Röportajıma geçmeden önce, tanımayanlar için kısaca hocamızı anlatmak istiyorum; o hedefleri uğruna her şeyi göze almış, hayata karşı azmini ve isteğini her zaman korumuş örnek bir sporcu: Baybora Özdemir.
Küçük yaşlarda geçirdiği trafik kazası sonrasında hayatına protez bacakla devam eden Baybora Özdemir’in içindeki futbol aşkı hiçbir zaman sönmedi ve an itibariyle artık o UEFA A Antrenör Lisansına sahip ilk engelli futbol antrenörü oldu.
Dünyada da bu bağlamda bir ilk olan Baybora hocamızın hayat öyküsü herkese örnek olması gerektiğini düşünmekteyim. Günümüzde ne yazık ki birçok fiziksel engelli dostumuz-aile bireyimiz-arkadaşımız kendi içine kapanmayı seçiyorlar. Baybora Özdemir ise onlara emsal olabilecek işler yaparak gençlerimizin gözünde bir idol haline geldi. Baybora hocamızın futbol aşkı 2009 yılı itibariyle Alanyaspor’un genç takımlar antrenörü olarak sürmekte ve daha nice başarılara göz kırpmakta. Bu da gösteriyor ki istek ve arzu olduktan sonra insanoğlu bütün engelleri kaldırabilir. Yeter ki önce kendinize ve yapabileceklerinize inanın.
Şimdi sizi Baybora hocamızın hayatına uzanacağımız bu zevkli röportaj ile baş başa bırakıyorum;
-Dünyada UEFA A antrenör lisansına sahip tek fiziksel engelli çalıştırıcısınız. Baştan sona gurur verici ve örnek olması gereken bir hikayeniz var, hiç umutsuzluğa kapıldınız mı yoksa hep hayata karşı savaşmayı seçen biri mi oldunuz ?
Ben 7 yaşında trafik kazası geçirdim. O yaşta umutsuzluk veya savaş kelimeleri daha beynimde oluşan olgular değildi. Ailemin ve çevremdeki insanların bana karşı olan olumlu davranışları benim karakterimi oluşturdu diyebilirim. Ergenlik çağımın başlarında hayata dair bazı şeylerin kendimde oluşmaya başladığını gördüm. Umutsuzluğa hiç kapılmadım dersem yalan olur; çünkü futbolu çok seviyorum ve futbolcu olmak istiyordum, ama futbol oyun kurallarının buna izin vermediğini de biliyordum. Ancak çok rahat futbol oynayabiliyordum ve bunu ispat etmem gerektiğini düşünerek sevgili Ali Haydar Durusoy hocamın ve Emin Yücesan hocamın katkılarıyla amatör kümede futbol oynamaya başladım. Benim hayat felsefemde umutsuzluk hiçbir şekilde profesyonel futbolcu olamayacağımdı. Ama savaşmak, futbolcu olamıyorsam teknik direktör olabilmekti.
-Amatör kümede futbol oynadınız ve protez bacağınızla mücadele ediyordunuz, hakemlerden veya rakip oyunculardan bu duruma şaşıran oldu mu ?
Bir kere kurallar gereği futbol oynamam yasaktı. Futbolu hakemlerden saklayarak oynuyordum. Bu arada hakemlerden de özür dilerim. Çünkü müsabaka esnasında olumsuz bir şey olursa onları epey bir zor durumda kalacağını biliyordum. Rakip oyuncular bunu bilmiyordu, onlardan da sakladım. Futbolcu kıyafetlerine baktığınızda, şortu uzun giyerdim, tozluk da uzun olduğu için ayağımı tamamen kapatırdı ve tekmelikte ayağımı kamufle ettiği için hiçbir şekilde belli olmuyordu.
-Hayatınıza baktığımızda sadece futbol ile değil basketbol, masa tenisi, jimnastik, bilardo, tekvando ve hentbol gibi birçok farklı spor dalı ile uğraştığınızı görüyoruz, sporu çok seviyor olmalısınız, günümüzde özellikle fiziksel engelli çocuklar spora karşı ön yargılı duruyorlar onlara aslında her şeyin mümkün olduğunun canlı kanıtısınız, bu çocuklarımıza bir mesajınız var mı ?
