Sakatlıklar spor hayatının en üzücü parçalarından biri olmasının yanında en doğal parçasıdır bana göre. Biz, vücudumuzu bir sporcuya göre kat kat daha pasif kullandığımız günlük hayatta bile birçok sakatlıkla karşılaşabiliyorken; vücutlarının sınırlarını sonuna kadar zorlayan bisikletçiler için sakatlık normal karşılanması gereken acı bir gerçektir. Ne yazık ki bazı bisikletçilerin sakatlık konusunda özel bir şanssızlıkları var. Son dönemin büyük bisiklet yıldızlarına baktığımızda ise bu konudan en muzdarip isim, Tour de France 2012’nin Londra’da koşulan etabında gerçekleşen kaza sonucu yaşadığı diz sakatlığı nedeniyle geride bıraktığımız günlerde aktif bisiklet hayatını noktalayan Andy Schleck.
“Kariyerimi bu şekilde noktaladığım için hayal kırıklığı yaşıyorum. Mücadele etmeye devam etmek isterdim ama dizim buna izin vermiyor. İngiltere’deki kazadan beri dizim neredeyse hiçbir ilerleme göstermedi. …Bisiklet yıllardır benim hayatımdı ve buradan sonra ne yapmak istediğimi bulmak için zamana ihtiyacım var. Şanslıyım ki bana her zaman destek veren ailem, dostlarım ve Trek organizasyonu benimle.”
Bu cümlelerle veda etti Andy 2005’ten bu yana sürdürdüğü profesyonel kariyerine. Bundan sadece dört sene önce dünyanın en iyi iki bisikletçisinden biri olan Lüksemburglunun hüzün dolu basın toplantısını izlemek her bisiklet sever için oldukça zordu. Çünkü henüz 29 yaşında olmasına rağmen bisiklet dünyasına çok şey kattı Andy Schelck.
Lüksemburglu Schleck ailesi için bisiklet adeta bir ata sporu. Babası bisikletçi olan ve 1965-1974 yılları arasında Grand Tour’larda boy gösteren Johny Schleck’in üç oğlundan ikisi –Frank ve ailenin en küçüğü Andy- modern bisiklet dünyasına damgasını vuran isimlerden. Pelatondaki yegane kardeş ikilisi olan Schleckler bir abi-kardeşin sevgisini, güvenini, birbirleri için yaptıkları özverileri sele üzerine taşıyıp tüm dünyaya gösterdiler.
Schleklerin en küçüğü, 24 yaşında -2009 yılındaydık o zamanlar- bana göre bahar klasiklerinin en prestijlisi olan Leige-Baston-Leige’i kazanırken abi Schleck gözyaşlarını tutamıyordu. Kucakladıkları her başarıda yan yana olan, bisiklet üstünde de seleden indikten sonra da daima birbirlerinin arkasını kollayan bu ikili; aralarından biri düştüğünde de tıpkı başarılarda oldukları gibi yan yana olduklarını gösterdiler hep. Dopingle başı belaya girmiş ve bu yüzden çok tepki çekmiş bir bisikletçi olan Frank Schleck; konu ağabeyliğe, liderliğe ve hatta domestikliğe geldiğinde ise 19 yaşında profesyonel olan kardeşinin asla yalnız olmamasını sağladı yaklaşık 10 yıl boyunca. Hayatının belki de en zor kararını açıklarken;
“Kardeşim Frank’le çalışabildiğim ve onun yanında yarışabildiğim için çok mutluyum.”
sözleriyle onore ediyordu abisini Andy.
Çoğu kişiye göre büyük bir hayal kırıklığıdır Andy Schleck’in kariyeri. Evet, bu şekilde bitiyor olması hayal kırıklığına uğrattı başta kendisi olmak üzere onu seven herkesi. Buna rağmen iki tekerlek üzerinde geçen 10 yılı hayal kırıklığı olarak değerlendirmek haksızlık olur.
22 yaşında Giro d’Italia ikinciliği ve en iyi genç bisikletçi ödülünü kazanan, sonraki yıl aynı ödülü bu sefer Tour’da elde eden ve Leige-Baston-Leige’de dördüncülüğü yakalayan, 2009’da başlayan altın döneminde Ulusal Şampiyonluk Mayosu’nu sırtına geçirip Leige-Baston-Leige’i kazanan ve Tour’da ikinci kez beyaz mayoya –en iyi genç bisikletçi ödülü- uzanan, 2010’da ise Tour de France’daki üçüncü beyaz mayosunun yanına her ne kadar tam olarak kazanılmış olmasa da sarı mayoyu da eklemeyi başaran ve bunları üstünde Ulusal Zamana Karşı Mayosu’yla başaran bir isimden bahsediyoruz. Başarılarının sadece buraya yazdığım kısmı bile ayakta alkışlanmaya değer. Bunların tümünün yanına kusursuz ahlakını ve Alberto Contador ile yaşadığı çekişmeleri de eklemeliyiz ki Andy Schleck’i unutulmaz yapan esas bu çekişme ve aralarında yaşananlar.
