Kürtaj, Amerikan siyasetini ve vatandaşların kimi desteklediklerini büyük ölçüde etkileyen konulardan birisi. Yasal olmalı mı, devlet kadınların kendi bedenleri üstündeki otoritesini nereye kadar kısıtlayabilir, kürtajın yasal olup olmamasının federal hükümet ve Yüksek Mahkeme tarafından kararlaştırılması ne kadar doğru gibi sorular Amerikan toplumunun kafalarını meşgul etmeye devam ediyor.
ABD Yüksek Mahkemesi’nin 1973’te verdiği Roe v. Wade kararı eyaletlerin hamileliğin ilk üç aylık döneminde kürtajı hiçbir şekilde yasaklayamayacaklarına; ikinci üç aylık dönemde bazı sağlık düzenlemeleri yapabileceklerine; üçüncü üç aylık dönemde ise annenin hayatı ve sağlığıyla alakalı istisnalar dışında kürtajı tamamen yasaklayabileceklerine hükmetmişti. Fakat Amerika’da kürtajın siyasi arenadaki önemi ve açtığı tartışmalar Yüksek Mahkeme’ye atanacak yargıçlar açısından da çok fazla önem taşıyor. Roe v. Wade kararının getirdiği sonuçlar hala tam anlamıyla kabul görmüş değil ve muhafazakarların çoğunlukta olduğu, her ne kadar doğru bir tanımlama olduğuna katılmasam da “kırmızı” eyaletlerde Roe v. Wade’e aykırı olacak şekilde hükümler veriliyor ve bu yeni hükümlerin Roe v. Wade’i kalıcı şekilde zedelemesi ve tamamen ortadan kaldırılmasına dayanak sağlaması isteniyor.
Mississippi hamileliğin 15. haftasından sonra kürtajın yasaklanmasına dair bir yasa çıkarmaya çalışıyor. Bu davanın yasallığı hakkında önümüzdeki sene Yüksek Mahkeme’den çıkacak kararın Amerika’daki kürtaj tartışmasını daha da alevlendirmesi muhtemel çünkü Donald Trump’ın başkanlığı süresince Yüksek Mahkeme’ye atamış olduğu üç muhafazakar yargıcın dengeleri değiştirdiğini görüyoruz.
2022’de kürtaj federal hükümetin sağladığı yasallığını kaybederse ne olur? Birçok eyalette yine yasal olmaya devam etse de yukarıda bahsettiğim “kırmızı” eyaletlerde yasaklanır. Kırmızıyı tırnak içinde yazıyorum çünkü bu tarz yerleri monolit olarak görmenin yanlış olduğunu düşünüyorum. Aslında bu hükümden en çok zarar görecek insanlar yine bu eyaletlerde yaşıyorlar. Kürtajı yasaklamak şu anda bile sadece bir tane klinik bulunan Mississippi’de düşük gelir grubundan kadınların onu bir seçenek olarak görmesini engellemektense onları hamileliklerini daha tehlikeli yollarla veya güvenli olmayan ortamlarda sonlandırmaya yönlendirecek. Ya da başka eyaletlere gidip kürtaj olabilmek için onları ekonomik açıdan içinden çıkılamaz bir duruma sokacak. Özgürlüklerini kısıtlayacak ve seçim haklarını ellerinden alacak.
Bir önceki yazımda Kyle Rittenhouse davasından bahsederken Amerikalıların özgürlüklerine, özellikle de silah taşıma haklarına, ne kadar bağlı olduklarından bahsetmiştim. Genellikle bu bağlılığı çok derin yaşayan kesimin de kürtaj karşıtı olduğunu görebiliyoruz. Bu bağlılıklarını anlamaya çalıştığımda bile insanların sadece kendileri için seçim yapmaktan değil başkalarının hayatlarına müdahale etmekten de vazgeçemediklerini görmek beni oldukça rahatsız ediyor. Silah bulundurma hakkı kutsallaştırılabilir bile, peki ya bir kadının bedeni üzerine olan otonomisi?
Aşı olmak istemediğinizde bunun kendi bedeniniz ve seçiminizle alakalı olduğunu öne süren bir argüman yaratabilirsiniz, insan hayatını tehlikeye soktuğu ortamların (Amerika’daki bitmek bilmeyen silahlı okul saldırıları gibi) tekrar tekrar ortaya çıktığını bilmenize rağmen silah taşımanın kendinizi daha güvenli hissetmenize olan katkısından, kişisel seçimlerinizden ve haklarınızdan bahsedebilirsiniz ama sınırı en sonunda yine konu kadınların kendilerini ve hayatlarını kontrol etme isteklerini belirttiklerinde çizmek çok kolay çünkü siz aslında kürtaja izin vermeyerek bir canı koruyorsunuzdur.
Kürtaj kararını vermiş ya da anne olmak istemeyen kadınların hayatları ne olacak? Ya da istemediği, bakmak için yeterli imkanlarının bulunmadığı bir insanın hayatını devam ettirme yükü bir kadının hayatında ne gibi etkilere yol açacak? Sanki bu durumdaki bir annenin ve bebeğin ekonomik ve sosyal koşulları, aralarındaki duygusal ilişki, huzurlu bir yaşam haklarının olması önemli değilmiş gibi savunulan can doğduğu andan itibaren o önemini kaybediyor.
Amerika’da kürtajın yasallığının Yüksek Mahkeme tarafından korunması kalktığında bu zaten refah seviyesi yüksek ve yaşadıkları yerde azınlık konumunda olmayanlar için üstesinden gelinemeyecek bir fark yaratmayacak. Ancak azınlık konumundaki düşük gelirli kadınlar için hayatı olduğundan da zor hale getirecek ve onlar bu desteksizliği artan bir şekilde hissetmeye devam edecek. Umarım 2022’de en çok umursanması gerekenlere sırt dönülen ve onların yaşam haklarının gasp edildiği bir senaryoya uyanmayız.