İyisiyle kötüsüyle geride kalan bir aylık Dünya Kupası serüveninden sonra futbolseverler olarak gözümüzü tekrar, gidecek-gelecek futbolculara ve hareketli transfer piyasasına dikmiş durumdayız. Dünya futbolunda ödenen astronomik bonservis bedellerine iyiden iyiye alışmaya başlıyoruz. Sıradan bir Premier Lig takımının sol bek transferi için en az 20 milyon Euro’yu gözden çıkarmak zorunda olduğu dünya transfer piyasasında, Türk kulüpleri ise oldukça sessiz.

Kuşkusuz bunun en önemli nedenlerinden biri, yılların birikimi ekonomik darboğaz ve kulüp başkanlarının da sık sık vurguladığı kur farkı… Döviz kurunda meydana gelen hızlı yükseliş, oyuncu maaşlarında, gönderilmek ve getirilmek istenen oyuncuların bedellerinde başa çıkılamaz bir artışı da beraberinde getiriyor. “Türk futbolu 90’larda ve 2000’lerin başında kur farkının çok daha fazla olduğu günleri de yaşadı” şeklinde bir argüman üretilebilir mi? Üretilebilir. Ancak burada atlanmaması gereken, o dönem kulüplerin bu denli para akışının ve borcun içinde olmadıkları gerçeği. Kulüplerin sportif başarılarına rağmen borçlanmaya devam ettikleri bu dönemde kur farkı, borç ateşini sürekli körüklüyor. Bu bağlamda, kulüp başkanlarının taraftarı transfersizlik konusunda teselli etmeye çabalamaları, “feda” döneminden beri bunu hayata geçirmiş olan Beşiktaş dışındaki büyük takımların, yetenekli, gelecek vadeden gençleri keşfetmeleri(!) transferde gençlere yönelmeleri hep bu kur farkı baskısından kaynaklanmıyor mu?

Kur farkı belasının yanı sıra, elbette artmakta olan borçlar ve FFP kısıtlamaları da gündemde. Sadece dört büyüklerin toplam borç miktarı 10 milyar TL civarında. Fenerbahçe’nin borcunun, Aziz Yıldırım’ın bıraktığı düşünülen borçtan kat kat fazla olduğu belirtildi. Kulüplerden yapılan resmi açıklamalara göre, Fenerbahçe’nin 3,5 milyar TL, Galatasaray’ın 2,8 milyar, Beşiktaş’ın 1,7 milyar TL ve Trabzonspor’un 1,1 milyar TL borcu olduğu belirtilirken, kulüplerin tribün, loca, Spor Toto ve store gibi bir çok gelirinin de finans kuruluşlarına temlik edilmiş durumda olduğu ifade ediliyor. FFP kısıtlamaları ise apayrı bir konu tabii. Kulüpler, Türk futbolundaki çarpık ekonomik tabloyu uzun süredir yakından takip eden UEFA Finansal Kontrol Kurulunun nefesini enselerinde hissediyor.

Büyük puntolarla, masa başında uydurulmuş haberlerle her gün bir dünya yıldızını Türkiye’ye getiren spor gazetelerinin bile, mevcut ekonomik şartları göz önünde bulundurup yalan transfer haberlerini yazmayı azalttığı, odağını kulüp içi işleyişlerle ilgili asparagas haberlere çevirdiği dönemde, Türk kulüplerinin ekonomik olarak tekrar güçlenmesi için, mevcut düzenin değişmesi, tek opsiyon olarak gözüküyor.

Ne Olacak? Nasıl Olacak?

