Alberto Contador, 13 yıllık profesyonel yol bisikleti kariyerinde; namlunun iki ucunda da bulunmuş bir isim. Kahramanların, anti-kahramanlara dönüşmesinin ne yazık ki çok da yabancı olmadığı bi spor olarak bisiklet; başta Lance Armstrong olmak üzere bir çok kahraman ismin nefret sellerine boğulmasına tanık olmuştur. Contador’un ise durumu alışılagelenden biraz farklı.
2010 yılı yakın bisiklet tarihinin en önemli yıllarından ve hikayenin merkezinde bulunan Contador’un kariyerinin dönüm noktalarından biriydi. O yıllarda bisikletin en büyük isimlerinden biri ve en büyük genel klasman bisikletçisi olarak görülen Alberto Contador’un kanında rastlanan clenbuterol maddesi, onun 2 yıl ceza almasına ve 2010-2012 arasında elde ettiği başarıların elinden alınmasına neden olmuştu.
Contador o döneme kadar hiç bir zaman çok sevilen ve spor ahlakı yüksek bulunan bir sporcu olmamıştı. Fakat üstün yeteneklerle donatılmış vücudu, bitmek tükenmek bilmeyen kazanma hırsı -ki bu hırs zaman zaman onun etik kurallarının dışına çıkmasına sebep olan başlıca etkendi- ve taktik zekası sayesinde elde ettiği başarılar her bisikletçinin hayalini kurduğu türdendi.
Discovery takımında dönemin en büyük yıldızı Lance Armstrong’un liderliğine baş kaldıran genç bir İspanyol bisikletçi, 2007 Tour’da sırtına hem sarı hem de beyaz mayoyu geçirirken tüm bisiklet dünyası ona hem hayran kalıyor hem de oldukça sert eleştirileri oklarını ona yöneltiyordu.
2010 yılında artık daha tecrübeli ve pelotonda kendini kabul ettirmiş bir Contador, kendisine genel klasmanda en önemli rakip olan genç Andy Schleck’in zinciri attığında yine etik ve ahlaki değerleri göz ardı ederek atak yapıyor ve o sene -daha sonra elinden alınacak olsa da- bir kez daha sarı mayoya uzanırken onu bir süper yıldızdan çok, spor etiğinden yoksun ve kazanmayı her şeyin önüne koyan bir anti-kahraman olarak görenlerin sayısı da tavan yapıyordu. O yıllarda aldığı zaferler sonrası çizgiyi geçerken kameraya elliyle yaptığı silah hareketi ise kamuoyu gözündeki bu imajını daha da körüklüyordu.
Kariyerinin o dönemine kadar aldığı tüm bu tepkiler, seyirci ve peloton gözünde geldiği konuma rağmen 2012 yılında 2 yıllık ceza alışı ondan daha da nefret edilmesine neden olmadı. Çünkü Contador haksızlığa uğradığı konusundaki samimiyetini herkese hissettirebilmiş bunun ötesinde İspanya Bisiklet Federasyonu tarafından bilimsel olarak aklanmıştı bile. Bu gelişmeler ve kaybettiklerine rağmen geri dönmek için arzusu ve kazanma isteğiyle Contador kamu oyunun kalbinde ona karşı bağlanmış buzları kırmaya başlarken 2014’te Vuelta ile yeniden bisiklete dönerek kariyerinde yeni bir sayfa açıyordu. Fakat ne yazık ki o sene Vuelta’yı sonraki sene de Giro’yu kazanmayı başaran Contador en çok istediği zafer olan Tour de France’i kazanamayı başaramadı ve sakatlık onun yakasını hiç bırakmamaya başladı. Böylece rakiplerini ezerek zaferlere bir bir uzanan ama sevilmeyen bir bisikletçiden, sakatlıklar sonucu yarışları bırakan ve o zor anlardaki görüntüleriyle herkese bu sporun ne kadar duygusal olduğunu gösteren, seyircilerin kalbinde yer edinen bir isme dönüşmeye başladı. Özellikle 2014 Tour de France’ta kaza sonrası turu bırakmadan hemen önce bir numaralı yaveri Michael Rogers’ı kucakladığı an, sadece bisiklet değil spor tarihinin en hüzünlü anlarından biri olarak tarihteki yerini aldı.
Pazar günü sonlanan Vuelta 2016’da da turun daha en başından süre kaybetti ve 2014’ten bu yana kaybettiklerine bir yenisini ekledi. Kariyeri herkesinden farklı olan; kazanırken nefret edilen, kaybederken sevilen bir isim Alberto Contador Velasco. Fakat o yaşadığı tüm zorluklar ve hayal kırıklıklarına rağmen çok büyük bir sporcu ve zirveyi gördüğü gibi kaybetmeyi de tatmış bir tecrübe. Yeni sezonda bir zamanlar en büyük rakibi Andy Schleck’in kadrosunda bulunduğu Trek’e transfer olacağı kesinleşti. Kariyerine veda etmeye yaklaşırken bunu, kariyerinde zirveye ulaştığı gibi gösterişli bir şekilde yapmanın ona en çok yakışacak şey olduğunu düşünerek, benim bisikleti sevmeme sebep olan isimlerinden başında gelen İspanyol bisikletçiyi tüm kalbimle selamlıyorum.