğu illerine yeniden yönelmesini sağladı. Örnek vermek gerekirse; 7 Haziran’da 7 vekil kazandığı Şanlıurfa’da sıkı bir çalışma yürüterek gerek HDP’den gerek MHP’den devşirdiği oylarla vekil sayısını 9’a çıkardı. Üstelik bu vekillerin ikisi de HDP’den gelmişti. 7 Haziran’da 7 AK Parti, 5 HDP vekilini meclise gönderen Şanlıurfalı seçmen, bu seçimde 9 AK Parti vekiline karşılık 3 HDP vekilini parlamentoda görevlendirdi. Bunun bir başka örneğini Diyarbakır’da görmek mümkündür. Nitekim HDP önceki seçimde beklenmedik bir başarı göstererek bu ildeki 11 vekilin 10’unu kazandı. Fakat bu seçimde, HDP’nin 1 koltuğu yine AK Parti’ye kaydı.

AK Parti’nin bu illerdeki vekillerini arttırması şüphesiz tek başına iktidarına büyük katkı sağladı. Bu vekillerin HDP’den alınmış olması daha kritik önem arz ediyordu. Bu noktada MHP’ye giden oyların AK Parti’ye dönmesi, HDP’nin artan terör olayları karşısında ver(eme)diği zorlu sınav, AK Parti’nin hem oylarını hem de vekil sayısını arttırmasına yardımcı oldu. Öyle ki seçmenin AK Parti’nin lehine olan fikir değişikliği HDP’ye ve seçmenine yeniden baraj korkusu bile yaşattı.

HDP’nin terör olayları karşısında gösterdiği duruş halkın yaşadığı korkuyu hat safhaya çıkardı. Basit düşünmek gerekirse; sokağa çıkma yasağı bulunan bölgelerde, hiçbir kazanç elde edemeyen Fırıncı Mehmet Amca, Terzi Ayşe Teyze oyunu yeniden AK Parti’ye vermeyi tercih etti. Çünkü bu insanların düşüncesine göre, olası bir tek başına AK Parti iktidarı bölgede güven ortamının yeniden tesis edilmesini sağlayacak ve günlük hayat eski haline dönecekti. Bu sayede geçimini yerel halk ile sağlayan bu insanlar gün yüzü görebilecekti. Bu fikrin doğruluğu-yanlışlığı ilerleyen günlerde netlik kazanacaktır. Fakat kesin olan şu ki; insanların bu düşüncesi AK Parti’nin bölgede yeniden güç kazanmasında ve doğal olarak tek başına iktidarı noktasında büyük öneme sahipti.

Ziya Çalışkan PKKlı cenazesinde

Ziya Çalışkan PKKlı cenazesinde

Yaşanan bu sıkıntılı süreçte HDPli siyasilerin verdiği demeçler, yaşanan terör olayları karşısındaki davranışları seçmenin fikrini doğrudan değiştirdi. Örnek vermek gerekirse, HDP Hakkari mv. Abdullah Zeydan’ın “PKK sizi tükürüğüyle boğar!” açıklaması Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı her birey için açık bir tehdit arz ediyordu. HDP Şanlıurfa mv. Ziya Çalışkan’ın; 31 Temmuz’da Adana’nın Pozantı ilçe emniyet binasına yapılan terör saldırısı neticesinde şehit olan 2 polis memurunun cenazesine katılmak yerine, saldırıya verilen karşılık neticesinde hayatını kaybeden 2 eylemcinin cenazesine katılması halkın fikrini doğrudan etkiledi. Bunun gibi örnekleri çoğaltılabilecek demeç ve tutumlar olmasaydı şayet; HDP bölge halklarının hala tek umudu olabilirdi. Fakat bu süreçte ne Selahattin Demirtaş ne Figen Yüksekdağ ne de bir başka HDP temsilcisi ne şehit cenazesine katıldı ne de yapıcı bir tutum içerisine girdiler. 7 Haziran’dan sonraki süreçte bulduğu fırsatlarda “PKK kayıtsız şartsız silah bırakmalı.” söyleminde bulunan HDP Eş Başkanı Demirtaş’ın düşünceleri Kandil’de hiçbir karşılık bulamadı. Bunun aksine gelen “Sen kendi işine bak!” açıklaması HDP’nin içler acısı durumunu gözler önüne seriyordu. Demirtaş’ın daha cesur olmasını umardım, çabuk sustu. Eyleme bir türlü geç(e)meyen masum düşünceler –halkların kardeşliği, barış, huzur vs- HDP’yi kurtarmaya yetmedi. Sonuç olarak; PKK bu seçimden istediğini aldı. Çünkü mecliste güçlü bir siyasi Kürt Hareketi, silahlı hareket olan PKK’nın miadını doldurduğu anlamına gelecekti.

Davutoğlu'nun balkon konuşmasından bir kare.

Davutoğlu’nun balkon konuşmasından bir kare.

Yukarıda saymaya çalıştığım tüm bu sebepler AK Parti’nin seçimi tek başına iktidarla sonuçlandırmasına katkı sağladı. Ahmet Davutoğlu’nun 1 Kasım akşamı yaptığı balkon konuşmasında verdiği mesajlar Türkiye halkları için büyük önem taşıyor. 78 milyon kardeşçe yaşayacak. Kutuplaşma sona erecek. Halkın sosyal, ekonomik ve güvenlik ile ilgili yaşadığı sıkıntılar göz ardı edilmeyecek ve bunlara çözüm üretilecek. Bunlar seçim sonrasında akılda kalan önemli mesajlar. Ahmet Davutoğlu seçimden zaferle çıkarak büyük bir sınavı başarıyla vermiş olsa da bundan sonra daha zor bir sınav ve süreç onu bekliyor. Seçimde vadettiklerini yerine getirecek mi? Seçimden sonra verdiği mesajlarda samimi mi ve mesajlar yerini bulacak mı?

Belki de en önemlisi seçmenin 7 Haziran ve 1 Kasım’da AK Parti’ye verdiği mesaj, kurulacak yeni iktidar tarafından doğru algılanacak mı? Demokrasinin en önemli yansımalarından biri de sandıktır. Her seçimden önce sandığa saygı duyulacağı siyasilerce beyan edilir. Bakalım kimler saygı gösterecek… Tüm bu soruların cevabını AK Parti’nin dördüncü 4 yıllık tek başına iktidar döneminde hep beraber göreceğiz. Türkiyemiz için güzel günler görmek umuduyla…

 

Leave a Reply