Bisiklet sporların en romantiğidir denir her zaman. Kendi içinde yazılı olmayan kuralları da kapsar bu romantiklikten gelen ahlak. Tarihin ahlaki açıdan en çok tartışılan ismi Lance Armstrong bile –bu tamamen farklı bir konu ama kendisini genel görüşten oldukça farklı görüyorum ben- bu kurallara uyardı. Tour de France 2010’da Andy Schleck sarı mayo sahibiydi fakat Alberto Contador nefesini hissettirecek kadar yakındı ona genel klasmanda. 15. Etap koşuluyordu ve Schleck-Contador rekabeti hat safhadaydı. Etap liderliğinde sarı mayolu Schleck vardı hemen arkasında ise Contador.
İşte ne olduysa orda oldu ve benimle beraber tüm dünya bisiklet tarihinin en sansasyonel anlarından birine tanık oldu. Andy Schleck’in zinciri attı ve Alberto Contador çok tartışılacak o atağa kalktı. Mekanik nedenlerle geride kalan Schleck’i geçip giden Contador, etap sonunda sarı mayoyu kazanmayı başarmıştı. Hala tartışılan bu olayda Contador’un yaptığının kabul edilebilir olmadığını savunan taraftanım. Fakat bu olay olmasa büyük ihtimalle ondan iki gün sonra gelen efsanevi Kraliçe Etap’ı izleyemeyecektik. Başlı başına Schleck-Contador ikilisi üzerinden ilerleyen 17. Etap’ta gülen taraf bir kez daha Andy’nin her atağına karşılık veren Alberto olurken Andy Schleck, daha sonra kendisine verilecek olan sarı mayoya bir süreliğine veda ediyordu. O dönem diğer yarışçılar, medya ve kamuoyundan büyük destek alan Schleck kendini güçlü gösterecek açıklamalarda bulunsa da ne kadar büyük bir hayal kırıklığı yaşadığını gizleyemiyordu. Bunu kendini motive etmek için çok iyi kullanmış ve çok daha hazır gelmişti Tour 2011’e Schleck. Tour’un 98. Edisyonuna 18. Etap’ta yaptığı yaklaşık 60 kilometrelik solo kaçışla damgasını vuruyordu ve zamana karşı etabında Cadel Evans’a kaybettiği süreyle sarı mayoya ulaşamasa da genel klasmanda üçüncü olan abisi Frank’in önünde ikinciliği elde ediyor ve Tour tarihinde aynı anda podyum gören tek kardeş ikilisi olma gururuyla avunuyordu. Bu aynı zamanda Andy Schleck’in kariyerinde elde ettiği son başarıydı.
Sonraki sene doping cezası sonucu Alberto Contador’dan alınan 2010 sarı mayosu Andy Schleck’e verilecek, tüm kamuoyu adalet yerini buldu derken Andy tüm alçakgönüllülüğü ve temiz kalpliliğiyle
“Alberto için üzgünüm, her zaman onun masum olduğuna inandım. Bu genel klasman birinciliği beni mutlu etmiyor. Ben Contador ile mücadele ettim ve kaybettim. Eğer bu sene başarılı olursam bunu ilk Tour de France zaferim sayacağım.”
demekle yetiniyordu. Ne yazık ki kendi deyimiyle “ilk” Tour de France zaferi ne o sene ne de sonraki sene gelebildi. Bundan sonra da gelme ihtimali kalmadı. Daha amatör bir sporcu iken; Bernard Hinault ve Laurent Figgon fibi efsanelere Tour de France zaferleri yaşatan direktör Cyrille Guimard tarafından “gördüğüm en büyük yeteneklerden biri” şeklinde nitelendirilecek kadar büyük bir potansiyel sahibi Andy Schleck’i bir daha sele üzerinde göremeyeceğiz çünkü.
Sonlar öyle ya da böyle üzücüdür. Bundan kaçamaz insanoğlu. Andy Schleck’in bisiklet kariyerinin sonu da diğer her şeyin sonu gibi hüzün dolu oldu fakat geride bıraktığı kariyer, bize yaşattığı heyecanlar, güzel ahlakı ve onlarca anıya rağmen onu tarihin tozları arasına gömmek ve hatırlamamak en büyük saygısızlık olurdu bisiklet dünyası adına.
Orhan
Popüler spor dalları düşünüldüğünde konu biraz zayıf kalıyor gibi olsada, gerçekten ilgi çekici ve okuyanı bilgilendiren, iyi bir araştırma sonucu yazılmış ve yorumla desteklenmiş güzel bir yazı olmuş. Tebrikler Sena’cım.