Nisan ayının gelmesiyle NBA’de normal sezonun da sonuna yaklaştık. Normal sezon sonu ödülleri için yarışın da son düzlüğüne çıktığımız anlamına geliyor bu. Ödüllerin en prestijlisi MVP için ise 3 büyük aday var: Warriors’ın son yılların en durdurulmaz takımı haline gelmesinde ve Batı zirvesine oturmasında en büyük paya sahip olan Stephen Curry, Howard’ın sakatlıklarında takımını tek başına sırtlayan James Harden ve Thunder’ı çok da iyi yerlere getiremese de Durant’in yokluğunda takımın ihtiyacı olan her rolü üstlenen ve inanılması güç istatistikler ortaya koyan Russell Westbrook. Biraz duygusal davranarak konuştuğumu kabul ettiğimi belirtmeliyim ama bana göre bu ödülü hak eden isim Russell Westbrook.
UCLA’de geçirdiği iki yılında atletik özellikleri sayesinde iyi bir savunmacı olan Westbrook 2008 draftında lige geldikten sonra bundan çok çok daha fazlası olduğunu gösterdi herkese. 2013 yılındaki sakatlığı hariç her sene daha da iyiye giden performansı bu sene zirveye ulaştı diyebiliriz. 4 tanesi arka arkaya olmak üzere bu sezon tam 10 triple-double’a imza attı, kariyerinin sayı ve ribaunt rekorlarını kırdı. Durant’in bu sezon nerdeyse hiç oynayamamasının sonucu olarak Thunder şu an son sıradan play-off’a girmeye çalışıyor fakat bu durum sizi yanıltıp Westbrook’un ne kadar büyük oynadığını görmenizi engellemesin.
Oyun stillerinin benzerliği ve aynı yıl draft edilmeleri sebebiyle hep Derrick Rose ile karşılaştırdım Westbrook’u kariyerinin ilk yıllarında. Rose lige çok daha etkili bir giriş yapmış olsa da Westbrook çok sağlam ve emin adımlarla yükseldi hep. Bundan dolayı da en üst sınıfa süper yıldızlar arasına adını yazdırması daha uzun zamanını aldı. Bunun sebeplerinden biri de şüphesiz Kevin Durant’tir. Bu seneye kadar Thunder için de NBA’in geneli için de Durant’in 1-1.5 adım daha önde olduğunu söylemek mümkündü. Fakat bu sene Westbrook öyle bir sıçrama yaptı ki; Durant’in takımda olduğu dönemlerde bile gerek saha içi kararlarıyla gerekse de istatistiklerle ipleri eline aldığını gösterdi Durant’e. Aralarında ilişkiyi Durant’in MVP seçildiği yıl Westbrook’un bakışları çok güzel özetliyor aslında. Kevin Durant seneye nasıl döner orasını çok kestiremiyorum ağır bir sakatlık atlatıyor ama umduğumuz gibi %100’ü ile geri dönse bile Oklahoma City’nin artık yeni bir kralı olduğunu unutmamalı.
Westbrook, safkan bir atletizm harikası; hızlı, güçlü ve çevik. Tüm bunların yanında iyi bir saha görüşü ve oyun zekasına sahip. Fena olmayan bir orta mesafe şutu ve çok iyi bir ribaunt sezgisi var. Sahanın diğer tarafında ise topa yaptığı baskı rakibini hayata küstürecek cinsten. Şu an ligde bulunan en iyi all-around guard’lardan biri olduğu şüphesiz. Ben bunu bir seviye daha ileri taşıyıp pozisyon farketmeksinizin dünyanın en iyi all-around oyuncularından biri olduğunu düşünüyorum. Portfolyosunda en zayıf nokta olarak görebileceğimiz yön; üç sayılık isabetleri. Fakat oyunun krtitik anlarında istatistiklerin de ötesinde oynayabildiğini biliyoruz. Westbrook hakkında çok sevdiğim noktalardan bir başkası da bu zaten. Oyunun dönüm anlarında ortaya koyduğu karakter çok önemli etkiye sahip takımı üzerinde. Ayrıca lige başladığından beri her sene play-off’larda normal sezon performansının üstüne koyup baskı altında gerçek bir yıldız gibi daha da büyüdü. Onu bu konumlara getiren şey ise bana sorarsanız çalışmasının, yeteneğinin önünde MVP ödülüne bakarken gözlerinde gördüğümüz o hırs. En iyi olma hırsı; Westbrook’u en iyi olma yolunda götürüyor şu an. Larry Bird’ün dediği gibi Westbrook, oyunu “oynanması gerektiği gibi” oynuyor ve peş peşe 10 MVP kazanması umudunu Larry Bird ile paylaşmamı sağlıyor.