Türk futbol tarihinin en ilginç anlarından birini geçtiğimiz Pazar gecesi TT Arena’da yaşadık. Hakem Deniz Ateş Bitnel’in sergilemiş olduğu performans ve verdiği yanlış kararlar, özellikle bu sezon diğer sezonlara nazaran çok daha fazla gündeme gelen hakem hatalarının zirve yaptığı nokta olurken, Salih Dursun’un hakeme göstermiş olduğu kırmızı kart Türk futbol tarihinin en önemli sahnelerinin arasında yerini aldı.
Ligde büyük ölçüde hedeflerinden uzaklaşan iki büyük camianın karşılaşması aslında hiç de fena başlamamıştı, zira Galatasaray takımı beklenenden daha canlı bir futbol ortaya koyarken Trabzonspor takımı da son derece kontrollü bir oyunla karşılık verdi. Her ne kadar futbol adına iyi işlerin koyulduğu bir ilk yarı olsa da, Trabzon lehine verilebilecek iki penaltının atlanması, verilmemesi gereken bir penaltının verilmesi hakem Bitnel’in kötü sinyaller verdiğinin göstergesiydi. Zira ikinci yarının hemen başında Özer ile yaşadığı gerginlik sonrası çıkardığı sarı kart, korkunç gecenin fitilini yaktı. Önce Özer’e, birkaç dakika sonra da Aykut’a çıkardığı kırmızı kartlarla psikolojik olarak da oyundan iyice koptu. Galatasaray lehine verdiği yanlış penaltı kararı sonrası Cavanda ve Salih’e çıkardığı kartlarla da gecenin finalini yaptı. Öyle ki; 4 kırmızının çıktığı bir devrede en az 4-5 dakika uzatma verilmesi gerekirken verdiği 1 dakikayı bile oynatmamasıyla mental olarak maçtan ne derece kopuk olduğunu da gösterdi.
Evet, ne kazanan ne de kaybeden mutluydu gecenin sonucundan. Gerçekten de Türk hakemliği ve futbolu adına kâbus gibi bir akşamdı. Ancak bütün bunların yanında dikkati çekmek istediğim bir başka yönü daha vardı yaşananların. Pazar gecesi itibariyle, ülkemizdeki spor medyacılığının ne derece profesyonellikten uzak bir noktada olduğuna bir kez daha şahit olduk. Maçın bitiş düdüğünden itibaren, çeşitli televizyon kanallarında yayına geçen bütün spor programlarına müthiş bir gerginlik hâkimdi. Yayıncı kuruluşun maç sonrası programı olan “Maraton” daki yorumculardan Tümer Metin, gecenin en gergin adamlarından biriydi. Tartışmalı pozisyonların yorumlandığı bölümde, birçok defa hakeme karşı içinde biriken siniri, öfkeyi açığa vurdu. Yaptığı yorumlarda kullandığı kelimeler ve ses tonu ise gerçekten de endişe vericiydi zira tecrübesiyle olaya biraz daha soğukkanlı biçimde yaklaşan Şansal Büyüka da Metin’in bu haline şaşkınlığını gizleyemedi. Sergilediği performansla Tümer Metin, o kriz anını iyi yönetemediğini ve televizyon programcılığının gerektirdiği profesyonelliğe sahip olmadığını da göstermiş oldu.
Bir başka örnek daha vermek gerekirse, NTVSPOR’ da yayınlanan “100% Futbol” programı sunucusu Güntekin Onay yayına, hakem Bitnel’in kariyerinin bitirilmesi gerektiği sözleriyle başladı. Yıllardır televizyon programı yapan ve tecrübeli olarak algılanan Onay’ın performansı da son derece başarısızdı. Kişisel görüşlerini, anın vermiş olduğu heyecanı kontrol edemeden açığa vurmasıyla, ağzından çıkan her kelimede hakeme karşı duyduğu nefreti, siniri fazlasıyla yansıttı. Öyle ki; bu heyecanından dolayı sıkça partneri Rıdvan Dilmen’in sözünü kesti ve Dilmen kendisini uyarmak zorunda kaldı. Bu iki örneğin haricinde, Mehmet Demirkol’un “90+” programında kullandığı imalı ifadeler, “hakemin muayene edilmesi gerekiyor” tarzında kişiyi rencide edecek söylemler, bir televizyon programcısının kullanmaması ve bu işin etiğine uymayan ifadelerdi.
Şu noktaya açıklık getirelim: Pazar gecesi Deniz Ateş Bitnel’in performansının son derece kötü olduğu tartışmasız bir gerçek. Ancak bu durum ne derece açıksa; bu insanın yalnız başına hedef tahtasına konulup, kendisini bu maça atayan yetkilileri hesaba katmadan, çok ağır ifadelerle ve hakaretlere varan söylemlerle eleştirilmesi de o derece yanlıştır. Ve maalesef, spor yorumculuğunu emanet ettiğimiz birçok televizyon insanı bu noktada profesyonelliğini yitirip sınıfta kalmıştır.
Özetle; Pazar gecesi yaşananlar hem Türk hakemliğine hem de spor medyacılığı çok büyük zararlar verdi. Bununla beraber iş ahlakı ve etiğini iyi benimseyen profesyonelleri de öne çıkarmada turnusol görevi gördü. Trabzonspor Başkanı Muharrem Usta’nın da belirttiği gibi, umarız herkes kendine düşen dersi çıkarır ve Türk futbolunda yeni bir sayfanın açılmasına vesile olur.