Çok güzel başlayan bir gündü. Nikola Vucevic ve takım arkadaşları bindikleri trenin içinde günün değerlendirmesini yapıyor birazda eğlenceli konulardan bahsedip gülüyorlardı. Bir anda korkunç bir sürtünme sesi duyuldu, sürtünme sesi panik dolu bağrışmaların arasında kayboldu. Nikola ve arkadaşları kendilerini trenle birlikte derin bir uçurumun dibinde buldular. Nikola, fırlamış olduğu yerden karanlığın ve çığlıkların içinde gözlerini açtı. Karanlığa alışan gözleri önce havada uçuşan toz parçacıklarını gördü, ardından takım arkadaşlarına yardım eden babasını. Rahatlamış hissetti, önce arkadaşlarının sonra da kendisinin kurtarılacağını biliyordu. Nikola, babası tarafından kurtarılıp karanlık uçurumdan çıktığında o an sadece küçük sıyrık ve morlukların acısını hissediyordu. Ancak her şey bittiğinde ise Avrupa’nın son 30 yılının en ölümcül tren kazası 47 kişiyi hayattan koparmış, 200 kişiyi de yaralamıştı ve tabii bir de Karadağ’ın en kötü olayı olarak tarihin sayfalarına geçmişti. Tarih: 23 Ocak 2006.
Bu olay Vucevic’i yalnızca fiziksel yaralarla değil ruhen de etkiledi. 10 takım arkadaşını frenleri arıza yapan trende kaybetti. Bu ruhundaki hiç kapanmayan yara, yaşadığı acılar onu olgunlaştırdı ve bir şeyi fark etti: 23 Ocak 2006 onun ikinci doğum günü olmuştu. O günden sonra daima elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı. Çünkü, hayat o gün ona verdiği şansı bir daha vermeyebilirdi.
“Hayatınız neredeyse sona ermeye yakınsa şunu anlıyorsunuz; bir şeyler daha değerli.”
-Nikola Vucevic
Peki, Nikola bu ikinci şansı nasıl değerlendirdi? O değerlendirmenin arka planında neler oldu, neler yaşandı?
24 Ekim 1990 yılında doğan Karadağlı oyuncunun babası (Borislav) ve annesi (Ljiljana) basketbolcuydu. -Hatta babası 24 yıl boyunca Yugoslav Milli Takımının önemli bir oyuncusu olmuştu.- Nikola’nın basketbol kariyeri ise lisede aynı zamanda babasının da arkadaşı olan Koç Babacar’ın takımında başlar. Saha içi liderliği ile dikkat çeken Nikola, takım kaptanı olur. Kolej kariyerini ise tren kazasının ardından gittiği California’da geçirir. İlk yılı pek istediği gibi gitmez, çoğu maça NCAA’dan ‘amatör oyuncu statüsü’ onayı çıkmadığı için katılamaz. İkinci yılında ise tam anlamıyla fırtına gibi eser. İlk double-double’ını yapar. Yıl sonunda en iyi ribaund alan oyuncu ve ligin kendini en çok geliştiren oyuncusu olur. Üçüncü yıla gelindiğinde ise ismi çoktan draft kulislerinde konuşulmaya başlamıştı.
2011 NBA draft seçmelerinde 1.tur 16.sırada Philadelphia 76ers tarafından draft edilir. Ancak lokavt sorunu nedeniyle KK Buducnost Podgorica’da forma giyer. 9 Kasım 2011’de 76ers ile sözleşme imzalayarak NBA kariyerine ilk adımını atar. Takvimler 10 Ağustos 2012’yi gösterdiğinde Orlando Magic’e takas edilir ve takımda öyle bir yere gelir ki; 31 Kasım 2012’de Miami Heat deplasmanında toplam 29 ribaund alarak Shaquille O’Neal’e ait olan 28 ribaundluk rekoru kırar ve Magic takımının bir maçta en çok ribaund alan oyuncusu olur. 
Nikola, şu an Orlando Magic’de basketbol kariyerini başarıyla sürdürüyor. Tabii hayatının arka planından o derin acıların yaşandığı 23 Ocak 2006 günü hiç eksik olmuyor. Öyle ki; her yıl 23 Ocak günü hâlâ bağlarını koparmadığı eski takım arkadaşları telefonuna şu mesajı atıyorlar: Dostum, ikinci doğum günün kutlu olsun…
