Kruijswijk, kazadan sonra tek başına devam ederken

Steven Kruijswijk, Giro d’Italia 2016

Bisiklet dünyasının en köklü ve en büyük organizasyonlarından Giro d’Italia’nın 2016 edisyonunu geride bıraktığımız pazar günü izlediğimiz 21. etap ile geride bıraktık. İkinci Dünya Savaşı kalıntılarıyla dolu, Hollanda sınırı içindeki Apeldoorn bölgesinde başladığımız ve Torino’da noktaladığımız tur, ne yazık ki yarış kalitesi olarak beni daha önceki seneler kadar tatmin etmedi. Buna rağmen dramatik açıdan oldukça yoğun, duygusal, aklımızda her daim kalacak küçük hikayeler ile dolu bir 3 hafta geçirdiğimizi de inkar edemem. Bu hikayelerin başrolünde bazen yeni yüzler bazen de bize çok tanıdık gelen eski kahramanlar vardı. 

Bisikletin son yıllarda en başarılı takımı sayılabilecek , aynı zamanda en antipati duyulan takımı da ta kendileri, Team Sky’ın Giro 2016 için bel bağladığı isim geçen sene genel klasmanı üçüncü sırada bitiren Mikel Landa idi. İspanyol bisikletçi bu seneye de favoriler arasında başlamış olsa da daha dağlık etaplara dahi elemeden abandone olarak Giro 2016’nın hayal kırıklığı dolu ilk hikayesine imzasını atmış oldu. Fakat bu, bu yıl İtalya’da yaşayacağımız tek hayal kırıklığı değildi. Efsane isim Fabian Cancellara’nın abandonesi de , her ne kadar öngörülebilir bir durum olsa da oldukça can sıkıcıydı, ne yazık ki son hayal kırıklığımız olmadı.

Diğer büyük turlara kıyasladığımızda Giro; tırmanışlara, ani ataklara ve bunların dolayısıyla gelen drama ve heyecana da daha çok gebe olabilen bir parkura sahip. İtalya’nın karlı dağlarında, insanın kendi hayatını riske atmaya değecek şeyleri göze almasını sağlayan yegane şeylerden biri de bisiklet olabilirdi ancak. 

Son haftaya geldiğimizde, bitime sadece 2 etap kala; bisiklet tanrıları yine kaderin ağlarını örmesine izin verdiler ve bir savaşçı daha hayatının en büyük sınavlarından birini, belki de en büyüğünü bir sele üzerinde Colle dell’Agnello’nun karlarına, kabullenişe, başarısızlığa, hayal kırıklığına, derin kesiklere, çürüklere ve kırık kaburgalara karşı verdi. Etabın başında Pembe Mayo’yu sırtında taşıyan Steven Kruijswijk, Alplerin en ünlü geçişlerinden Colle dell’Agnello’da kaza yaptı ve karlara çarptı. Tabiri caizse hayatları pedal çevirerek geçen biri için, yine her şeyin belirleyicisi bisiklet üzerinde geçen birkaç saniye oluyor sadece. Daha tepki bile verilemeden, umuttan hayal kırıklığına en hızlı geçiş olan o kaza anında… Genel klasmandaki en iddialı rakiplerinden Esteban Chavez ve Vincenzo Nibali için de Giro 2016’da kaderlerini değiştiren an da ne kadar ironiktir ki yine bu kaza anı oldu ve taktiklerini hemen duruma göre yenileyen ve atağa kalkan ikiliden Chavez yarış sonundaki etap podyumunda sırtına Pembe Mayo’yu geçirdi. Günün kaybedeni Kruijswijk ise ona kesiklerden, çürüklerden ve kırıklardan daha büyük acı veren durumu etaptan sonraki röportajında şu kelimelerle ifade etti: “Her şeyi vermeye çalıştım ama canım çok fazla acıyor. Her şey bitti. Evet, hala (genel klasmanda) üçüncü sıradayım, ama bugün burada Giro’yu kaybettim.” 

Kruijswijk, kaza yaptığı 19. etabın ardından

Steven Kurijswijk, Giro d’Italia 2016

Fiziksel acı ve yenilgiyi kabullenmenin getirdiği mental çöküş… Hiç bir büyük bisikletçi yoktur ki bu ikisi ile savaşmadan adını efsaneler arasına yazdırmış olsun. Bu olaydan 2 gün sonra Giro’nun son finish’i geçildiğinde podyumda Pembe Mayo’yu sırtına geçiren isim; tecrübesi, inanılmaz taktik zekası ve dağlardaki yeteneğiyle sonuna kadar haklı bir zafere ulaşmış olan Vincenzo Nibali iken, podyumda kendine yer bulan diğer isimler ise Esteban Chavez ve Alejandro Valverde idi. Kurijswijk’e kalanlar ise hayal kırıklığı, dayanılmaz bir fiziksel acı ve onu bisikletseverlerin aklına 2016 Giro d’Italia’nın en cesur ve en iyi tırmanışçısı olarak kazıyan bir hikayeydi…

Leave a Reply

1 comment

  1. Orhan

    Merhaba Sena’cım, yine daha önce yazdığın ve şimdide devam ettiğin bisiklet sporuyla ilgili yazıların vesilesiyle bu spora biraz daha ilgi duyar hale geldiğimi. Bu arada söyliyeyim; 80’li yıllarda güzel bir yarış bisikletim vardı ve iyi bir sürücüydüm, ancak buna rağmen ne bisiklet sporuna ne de bununla ilgili etkinliklere ilgi duydum. Fakat son yıllarda daha çok Türkiye’de, zaman zaman da yurt dışında yapılan yarışmaları takip etmeye çalışıyorum. Çok kolay olmayan, zor bir spor ve takım halinde yarışıldığında, kazanmak için taktiklerin çok büyük önem arzettiğinide söylemek gerekir. Yazılarından dolayı seni tekrar tebrik ediyorum. Yazmaya devam, ama derslere daha çok devam. Derslerinde ve sınavlarında başarılar diliyorum.