Türk futbolunda yakın zamanda yaşanan Beşiktaş örneğinin, kulüpler için ilham verici olduğunu söyleyebiliriz. Ancak buna karşın stadın açılışı ve sportif başarıyla birlikte “feda” döneminin karşılığını almaya başlayan Beşiktaş için de mali disiplin ve her ne kadar tamamlanmış olsa da, aktif FFP yükümlülüklerine uymak şart gibi gözüküyor. Kulüp tarihinde uzun zaman sonra ilk defa yıllık gelir/ gider tablosunun kar ile kapatılmasına rağmen, borç da hala sabit oranda artan bir konumda gözüküyor. Artan sponsorluk ve yayın geliri anlaşmalarına, yurtdışına bonservisle satılan futbolculara ve dönem dönem yakalanan sportif başarılara rağmen, kulüplerin elini kolunu bağlayan bu mali zinciri kırmanın şuan için tek bir yolu var gibi gözüküyor; kulüplerin bünyesindeki şirketlerin çoğunluk hisselerinin satılabilir konuma gelmesi. Yıllardır üzerinde çalışılan ve Mecliste uzun süredir bekletilen, “Kulüpler Yasası”nın, Fatih Altaylı gibi “seçkin” gazetecilerin kamuoyuna yansıttığı oranda yalnızca kulüp başkanlarını kendi dönemlerindeki borçlardan sorumlu tutmakla sınırlı kalmayacağını, aynı şekilde kulüplerin ekonomik işleyişleri konusunda bir çok yeni düzenleme getireceğini öngörenlerden biri olduğumu söylemeliyim. Fenerbahçe eski Başkanı olduğu dönemde geniş bir kontrol yetkisi kullanan, olağanüstü sayılabilecek ilişkiler zincirine sahip Aziz Yıldırım’ın, Mecliste saklanan kulüpler yasası taslağını incelemek için çok sayıda girişimde bulunduklarını, ama hiçbir yetkilinin bu isteğe olumlu bir geri dönüş yapmadığını üstüne basa basa belirttiği hatırlardadır.

Peki bu yeni düzende başı kim çekecek diye sorarsanız, hiç düşünmeden Ali Koç derim. Fenerbahçe’nin rakiplerine oranla kıskacında olduğu daha çok borcu ve daha çok temlikli geliri olduğu düşünülürse, dönem dönem kulüplerin başvurduğu “sermaye arttırımı” avuntusu da, Fenerbahçe için, artık bu borçları ve geciktirilen ödemeleri de karşılayamayacak boyutlarda kalacak. Özetle, ben Ali Koç’un camia içindeki ayrışmaların giderilmesi adına attığı samimi adımları ayrı tutarak, kamuoyunda lanse edildiği gibi gençlere yönelerek, yeni bir spor aklı inşa etmekten çok, kulubü, alıcılara cazibeli kılacak adımlar atacağını, ekonomik bariyerleri kaldırmak için çalışacağını düşünüyorum. Koç’un iş dünyasındaki yeri ve yönetimde oluşturduğu “profesyonel” kadroyla beraber, Kulüpler Yasası’nın getireceği düzenlemelerle, kulüpleri patronların yönettiği birer şirkete dönüştürmek için ilk kıvılcımı çakması en mantıklı senaryo olarak duruyor. İngiltere futbolunda 2000’li yıllarla beraber başlayan “patronun şirketi” modelleriyle beraber yapılan büyük yatırımların çok az bir miktarı borç kapatmak üzerineydi. Çünkü borçlar bugün Türk kulüplerinin ulaştığı rakamların çeyreği kadar bile değildi. Muhtemelen, Türk futbolu için gelecek “patronlar da” stadyum, tesis ve sportif yatırımlara para harcamayıp, yalnızca borçlarını kapattıkları kulüplerin yeni sahipleri olacaklar.

Tabi akla şu soru geliyor; yayın geliri belli, ekonomik sorunlarla boğuşan, kar sağlayamayan, federasyon başkanı “atanan”, uluslararası platformda liginin değeri pek de yüksek olmayan, faizi yüksek borç yükü altındaki takımları kim neden alsın?

Bu soruya, “futbolla yatılıp, futbolla kalkılan” Türkiye’nin, bu alanda son derece ciddi bir pazar olduğu, ülkeye gelecek patronların borç yönetimini düzene koyduktan sonra kara bile geçebilecekleri argümanı ile cevap aranabilir.

Bakacağız, yaşayacağız ve göreceğiz…

Öneri: Kulüpler ve ligler bazında, futboldaki ekonomik gelişmeleri ve güncel verileri takip etmek isteyenler için aktif ve doyurucu bir twitter hesabı: https://twitter.com/is_xs

 

Leave a Reply