Pes Etmeyen Adam: Paul George

Paul George

Kaçımız farkında bilmiyorum ama şu günlerde tarihin basketbol adına en şaşalı dönemlerine tanık oluyoruz belki de. NBA özelinde konuştuğumu belirtmeliyim tabii ki. Son birkaç sezondur yükselen basketbol kalitesi bu sezonla birlikte zirve yaptı diyebiliriz. Bu iddialı sözleri; her ne kadar doğu yakası bu sezona kadar biraz sönük kalmış olsa da şampiyonluğa oynayan takım sayısının fazlalığına ve hemen her takımda 1-2 tane süperstar bulunmasına dayandırıyorum. NBA’de günümüzdeki üst düzey oyuncu sayısı belki de her zamankinden fazla ve bu isimler kendilerini her gün biraz daha geliştirmekte. Özellikle geçen sezon ve bu sezonki performansından sonra Stephen Curry’yi bu listenin başına yazarsak, listemiz biraz daha eski toprak olan LeBron James, Chris Paul; kendini kabul ettireli belli bir süre geçmiş Kevin Durant, Russell Westbrook, Blake Griffin ve son iki sezondur sıçrama yapan James Harden ve Anthony Davis ile devam eder. Bu noktaya kadar saydığım isimler arasından çıkarmak isteyeceğiniz kimse olduğuna inanmıyorum. Fakat benim buraya eklemediğim, bir çoğunuzun da aklına gelmediğini düşündüğüm ama burada olmayı hak eden bir isim daha olduğuna inanıyorum; belki de ligdeki en underrated yani hak ettiği değeri çok fazla göremeyen bir süperstar olan Paul George.

Paul George, iki kız kardeşiyle birlikte büyüyen ve liseye geçene kadar ablasıyla bire bir oynayarak basketbolu öğrenen bir isim. Gerçek bir sokak oyuncusu olduğunun en büyük göstergesi olarak, o günlerinden gelen hırsını ve yenilgiyi kabul etmeme özelliğini; ablasının karşısından alıp basketbolun global en büyük sahnesine taşımayı başarmış.

Lige girdiği yıl, LeBron James Heat’e gittiğini açıkladı ve geçen seneye kadarki döneme damgasını vurucak bir takım kuruldu. Paul George’un kariyerinin en büyük ikinci şanssızlığı ise tam da bu döneme denk gelmesi oldu. Önce Doğu Yarı Finallerinde, sonraki sezonda da Doğu Finallerinde Miami Heat’e elendi Paul George’lu Indiana Pacers. George, takımını konferans finaline taşıdığı o sene ligin en çok gelişme kaydeden oyuncusu seçilerek baskı altında yılmadığını gösterdi. Her sezon biraz daha gelişen dış şut, top hakimiyeti ve oyun tecrübesiyle istatistiklerini yukarı çekmeyi başardı. Reggie Miller’dan sonra üst düzey oyuncu ve başarıya hasret kalan Pacers taraftarı, onunla yeniden umutlarını yeşertirken ABD Milli Takımı’ndaki o talihsiz sakatlık gerçekleşti ve nerdeyse bir sene basketboldan uzak kaldı.

Paul George

Lige 2 numara olarak giren, o potansiyelli Pacers kadrosunun kısa sürede lideri olan, takımın bir diğer yıldızı Danny Granger sakatlandığında 3 numara pozisyonuna kayan ve bu sezon başı ile ne kadar verimli bir karar tartışılır ama değişen oyuna ayak uydurmak için 4 numaraya kayan; doğuştan basketbol için yaratılmış bir basketbolcu Paul George. “Parkelere dünyanın en iyilerinden biri olarak döneceğim.” dedi ve döndü de. İstatistiksel açıdan sezonun geride kalan döneminde 24.3 sayı, 7.0 ribaunt ve 4.0 asist ortalamalarını tutturdu ve All-Star oylamasının ilk sonuçlarında Doğu’da LeBron James ve Dwayne Wade’in ardından üçüncü sırada yer buldu. Şahsi görüşüm şut mesafesinin oldukça olumlu yönde geliştiği, en iyi 1-2 oyuncudan biri olmaktan sadece şut istikrarını sağlamak kadar uzakta olduğu.

George’un kariyeri; yeteneklerinin küçük görülmesi, çok çalışması ve bu görüşleri haksız çıkararak hep biraz daha uzağa gitmesiyle dolu. Henüz 25 yaşında ve kazanacağı çok şey var. O, hayranı olduğu Kobe Bryant’la özdeşleştirdiği için 24 forma numarasını değiştiren ve kendine ait PG13 efsanesini başlatmaya kararlı. Yıllar sonra bu efsaneyi çocuklarımıza anlatacağımıza da şüphem yok.

Leave a Reply

1 comment

  1. Orhan

    Merhaba Sena’cım yine basketboldan hit bir isim ve yine güzel bir yazı. Seninde yazında belirttiğin gibi, sporcu yenilgiyi asla kabullenmeyecek, başarıya endeksli çalışacak. Sporcu yaşadığı her türlü olumsuzluklara rağmen, başarıyı yakalayacağına yürekten inanarak çok çalışmak ve elinden geleni en iyi şekilde yapmak zorunda. Ama herşeye rağmen olmayınca olmayabiliyor. Tebrikler, yazmaya devam, herşey dahada güzel olacak.