Türk televizyon tarihinde program sunucuları her zaman Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan tüm insanların o televizyon kanalını ve o programı izlediğini söylerler. Bu mübalağanın amacı kalabalık nüfusumuza vurgu yaparak programın milyonlarca kişi tarafından izlendiğini vurgulamaya çalışmaktır. Bu girizgâhın asıl amacı tüm televizyon izleyicilerine her gün söylenen yalandan yola çıkarak Türkiye’nin ne kadar kalabalık bir ülke olduğunuzu hafızalarınızı zorlayarak tekrar gözlerinizin önüne sermek. 78 milyon nüfusun var olduğu bu topraklarda Türkiye Cumhuriyeti adına Rio ‘ya hareket eden kafilenin içerisinde 25 devşirme sporcu bulunmakta. 103 sporcuyla katıldığımız olimpiyat oyunlarında, sporcularımızın dörtte birinin yabancı uyruklu olması herkes gibi benim aklıma da “neden?” sorusunu getiriyor.
Son zamanlarda artan sporda tesisleşme projelerinde Türkiye uluslararası seviyelere ulaşacak yatırımlar yaptı ve tesislerini birçok organizasyona ev sahibi olabilecek seviyelere getirdi. Ancak tesisleşme ve inşaat hamlelerinde ki başarısını sporcu eğitimi ve gelişiminde gösteremeyen Türkiye yapılan organizasyonlara da devşirme sporcularla katılama gibi anlık çözümler geliştiriyor. Bu duruma ek olarak amatör branşlarda durum bu şekildeyken ülkece en çok değer verdiğimiz futbolda da Türk futbolcular Almanya tarafından Alman liglerinde yetiştirilerek Türkiye’ye pazarlanıyorlar. Dünya çapında yetenekleri baştan fark edemezsek milli takım seçiminde de elimizden kaçırıyor ve neden bizi seçmedi sorusu etrafında toplanarak vatan millet Sakarya türküleri çığırmaya başlıyoruz.
Sorunun sporcu eğitimi ve gelişimi konusundaki eksikliğimiz olduğu açıkça gözler önündeyken bu sorunun çözümünün neden hiç gündeme getirilmediği eleştirilecek başka bir nokta. Eğer Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşıyorsanız ve küçük yaşta herhangi bir spor dalına gönül vermişseniz yaşadığınız sosyo-ekonomik çevre sizin yeteneklerinizi belirler. Var olan sistem yeteneklerinizden önce sınavları öncelik olarak size sormaktadır. Şair dediği gibi eğer yaşamak ağrısı asılmışsa boynunuza çevreniz ve okulunuz sizi çok sevdiğiniz spordan alıkoyacaktır. Eğer inşa ettiğimiz tesislerde başarılı sonuçlar elde etmek istiyorsak sporcu eğitiminde var olan bu fırsat eşitsizliğini ortadan kaldırmak gerekecektir. Aksi durumda Türkiye forması ile yarışan siyahi atletler veya masa tenisinde yarışan Melek Hu veya Ahmet Li gibi isimler bize yabancı gelmeyecektir. Bu duruma ek olarak Türk sporunda yetiştiricilerin asıl amacı bol reytingli televizyon programlarında yer almaktan öteye geçemediği için sporcu eğitimi konusunun iki yönünde de aksaklıklar yaşanıyor.
Bu durum futbol konusunda da farksız Mesut Özil ve İlkay Gündoğan gibi Almanya’yı seçen dünya yıldızlarının ardından bakıp neden Almanya’yı seçtiler diye hayıflanırken Türk oyuncu transferinde ki ilk rotamız Almanya oluyor. Bu çelişki karşısında sorunun temeli irdelendiğinde futbolcu yetiştiremediğimizi Türk asıllı futbolcularımızı bile ithal ettiğimizi ülke futbolunun bir numaralı sorunu olarak görmek ve ülke futbolunun başındaki isim olan Fatih Terim’in tam olarak ne yaptığını sorgulamamız gerekecektir.
Sporcu yetiştirme konusunda eksikliklerimizi tamamlamadan tamamen spordan ayrı olgular üzerine pohpohlanarak Brezilya’ya gönderilen sporculardan 56’sı elendi ve 78 milyon nüfuslu dünya devi olarak gösterilen ülkemiz sadece üç madalya alabildi. Buna ek olarak Spor Toto Süper Lig içerisinde büyükler olarak adlandırılan takımlarımız dâhil birçok futbol kulübümüz geçmişte yapmış olduğu harcamalar dolayısı ile bugün UEFA tarafından denetlenmekteler. Spor dünyasında Türkiye isminin nüfusu ile paralel olarak hak ettiği yerde olmasını istiyorsak spor dünyasında da üretici tarafta yer almak zorundayız.
Avni işler
Tebrikler Ömerciğim. Başarıların devamını diliyorum.