Yaptığım sporları eksik yazmışsın Ersincim(Gülüyor). Şimdi baktığınızda bu durum bir insan için dezavantaj gibi görünüyor. Evet ben bu kazayı ergenlik çağımda geçirmiş olsaydım benim için hayatın daha zor geçeceğini şu an biliyorum. Ama kazayı küçük yaşta geçirdiğim için, bu bana avantaj olarak geri döndü. Bu şekilde hayata daha kolay adapte oldum. Eğer engelli olan bir çocuksa ailenin çocuğuyla ilgili bakış açısı çok önemli. Aile çocuğundan utanmamalı ve ona göre davranmalı ve onu hayata hazırlamalı. Fakat engelli olan genç veya daha üst yaş grubundan bir bireyse, genelde hayata küsmeye daha çok meyillidir. Bu durumda psikolojik olarak yardım alması şart. Hatta örnek vermem gerekirse, benimle birlikte okulu kazanan engelli arkadaşım okulu kazanmadan kısa bir süre önce kaza geçirmişti ve psikolojik olarak durumu pek iyi değildi. Bu arkadaşım da kolunu kaybetmişti ve ona yardım etmem gerektiğini düşündüm. Basketbol dersini geçemeyeceğini düşünüyordu. Ben de tek kolumu sırtıma bağlayarak derslere katıldım ve tek kolla bunu başarabileceğini gösterdim. Sonra o arkadaşım da okul bitene kadar bu süreçte kendini geliştirdi ve hayata bağlandı.
-Alanyaspor’da çalışmaya nasıl başladınız ? Futbol ile ilgili bir işle çalışmayı kafanıza koymuş muydunuz?
Ben BESYO mezunuyum ve branşım futbol. 2000 yılında mezun olduktan sonra uzun bir süre futbolla ilgilenemedim. Ancak farklı iş alanlarında kendimi geliştirdim. 2003’te Coca Cola’da bir abim vasıtasıyla işe başladım insan kaynakları elemanı olarak. 2 sene boyunca burada inanılmaz tecrübeler yaşadım. Şirket içi eğitimler aldım. Bunlar; performans yönetim sistemi, telefonda etkin iletişim, insan kaynakları yönetimi, iİletişim becerileri, bilgisayar uzmanlığı vb. eğitimlerdi. İnsan Kaynakları Şef Yardımcılığı’na kadar yükseldim. Daha sonra yerel bir gazetede grafiker olarak işe başladım. 1 yıl içinde de burada Reklam sorumluluğuna kadar yükseldim. Daha sonra optik sektöründe özel bir şirkette muhasebe elemanı olarak işe başladım ve 3 sene sonra mağazalar koordinatörü oldum. En son 2009 yılında Kamil Ulaş hocam Alanya Konaklı Belediye Spor’dan beni aradı ve benimle çalışmak istediğini söyledi. İşte artık zamanı gelmişti spor camiasının içine girmeye… Kendisiyle görüşmeye gittiğimde beni aldı ve beraber Alanyaspor kulübüne gittik. Bu arada yolda giderken bana hocam ben seninle çalışmak istiyorum ama benden daha istekliler var Alanyaspor’da dedi. Şaşırdım ve peki dedim. O zamanlar Alanyaspor altyapı sorumlusu sevgili Aziz İnanıcı hocam benimle çalışmak istediğini söyledi ve göreve 2009 Eylül ayında başladım.
-Alanyaspor’da genç yaş kategorilerini çalıştırdığınız için Türkiye’nin gelecekteki yıldızları ile iç içesiniz. Kaliteli gençlerimiz geliyor mu ?
