Refah-Yol koalisyonu döneminde Refahlı bazı milletvekillerinin basına servis edilen edilen konuşmaları adeta şok etkisi yaratmıştı. Rejime, parlamentoya, laikliğe ve Atatürk’e hakaret edilen bu konuşmalarda sıklıkla din siyasete alet edilmişti. O dönem kamuoyunun ve özellikle de TSK’nin büyük tepkisini çeken bu konuşmalar Refah Partisi’nin kapatılmasına zemin oluşturmuştu. Her ne kadar Erbakan, partisinin yanlış anlaşıldığını, bilerek karalama kampanyalarına alet edildiğini ve laikliğin bekçisi olduğunu söylese de partisinin içinde gruplanan radikal İslamcı kesimlere engel olamamıştı.
Bu konuşmaların artçıları günümüzde de hissediliyor. Bir televizyon kanalında çalışan sunucunun alenen toplumun belli bir kesimini tehdit etmesi, sivil öldürecek olsalar Nişantaşı’ndan, Cihangir’den başlardık demesi bunu gösteriyor. Tamamen toplumu ayrıştırmaya yönelik olan bu konuşma hem iktidar hem de muhalefetin eleştiri odağı oldu. CHP İstanbul milletvekili Özgür Özel olayın hemen ardından Küçükçekmece Adliyesi’nde suç duyurusunda bulundu. AKP sözcüsü Mahir Ünal ise konuyla ilgili şöyle konuştu:
Çıkacaksınız bir televizyon programında, ülkedeki bazı kesimleri hedef göstereceksiniz, ithamlarda bulunacaksınız. Bunu söyleme hakkını size kim veriyor, siz kimsiniz. Neyi temsilen böyle bir ifadeyi kullanıyorsunuz. Asla kabul etmeyeceğimiz, onaylamayacağımız; ülkenin birliğine ve beraberliğine yönelik bir sabotaj bu. Adalet Bakanlığıyla da görüştüm, başlatılan bir soruşturma var. İlgili televizyon da, ilgili kişi hakkında gerekli işlemleri yaptı diye biliyorum, RTÜK de harekete geçecektir. Gözardı edilecek bir konu değil bu.
Bu konuya verilecek tepkilerin bunlar olması beklenir. Bir siyasinin 90’larda olduğu gibi çıkıp da bu gibi konuşmalara çanak tutması ve dahi kendisinin de bu tarz tehditlerde bulunması asıl korkunç olandır.
Muhakkak ki herkes eleştiri yapma ve sistemin beğenmediği özelliklerini açıkça ifade edebilme özgürlüğüne sahip olmalıdır. Fakat hafta içinde şahit olduğumuz tehditkar konuşma kesinlikle eleştiri değildir. Toplumun belli bir kesimine saldıran, onlara adeta “diken üstünde olun” mesajı veren bu konuşma bir suçtur. Dolayısıyla da bu konu hakkında soruşturma başlatılmıştır.
Kitleleri harekete geçirme gücüne sahip olan siyasiler ve medya bu konularda özellikle dikkatli olmalıdır. Halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek ciddi bir meseledir. Bu tarz tahrikler bazen sonunun nereye varacağı belli olmayan toplumsal olaylara yol açabilir. Dolayısıyla eleştirirken ölçüyü kaçırmamayı herkesin bilmesi gerekir. Bunu başarmada da en büyük rol eğitimcilere ve eğitim sistemine düşmektedir. İnsanın en doğal ve ayırt edici olan özelliği olan “düşünme” sayesinde herkes farklı görüşlere sahip olabilir. Ancak topluma saygı duymak ve özgürlüğün sınırlarının olduğunu bilmek ve kavramak da büyük bir erdemdir.