Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi’nde gruplardan çıkmasının ardından en çok tartışılan konulardan biri kurada Barça’nın çıkma olasılığı oldu. Türk Hava Yolları’nın reklam yüzü olan Messi’nin Galatasaray’ın yükselmekte olan bir değer olduğunu belirtmesi, Barça taraftarlarının en çok istediği rakibin %42’lik oranla Galatasaray olması, Barcelona-Galatasaray eşleşme ihtimalini gündemde tutmaya yardımcı oldu.
Gruplardan bir üst tura, dört İspanyol takımı, üç Alman takımı, iki İngiliz, iki İtalyan, bir Türk, bir İskoç, bir Portekiz ve bir Fransız takımı adını yazdırdı. Birinci torbada PSG, Schalke, Malaga, Borussia Dortmund, Bayern Münih, Juventus, Barcelona ve Manchester United; İkinci torbada ise Galatasaray, Porto, Arsenal, Milan, Real Madrid, Shaktar Donetsk, Valencia ve Celtic var. Format gereği aynı gruptan çıkan takımlar, aynı ülke takımları ve aynı torbadaki takımlar birbirleriyle eşleşemiyorlar. Tüm kısıtlarla birlikte Matlab kodunu run ettiğimizde aşağıdaki yakınsamalarla takımların eşleşme olasılıkları ortaya çıkmaktadır.
Tablodan da görüleceği üzere Galatasaray’ın Barcelona veya Malaga ile eşleşme olasılığı diğer ihtimallere göre bir hayli yüksek. Cimbom’un yolu İspanya’ya düşmez ise %13.53 olasılıkla Torino’ya, %12.59 olasılıkla Dortmund’a veya %12.5 olasılıkla Münih’e düşeceğe benziyor.
Rakiplerden eşleşme olasılığımız yüksek olan beş takımı tanıyalım.
Malaga: Arap piyangosu vurduktan sonra adından söz ettirmeye başlayan takım, ilk transfer döneminde Jeremy Toulalan ve Santi Cazorla gibi iki yıldızı kadrosuna kattı, ardından diğer yıl ise Santa Cruz, Onyewu ve Javier Saviola gibi üç yıldız ismi kadrosuna eklerken, Santi Cazorla’yı ise Arsenal’e verdiler. Tüm bu transferle kadrosunu güçlendiren takım bu sene Şampiyonlar Ligi’nde oynadığı futbolla alkış almakta. Bu takımın handikapı ise dağılmaya müsait olması, Manchester City’nin yaşadığı zorlukları yaşamaları bence uzak değil.
Barcelona: Fazla söze gerek yok, dünyalıların deyimiyle “Uzay Takımı”. Teknik direktörleri değişse bile oyun mentalitesi ve taktiği asla değişmeyen, topu rakibe göstermeyen, rakibi topun peşinden koşmaktan helak olan, Messi, Xavi, Iniesta gibi yıldızlarıyla rakiplerine sahayı dar eden ekol.
Juventus: Yaşadığı şike olayları nedeniyle ligden düşme cezasının ardından Juventus’un eski gücüne geri dönemeyeceğini düşünenleri yanıltmaya devam ediyor, gün ve gün yükselişini devam ettiriyor. Hala eski Trezeguet’li, Nedved’li günlerinde değiller ama yükselişleri takdire şayan. Kalede Buffon gibi bir efsane, defansta kaya gibi bir stoper Chiellini, orta sahada Pirlo gibi bir maestro ve Vidal gibi bir dinamo ile rakiplerine zor anlar yaşatabilecek bir iskelete sahip. Rakiplerine pozisyon vermeyen sert İtalyan defans anlayışları ise geriye düşen takım için dönülmez bir yol anlamına gelebilir.
Borussia Dortmund: Bundan üç dört sene öncesine kadar on iki milyon euroluk genç mütevazi bir kadroyla kurulduklarında bu noktalara gelebilecekleri hayal olarak görülebilirdi, ama kurdukları alt yapı sistemi hakkında en ufak bir bilgisi bile olan biri bile bunun hayal olmadığı rahatça görebilirdi. Genç ve yetenekli futbolcuları kadrosuna katıp, kendi değirmeninde öğüten ve sonuçta ortaya Nuri Şahin, İlkay Gündoğan, Mario Götze, Subotiç, Hummels, Kagawa, Sven Bender, Lewandowski, Grosskreutz gibi değerleri futbola armağan eden bir ekol. Çok koşan, rakibe takım halinde pres yapan topu aldıklarında ise tüm takım olarak ok gibi ileri fırlayan bir mentalite, Alman disipliniyle birleşince ortaya ne mi çıkar, ölüm grubunda Real Madrid, Manchester City ve Ajax gibi takımlara kök söktüren Borussia Dortmund.
Bayern Münih: Borussia Dortmund’un Bundesliga’ya damga vurmasından önce Almanların futboldaki monopolüydü. Hala ekonomik anlamda Bundesliga’nın en güçlü takımı olmasına rağmen artık ona kafa tutabilecek bir Dortmund var. Kalelerinde Alman Mili takım kalecisi Manuel Neuer var. Defansta Badstuber, Boateng, Philipp Lahm ve Dante dörtlüsü ile standartların üzerindeler ancak aşılmaz bir kale havasından uzaktalar. Kanatlarda Robben, Ribery, Shaqiri gibi yıldızlarla yaratıcılık konusunda sıkıntı yaşamazlar, ortada ise Toni Kroos, Schweinsteiger deyim yerindeyse arı gibi çalışıyorlar. İlerde ise uzun ve fizikli forvetler dikkat çekiyor, Mario Mandzukic, Mario Gomez, Claudio Pizarro. Mario Mandzukic as olarak oynuyor. Üçü de ikili mücadelelerde rakip defansları oldukça yıpratan bir yapıya sahip. Bayern Münih maçı asla bırakmayan Alman mentalitesiyle zor takımlardan birisi.
Galatasaray’ı her halükarda zor rakipler bekliyor, gönlümüzden geçen ise zorlar arasından en kolayıyla eşleşebilmek ancak şunu unutmamalı herşey Galatasaray’ımız da bitiyor.