Maçı tartışmaya başlamadan önce konuya tribünlerden girmek istiyorum. Kısa hayatımda daha önce hiç biletleri tükenmemiş derbi mücadelesi izlememiştim. Hem de bu derbinin Türkiye tarihinin en çok şampiyonluğa sahip iki takımı arasında olduğunu düşündükçe “Passolig”in ne kadar dahiyane(?!) bir fikir olduğunu tekrar anlıyorum. Ayrıca Sanayi-Seyrantepe hattında yapımı devam eden yeni tünelinin inşası nedeniyle Türk Telekom Arena’ya metro seferi yapılamamasının da bu maça katılım için mazeret olmadığını düşünüyorum.
Maç öncesi eminim bütün futbolseverler Oz büyücüsü Harry Kewell’i görmekten memnuniyet duymuşlardır, özellikle vefa konusunda eksikleri sıklıkla eleştirilen Türk kulüpleri bu yüzlerini değiştirmek adına bu tarz organizasyonlara daha çok önem vermeye başladılar ama sanki Galatasaray’ın efsane 2000 kadrosuna son bir toplu jübile borcu olduğunu düşünüyorum tıpkı Fenerbahçe’nin de Alex de Souza’ya olduğu gibi.
İlk 11’leri gördüğümüzde aslında bizi sürprizler beklediğini söylemek yanlış olmaz. Öncelikle Galatasaray tarafından bakacak olursak Pandev’in yedek kalması tabi ki sürpriz olmadı ama Blerim Dzemaili için yabancı kontenjanın 1 hakkını yakmanın ne kadar doğru bir karar olduğu ilerleyen haftalar için sorgulanabilir hem de elinizde Bruma gibi hızlı ve oyunu açabilecek bir oyuncu tribünde beklerken.
Fenerbahçe’nin ilk 11’ine geçersek, İsmail Kartal, Bekir’in cezası sebebiyle defansın ortasına 2 yabancı hakkını harcamak zorunda kaldı, orta alanda da Meireles’i oynatma kararı alınca, bundan da en çok etkilenen Sow ile Diego oldular ve yedek kulübesinin yolunu tutmak zorunda kaldılar. Diego’nun sene başında neden Fenerbahçe’ye transfer edildiğini hatırlıyor musunuz? Hemen hatırlatayım ; şampiyon takımın üstüne gelerek fark yaratsın ve büyük maç kazandırsın diye. Peki Fenerbahçe ligdeki en önemli rakibiyle oynarken Diego neredeydi? Kulübede. Kaç dakika oynama fırsatı buldu? Sıfır.
Maçın öyküsünü de Diego’nun yokluğu ve Fenerbahçe’nin sanılanın aksine o kadar çok hücum varyasyonun olmadığı üzerine kurmamız gerekiyor. İlk yarı baskın oynayan bir Fenerbahçe vardı ama Ersun Yanal yönetimindeki sezonun aksine Fenerbahçe bir türlü sonuca gidemiyor. Geçtiğimiz sezon Fenerbahçe bu kadar orta saha oyuncusunu ne yapacak diyorlardı; şimdi ki durumu hemen aktarayım: Emre sakatlığında oyuna Selçuk Şahin giriyor. Yabancı kontenjanı olmasa oyuna girmesi gereken oyuncu Diego olurdu ama eğer Selçuk giriyorsa bu takımda Emre dışında yaratıcı yerli orta saha oyuncusu olmadığını gösterir ki akıllarımız hemen Salih Uçan’a gidiveriyor. Ülke olarak maalesef yerli oyuncu yetiştirme bakımından büyük sıkıntılar yaşadığımız yıllara geri dönüyoruz bu hem milli takımımızın hem kulüplerimizin olası başarılarının önüne geçiyor, ne diyelim inşallah Bruma’nın tribünde Diego’nun yedek kulübesinde olduğu son derbiyi izlemiş oluruz.
Maça geri dönersek, Emre’nin çıkışı sonrası sarsılan Fenerbahçe’de, Lugano’nun agresifliğini geri kazanmak adına getirilen Bruno Alves arkadaşlarına ihanet etmeyi seçince işler içinden çıkılmaz bir hal aldı. Alves’in yaptığı hareketi anlamak mümkün değil, bir insan maç berabere gidiyor ve takımın iyi oynuyorken neden rakibini tekmeler ki? Ya Alves Cüneyt Çakır’ı hiç tanımamış ya da tanımamazlıktan geliyor, Cüneyt hocaya yeter ki kırmızı gösterebileceği bir pozisyon olsun; es geçtiği nadir görülür. Ayrıca Alves’in geleceğine bir parantez açmak gerekirse; agresif bir oyuncu olabilirsin ama göz göre göre arkadaşlarını yalnız bırakamazsın; bunu ne taraftar ne de takım arkadaşların asla affedemezler. Tahminimce bu Alves’in Fenerbahçe’de suyunu ısındıracak son hareket oldu ve sene sonunda ona Katar – Amerika – Hindistan tarzı liglerin kapısını açtı.
Kırmızı kart sonrası 10 kişi kalan Fenerbahçe’nin üzerine daha çok gelmeye başlayan Galatasaray da pozisyon bulmada sıkıntı yaşamaya başlayınca acaba maç 0-0 mı bitecek diye düşünmeye başlamıştık ki; büyük maçları büyük oyuncuların kazandırdığı gerçeği bir kez daha ortaya çıktı. Sneijder bir sağdan bir soldan vurdu ve film Fenerbahçe için orada koptu. Son dakikada Alper Potuk ile gelen Fenerbahçe golü maça alt bahsi oynayanları üzmekten öteye gidemedi. Eskişehirspor’un Türk futboluna kazandırdığı 2 genç oyuncumuz Alper Potuk ve Tarık Çamdal ise maç içinde sergiledikleri beklentilerin üstündeki futbol ile ülke futbolunun geleceği adına güzel sinyaller verdiler.
Maçın sonucunun başkanlık seçimine hazırlanan Galatasaray’da moralleri yükselteceği açık bir gerçek, İsmail Kartal’ın her başarısızlığını kabulleneceğini açıklayan Aziz Yıldırım tarafında ise kara bulutların hakim olması kaçınılmaz olacaktır. Aziz Yıldırım’ın elinde geçtiğimiz yıllarda hücumda sahip olduğu güçten eser kalmayan bir takım ve bunu düzeltmek için en ufak ümit bile vermeyen bir teknik adam var. Ufukta yine çalkantılı günler gözüküyor. Allah bize (Fenerbahçe taraftarına) sabır versin.
Fotoğraflar www.ligtv.com adresinden alınmıştır.