Türkiye’de inanılmaz bir potansiyel var. Bana göre sistemde olan yanlışlıklar bu potansiyelleri ortaya çıkartamıyor. Yöneticilerimiz kendi menfaatlerini düşünmek yerine gençlerin menfaatlerini düşünse Türkiye olarak tabiri caizse patlatır gideriz…
-Türk futbolcular genç yaşta yetenekleriyle sivrilirler ama yeterli idmanı yapmadıkları için bir türlü gelişemedikleri rivayet edilir, buna katılıyor musunuz, gerçekten gençlerimiz yeterli çalışmıyorlar mı?
Aslında bu gençlerin suçu değil. Maalesef şu andaki sistem onları bu suçu işlemeye sürüklüyor. Mesela en önemli öncelik takımların altyapı için gençlere ne sağladığı. Önce gençlere yeterli şartları sunmak gerekiyor ki alttan oyuncu gelsin. Bir kere % 80 birçok takımın altyapıya ayırdığı imkan ve sahası yok. Orada burada antrenman yapıyorlar. Hocaların kendilerini geliştirmesi gerekiyor. Bunu yapıyorlar mı? Ayrıca liseli bir genç akşam 6 da okuldan çıkıyor. Bu genç nerede ve ne zaman antrenman yapacak? ne zaman ders çalışacak? ne zaman dinlenecek? Yani kısacası bu gençlere gerekli şartları sağlamadan verim alabileceğimizi düşünmek ütopik bir durum.
-Size göre gerçek bir futbolcu da bulunması gereken özellik nedir? Bir çocuğu uzaktan izlerken ilk hangi özelliğine bakarsınız ?
Önce karakter gelir, sonra yetenek… Bir çocuğu veya genci izlerken fiziksel şartları uygunsa önce paylaşımcı olup olmadığına, liderlik özelliği olup olmadığına bakarım.
-Mourinho’nun “Teknik direktör olmak için, önce futbolcu olmak gerektiğini söylüyorlar… Peki, jokey olmak için de önce at mı olmak gerekiyor.” Sözü hakkında ne düşünüyorsunuz ,Sizce sahanın içinden gelen bir antrenör mü yoksa bu işi okuyarak öğrenmiş bir antrenör mü daha başarılı olur?
Teknik direktörlük seviyesine gelmek için, zaten belli bir futbol geçmişinin olması gerekiyor. Bu illaki profesyonel olarak futbol oynamasını gerektirmiyor. Her teknik direktörün amatör olarak da olsa bir futbol geçmişi vardır. Ben profesyonel futbol mu oynadım?…
-Gelecek hedeflerinizde neler var ? Bir gün Pro A lisans almayı veya Teknik adam olmayı düşünüyor musunuz?
Dünyanın en iyi takımlarından birisini çalıştırmak ve antrenör eğitmeni olmak istiyorum. Bu hedefler benim için nettir. Zaten bu seviyeye geldiğimde pro lisansı almış oluyorum.
-Bu sezon Spor-toto Süper Lig Fenerbahçe’nin zaferiyle sonuçlandı, bu başarının ardında yatan gerçek sizce neydi?
Bu başarının altında yatan gerçek, kulüpte çalışan çaycıdan başkanına kadar hedefe kenetlenmiş olmaları.
-Türk futbolunu birçok gurbetçimiz başka liglerde temsil ediyorlar, peki Spor-Toto Süper Lig’te “işte şu tam benim takımımda olması gereken oyuncu” dediğiniz bir oyuncu var mı?
Gökhan Gönül
-Röportajımızı fantezi bir soruyla kapatmak istiyorum, Baybora hocam, size kağıda yazacağınız ilk ismi takıma transfer edebileceklerini söylediler, bu isim kim olurdu? Messi mi Ronaldo mu ? Belki de İbrahimovic?
Belki de Iniesta….
Tanıştığım dakikadan itibaren bana ve gazetemize karşı sıcak tutumu , samimi ve içten cevapları için Baybora hocamıza çok teşekkür ediyorum. Türk futbolunun gelişmesi için Baybora Özdemir gibi ufku açık ve deyim yerindeyse tuttuğunu koparan insanlara ihtiyacı var. Başarılar gelecek kariyerinizde de sizinle olsun hocam !