Şüphesiz Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli seçimini geride bıraktık. Aslında oylama bitti ama referandumun tartışmaları ve itirazlar bitmedi. Mühürsüz oy pusulalarının ve zarfların oylar açılmaya başladıktan sonra Yüksek Seçim Kurulu tarafından geçerli kabul edilmesi yüksek gerilim hattına neden oldu çünkü YSK’nın bu skandal niteliğindeki kararı açık bir hukuksuzluk örneğiydi. YSK’nın başındaki isim Hakim Sadi Güven’in bu kanuna aykırılığı savunması, Türkiye’de “hukukun üstünlüğü ilkesinin” ne kadar geçerli olduğu sorusunu bir kez daha gündeme getirdi.Sandıkların açılmasından kısa bir süre sonra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu düzenlediği basın toplantısında YSK’ya “Neden?” diye sordu. Konuşmasında en dikkat çeken cümlelerden biri de “Maç oynanırken kural değişmez.” idi. Benim için de olayı en iyi özetleyen ifade buydu.Zaten, bu referandum süreci daha önceki yazımda da belirttiğim gibi başından sonuna dek hiç de adil olmayan koşullarda yürütülmüştü.Üstünden çok zaman geçmedi YSK, CHP’nin talebini reddetti.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı/ Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Birimi (AGİT/ DKİHB) tarafından oluşturulan Sınırlı Referandum Gözlem Heyeti’nin (SSGH) düzenlediği basın toplantısında konuşan Heyet Başkanı Tana de Zulueta, “standart dışı sahada oylandığını” söylediği referandumda, “evet” ve “hayır” taraflarının “eşit olmayan koşullarda” yarıştığını vurguladı.Toplantı da vurgulanan bir diğer husus da “Oy sayım prosedüründe son değişiklikler önemli bir güvenceyi ortadan kaldırdı, YSK’nın mühürsüz pusulalar hakkındaki kararı kanunla çelişkili” ifadesiydi. Kısacası, devekuşu misali biz ne kadar kafamızı kuma gömsek de, dünya bütün gerçeği olanca çıplaklığıyla görüyor.
Peki daha Türk insanı aklındaki soru işaretlerini giderememişken ve olayı tam anlamıyla yorumlayamamışken bu referandum dünyada nasıl yankı buldu? Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel bugün yaptıkları ortak açıklamada, referandum sonucunun Türkiye içinde derin bir bölünmeye işaret ettiğini, hükümetin de ülkenin siyasi ve sosyal kesimleriyle saygıya dayalı bir diyaloğa geçmesi gerektiğini belirttiler. Ayrıca, farkın bu denli az olması sebebiyle cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üstüne de daha büyük bir sorumluluk yüklendiği vurguladılar. Rusya’da ise açıklama Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov’dan geldi; referandumun Türkiye’nin iç meselesi olduğunu vurgulayan Peskov, karara saygı duyduklarını ve herkesin de saygı duyması gerektiğini belirtti. Fransa’da da ilk değerlendirme Cumhurbaşkanı François Hollande’dan geldi. Hollande, bu referandumun Türk halkını böldüğünü ve bu nedenle siyasi taraflar arasındaki diyaloğun önemli olduğuna dikkat çekti. Hollanda’da ise yine Türkiye- Hollanda arasındaki gerilimi tırmandıracak açıklamalar yapıldı. Ana muhalefetteki aşırı sağcı Özgürlük Partisi lideri Geert sosyal paylaşım sitesi Twitter’dan yaptığı açıklamada % 75 oranında evet oyu veren seçmenleri topluca Türkiye’ye dönmeye çağırdı.Amerika Birleşik Devletleri’ne bakacak olursak ABD Başkanı Donald Trump, Erdoğan’ı arayarak tebrik etti. Beyaz saraysözcüsü Sean Spicer ise, Trump’dan ayrı olarak uluslararası bir komisyonun referanduma ilişkin rapor hazırladığını ve o rapora göre yorum yapacaklarını belirtti. Amerika Birleşik Devletleri ise konu ile ilgili henüz açık bir görüş bildirmedi. ABD basını ( Washington Post, Wall Street Journal vb.) ise halkın bölünmesine dikkat çekti. Avrupa Birliği Komisyonu ise sonuçlar doğrultusunda, Türk yetkilileri en geniş mutabakata çağırdıklarını duyurdu. Ayrıca AB Komisyonu’ndan yazılı bir açıklama da geldi ve açıklamada oylamadaki usülsüzlük iddialarına ilişkin AGİT’in uluslararası gözlem misyonunun değerlendirilmesinin beklendiği belirtildi. Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye raportörü Kati Piri ise sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada Türk halkının yarısının hayır verdiğini ve adil bir seçim kampanyası yürütülse sonucun kim bilir ne olacağını,milyonlarca Türk vatandaşının Avrupa’yla aynı değerleri paylaştığını ve bu nedenle Avrupa Birliği’nin, Türkiye’ye kapıları kapatmaması gerektiğini söyledi. Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz ise tam tersini söyleyerek, referandum sonrası yine bölünmeye dikkat çekti ve bu sonuçla birlikte Türkiye- Avrupa Birliği ilişkilerinin daha da karmaşıklaşacağını belirtti. Bosna Hersek, sonuçları olumlu ve istikrar için doğru adım olarak niteledi. Bosna Hersek gibi olumlu tepkilerin geldiği başka destinasyonlar da vardı; Irak, Filistin, Katar, Cibuti, Azerbaycan gibi. Hatta bu ülkelerin başkanları/cumhurbaşkanları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tebrik etti. Bazı gazeteler de bu ülkelerin başkanları/ cumhurbaşkanları için “dünya liderleri, Erdoğan’ı tebrik etti” şeklinde manşet attılar. Buradaki dünya liderleri ifadesinin ardına koca bir soru işareti bırakmayı gerekli gördüğümü belirtmeden geçemeyeceğim tabi.
Sonuç olarak, aylardır heyecanla beklediğimiz referandum 16 Nisan itibariyle sona erdi. Ortaya çıkan tabloya bakıldığında ve sınırlarımızın dışından gelen yorumların ortak paydası dikkate alındığında, Türkiye’de ikiye ayrılmış gibi görünen bir toplumsal yapı dikkat çekicidir. Geleceğe yönelik tehlike sinyalleri vermektedir. Benim bu referandumdan çıkardığım en önemli sonuçlardan ilki budur. İkincisi ise “demokrasi” içerisinden gerçekleşen seçimler, akıllarda soru işareti bırakacak gölgeler taşımamalıdır.