Sarı Lacivertli takım bu sene adeta yeni doğmuş bir kanarya gibiydi. Büyük umutlarla doğdu, sürekli tökezledi, önüne engeller çıktı, bir türlü uçmayı başaramadı. Yine de geldiğimiz bugünde pes etmeyen bir kanarya önümüzde duruyor. Her ne kadar hâlâ tam olarak göklere çıkamasa da uzun süre havada süzülmeyi ve avını avlamayı öğrenmiş durumda. Bugün de avlarından birisi Trabzonspor’du. Amaç; sadece avını yakalamak değildi. En tepeye çıkmaktı, bir kerelik de olsa. Kanarya bugün bunu başardı. Hem de yavan bir uçuşla değil. İzleyen herkese gelecek için umut veren bir uçuşla başardı bunu. Şu an gururla ve kendinden emin bir şekilde en tepede durmakta. Şimdi bu son avını biraz inceleyelim.
Fenerbahçe, Mersin maçı ile başlayan zevk veren futboluna Molde’den sonra Trabzonspor karşısında da devam etti. Özellikle son iki haftadır takımın aniden yükselen fiziği, kadrodaki yıldız oyuncularla da birleşince onlarca gol pozisyonuna dönüştü. Futbolcuların da bu güzel futbolla birlikte iştahı o kadar çok açıldı ki iki stoperin arasına girip çakılı oynayan Topal bile driblinglerle hücuma katılmaya, daha serbest oynamaya başladı. Futbolcuların bu aldıkları keyif; Trabzonspor maçında da aynı şekilde ayaklarına yansıdı. Özellikle hala kendi kalitelerinin altında futbol oynayan Nani, Persie gibi yıldızlar daha çok sorumluluk almaya daha çok takımı taşımaya karar vermiş göründü. Bunun yanında bu maç özelinde Vitor Perreira’nın da cesaretini tebrik etmek gerekiyor. Her ne kadar iki ön libero oynasa da kontra atak oynayacağı belli bir Trabzonspor’a karşı savunmayı orta sahaya yakın kurdurdu. Nitekim henüz oyun soğukken maç başında tehlikeli bir kontra atağı Volkan iyi bir gözlemle sonuçsuz bıraktı. O pozisyon ile biraz kendine gelen Fenerbahçe oyunu adeta tamamen karşı sahaya yığdı ve ondan sonra da gol ve kaçan önemli pozisyonlar geldi. Geldiği günden beri takımın savunmasını halledip ondan sonra hücum kısmını düşünmek isteyen Pereira sanırım savunmanın iyi bir kıvama geldiğini düşündü ve onlara biraz daha serbestlik tanıdı. Bu da Fenerbahçe’nin her ne kadar iki ön libero ile oynasa da cesur ve önde bir futbol oynamasını sağladı. Bu da takımın topun daha çok üçüncü bölgede bulunmasına neden oldu ve güzel pozisyonlar izledik. Yıllarca kafasının dikine giden teknik direktöre rastlayan Fenerbahçe’de değişen ve kendini yenileyen bir teknik direktör görmek sevindirici elbette. Yine de değişikler ve taktiksel anlamda henüz Pereira’nın çok çeşitli varyasyonları yok ancak bugün bize değişebileceği konusunda ilk sinyalleri vermiş oldu.
Bugün takımdaki daha da sevindirici olay ise takımın verdiği mücadeleydi. Top kaybettiler, 3-4 farklı çok önemli pozisyonu harcadılar ancak takımda yürüyen kimse yoktu. 1 ay önce ayakta zor duran Persie bugün öndeki her pozisyonda baskı kurdu ve kimi zaman orta sahaya kadar pres yaptı. Kendisi de bu durumdan memnun olmalı ki her mücadelesinde taraftardan büyük destek alıyor. Vitor Pereira ile de sorunu kalmadığını bugün bir pozisyonda gördük. Yine bir mücadele örneği sergileyip kayarak topu almaya çalışması sonrası Pereira’dan çok içten ve ateşleyici bir tebrik aldı. Hakkında çıkan onca dedikoduya rağmen takım biraz daha oturduktan sonra onu kimsenin durdurabileceğini sanmıyorum.
Günün en büyük yıldızı ise Nani’ydi. Belki de 1.5 aydır bencil ve ciddi olmayan bir futbol oynayan Nani de bugün gerçekten takımı için savaşanlardan biriydi. Yaptığı tek paslar, fazla çalım denememesi ve bugünkü büyük isteği ona meyvesini verdi ve günü bir golle bitirdi. Takımın diğer önemli hücum gücü Diego ise bugün her ne kadar mutlak goller kaçırsa da son vuruşlar haricinde neredeyse mükemmele yakın oynadı. Özellikle sezon başından beri istediği topları alamayan kanat oyuncularına çok güzel bir şekilde topu dağıttı. Sıkışan oyunu açan paslar verdi ve özellikle oyunun başındaki o baskı anında dönen her topa bastı ve her pası olabilecek en iyi yerlere attı. Fenerbahçe’nin genel olarak kanatları ligde çok iyi işler. Dört beki de bu ligin seviyesinin üzerinde oynuyor. Maçtan maça aşırı fark yaratanlar ise Diego, Nani ve Persie üçlüsüdür. Biri topu taşır, biri pozisyon yaratır, birisi de gol atar. Bunlardan herhangi birisi aksadı mı gol yollarında büyük sorunlar ortaya çıkar. Bugün üçünün de güzel oynadığı ve mücadele ettiği bir gündü.
Beklerden bahsetmişken; her ne kadar Caner ve Şener de çok kaliteli olsalar da hatta Caner iki sezon önce mükemmel bir futbol oynasa da bu sezon Hasan Ali ve Gökhan Gönül takımı sırtlayan iki kişidir. Vitor Pereira’nın en doğru yaptığı işlerden birisi beklerin görevini ayarlamak oldu. Genelde futbolcuları geriye götürmekle suçlansa da normalde hücuma asla çıkmayan, hep tereddüt yaşayan Hasan Ali’yi bu sene hücumun en önemli faktörlerinden biri haline getirdi. Özellikle Alper ve Nani gibi içe kat etmeyi seven iki kanat oyuncusu varken Gökhan’ın ve Hasan’ın ileriye çıkması daha da kolaylaştı. Nani ve Alper de sadece içe kat ederek değil kaybedilen tüm toplarda da geriye koşup mücadele ederek iki beki çok rahatlattı ve hücumun zenginleşmesini sağladı.
Umarım bugün kanadıyla, gövdesiyle ve kuyruğu ile tüm parçaları ile avı için mücadele eden kanaryayı uzun zaman böyle izleriz. Sezon başında bir proje oluşturulmak istendi ve her ne kadar tökezlemeler olsa da meyveleri alınmaya başlandı. Eğer bu sezon böyle devam ederse ve Fenerbahçe şampiyon olursa, muhtemelen Mayıs ayındaki seçimde başkan olacak olan Ali Koç ile beraber Avrupa’nın önde gelen takımları arasına girebilir. Tek yapmaları gereken kendilerine güvenlerini kaybetmemeleri; çünkü bu formayı giyen herkes kazanabilecek yetenektedir.