5 senedir tadı damaklarımızda olan bir lezzet… Biliyorsunuz bir yemek tarifinden falan bahsetmiyorum, aksine kanlı-canlı bir varlıktan bahsediyorum: Néstor Fernando Muslera Micol (kısaca Nando Muslera). Gelin hep beraber Galatasaray’la 200’ten fazla maça çıkmış, seyretmesi –taraftar farkı gözetmeksizin– başlı başına bir futbol keyfi olan Uruguaylı’nın Galatasaray kariyerine biraz daha yakından bakalım.
Lazio’dan 19 Temmuz 2011 günü Lorik Cana ve bir miktar para karşılığında Galatasaray’a transfer olduğunda çoğu taraftar Muslera’nın ismini yeni duyuyordu. Cana’nın hırslı ve tekmeye kafa sokan oyunu sonrasında takımdan ayrılması biraz üzücü olsa da, zaman Ünal Aysal’ın başkanlığındaki ilk hamlelerinden olan bu olayı bir dönüm noktası olarak yazacaktı. Önceki sezonu 8. sırada tamamlamış, yeni stadı ve kadrosuyla yeni bir başlangıç olacak 3. Fatih Terim döneminde Galatasaray, Muslera dışında Melo, Elmander, Selçuk gibi önemli isimleri de kadrosuna katmıştı. Sonuçta bu sezonu oldukça başarılı geçiren Sarı-Kırmızılılar, Süper Final’de de 18. Şampiyonluğu unutulmaz bir maçla kazanmıştı. İlk maçlarda ise yenen gollerden ötürü ‘elleri küçük’ diye Muslera’yı suçlayanları da sezon sonundaki şampiyonluk kutlamalarında ‘tövbe-istiğfar’ ederken görüyorduk.
Bu sezonu şampiyon tamamlayan Galatasaray’da 2012-13 sezonunda başka bir hedef daha vardı artık: Avrupa. Şampiyonlar Ligi seviyesinde kendini ispat eden Terim ve kadrosunda öne en çok çıkan isimlerden biri ise Muslera’ydı. Özellikle Schalke ve Real Madrid maçlarında Terim’in istediği önde baskı ve hücum odaklı oyun, hem kaleye hem de stoper tandemine kritik bir görev yüklerken, o ve arkadaşları bunun altından kalkmayı başardı. Böyle formda bir defans bloğu ve müthiş maestrosu Nando’ya, bir de Drogba ve Sneijder gibi dünya yıldızları da eşlik edince az kalsın Şampiyonlar Ligi’nde yarı finale çıkıyordu Galatasaray. Ayrıca lig şampiyonluğunu bu sezonda da kimseye kaptırmıyordu.
2013-14 sezonu ise öncekine nazaran daha çalkantılı geçecekti. Ünal Aysal-Fatih Terim-Yıldırım Demirören üçgeninde vuku bulan olaylar sonucunda Şampiyonlar Ligi’nde kötü sonuçlar alan Galatasaray’da eleştirilere en az konu olan futbolcuydu Muslera. Ersun Yanal yönetimindeki Fenerbahçe şampiyonluğa doğru giderken Milli Takım’a giden Terim’in yerine gelen Roberto Mancini, arkasında iki günlük Juventus galibiyetiyle Şampiyonlar Ligi’nde yine ikinci tura çıkmış ve Ziraat Türkiye Kupası kazanmış bir Galatasaray bırakıyor ve sezon sonunda tazminat almadan kulüpten ayrılıyordu. Dünya devlerinin uzun süredir ilgi alanında olan Muslera ise tekliflere rağmen İstanbul’da kalmaya devam edecek ve Galatasaray taraftarının gözünde her gün daha da büyüyecekti.
2014-15 sezonu ise malum İtalyan yönetiminde bir kaos ve karışıklık içinde başladı. Ünal Aysal’ın görevi bırakması, 4. Yıldız mücadelesi ve Avrupa’daki kötü performans sonucunda sezon ortasında hem yönetimi, hem de teknik direktörü değişen Galatasaray yine de kendisini şampiyonluk mücadelesinin içinde buldu. Hamzaoğlu’nun ekibinde de önceden olduğu gibi yerini kaybetmeyen Muslera, artık tek farklı galibiyetlerin başmimarı olarak görülüyordu. Sıkı bir şampiyonluk mücadelesi sonunda 4. Yıldız’ı takan Cimbom, 3 kupayı da alarak sansasyonel bir işe imza atmış ve Nando çoktan taraftarın sevgilisi haline gelmişti.
Geçen sezon ise yeni bir yönetim, parasal sıkıntılar, Melo ve Telles gibi isimlerin takımdan ayrılması ile başlamıştı Florya’da. Avrupa’dan men edilme tehlikesiyle karşı karşıya gelen Galatasaray’da Muslera ve Sneijder gibi isimlerin satışının iddiaları bile taraftarın büyük bir tepki göstermesine sebep oldu diyebiliriz. Beşiktaş’ın şampiyonluğa yürüdüğü sezonda takım 3 teknik adam gördü, ancak Muslera’dan hiçbiri şikayetçi olmadı (olamazdı da). Bu sezonun sonunda Nando Galatasaray tarihinin bir sezonda en çok gol yiyen kalecisi olsa da, aynı zamanda en az gol yiyen kalecisi de o. Ziraat Türkiye Kupası’ndaki Fenerbahçe galibiyetinde kendisine çok iş düşmese de, Beşiktaş’la oynanan Süper Kupa finalinde mükemmel bir performans ortaya koyarak –bilgisayar oyunlarında bile zor olacak şekilde– penaltı atışlarında kalesini gole kapattı. 6. tamamladığı sezonda 2 kupa, son 5 sezonda ise 10 kupa almasını bilen Galatasaray’da bu başarının önemli, belki de en önemli payesi o ‘küçük elleri ile’ Muslera’ya ait.
Günümüzde o ‘Haksız Rekabet’, ‘Tek Başına Kupa Alan Adam’, ‘Beni de kurtar Muslera’ gibi sözlerle anılıyor. Gerekirse rakip yarı sahaya gelip dünyaca ünlü forvetlere korkusuzca çalım atıyor. Yani geriye dönüp bakıldığında Nando iyi gününde de, kötü gününde de her taraftarın takımında olmasını istediği tek futbolcu olarak hala Türkiye’de, Galatasaray forması altında sanatını icra ediyor.
*Kapak resmi Twitter.com’un pbs.twimg.com/media/B0QhDy6CUAA_UXh.jpg adresinden, diğer resimler sırasıyla spor.milliyet.com.tr, www.milliyet.com.tr, www.trthaber.com, www.yeryuzutanigi.com ve www.futbolmedya.com sitelerinden alınmıştır.