Popülarite ve koltuk sevdası uğruna ikinci sınıf, gözden düşmüş oyuncuların ülkemize getirilmesine yıllardır şahit oluyoruz. Özellikle içinde bulunduğumuz 2017-2018 sezonunun transfer döneminde yapılan hamleler, Beşiktaş’ın yok olma noktasına gelmesinin başlangıcı olan 2010 yazını hatırlatıyor. Gazetelere baktığımda, forumları incelediğimde aklımda beliren tek fikir tarihin yeniden tekerrür edeceği oluyor.
Halef..
2010 yazı başladığında Yıldırım Demirören çoktan taraftarın desteğini ve sevgisini kaybetmişti. Günümüzde Dursun Özbek’in topladığı tepkiyi misliyle topluyordu toplamasına da o dönem Twitter ve diğer sosyal medya siteleri yeterince etkili olmadığından kıyamet kopamıyordu. Göreve devam etmemesi gerektiği konuşulurken ansızın taraftarın Porto maçlarından aşık olduğu Quaresma ile İnönü Stadı’na çıktı ve ilerleyen 6 ayda Beşiktaş’a “yıldız” yağmuru başladı. O sezona, tıpki Galatasaray gibi erken başlandı. Kolay görülebilecek ön eleme maçları şov yapılarak kazanıldı, gösteriş amacıyla Schuster ve Quaresma’ya lüks arabalar hediye edildi. Kimse takımın içinde yaşanan sorunları görmüyordu. Uzay Takımı tökezlemeye başlayana kadar kimse takım içindeki büyük sorunlardan haberdar değildi. Hücum ve savunma hatları arasında sadece saha içinde değil saha dışında da kopukluk vardı. Hiçbiri doğrulanmadığı için yazmamayı uygun görüyorum ancak takımda yerli-yabancı, defans hattı-hücum hattı başta olmak üzere bir sürü kopukluk ve kavga nedeni vardı. Portekiz Çetesi adı verilen ekip de tamamlandıktan sonra takımın yaşadığı düşüş ortada. İlk kıvılcımda yılların kaptanı İbrahim Üzülmez takımdan gönderildi. Kısa bir özet geçmeye çalışmamın sebebi aynı sorunların hepsinin Galatasaray’da semptomları olmasıdır.
Selef…
Beşiktaş’ta sorunu başlatan kutuplaşma ve sembol isimlerin gönderilmesi Galatasaray’ın da başına mutlaka iş açacaktır. Takımın sembol isimlerinden Sabri gönderildi, Sneijder küstürüldü, Selçuk’un yüzü gülmüyor. Çok değil 7 yıl önce bunlar yaşandı. Kaptanlardan Delgado ve İbrahim’in sezon içinde gönderilme şekilleri, şampiyonluğun mimarlarından Yusuf’un takımdan uzaklaştırılması ve yerli oyuncuların ikinci plana atılması hepsi takımın kimyasını derinden yarladı. G.Saray’a dönersek, Muslera hariç takımda sevilen ve sembol olarak görülebilecek bir oyuncu kalmamasının yanısıra gelen oyuncuların da seviyesi oldukça tartışmalı. Lucien Favre’nin yanında bile parlayamamış Belhanda ya da bir diğer deyişle Fransa’nın Volkan Şen’i, Sneijder’in yerini asla dolduramayacaktır. Belki asist yapar ama manevi boşluk bir kez oluştu mu onu telafi etmek mümkün olmaz. Fransızca konuşmaları ile birlik görünümü veren Gomis ise aldığı parayı ve sözleşmeyi haketmeyecek olup asla bir takımı şampiyon yapacak detay olmayacaktır. Disiplin sorunları ile bilinen Kuzey Afrikalı oyuncular kervanına belki Feghouli de katılacak. Bu oyuncuları Fatih Terim hariç dünyada hiçbir insan yönetemez ancak onu da küstürdüler. Öte yandan, transferlerden içime sinen tek isim ise Maicon oldu. Son derece yetersiz ve kendini geliştirmeyen oyunculardan oluşan savunma hattına mutlaka düzen getirecektir.
Başkan konusunda kamuoyunda herkes hemfikir olduğundan biraz da Tudor’dan bahsetmek gerekir. Teknik ve taktik bilgi olarak kesinlikle büyük bir takıma yakışmıyor olmasının yanısıra yıldız oyuncular ile geçinememesi çok büyük bir eksiklik. Geçtiğimiz sezon özelinde, Galatasaray’ı küme düşme hattı takımlarından farklı kılan üç oyuncunun ikisi ile sorun yaşaması kabul edilebilir bir durum değil. Hele kulüplerimizin maddi durumları ortadayken Sneijder’i istememek hatta serbest bırakılmasını bile göz almak takıma yapılan ihanettir. Takımdaki farklı karakterlerdeki oyuncuları nasıl idare edeceğini merak ediyorum. Öyle ki, takımda yan pas yapıp parasını alan da var hırsından formasını parçalayacak olan da. Galatasaray taraftarları sözlüklerde, forumlarda takımlarını övüyor ancak teknik direktör gerçeği takımın rekabetçiliğini engelliyor. Kimsenin beğenmediği Slaven Biliç’in dahi çok net oyun planı vardı ama ilk maçını 4 gün sonra oynayacak Galatasaray 3-5-2 mi oynar 4-2-3-1 mi oynar kimse bilmiyor.
Yine de
Ligimizde başarılı olmanın anahtarı, iyi oyunculardan önce inanmış kudretli bir başkana ve kendini kanıtlamış bir teknik direktöre sahip olmaktır. Bunun tek istisnası 2014-2015 sezonunda Hamza Hamzaoğlu ile şampiyon olan Galatasaray’dır. Günümüzdeki başkanına ve teknik adamına baktığımızda başarı uzak bir ihtimal olabilir ancak konu Galatasaray olduğunda imkansız diye bir şeyden bahsetmek hata olur. Yoksa sol bek niye bulunmasın?
Görsel Kaynakları:
http://actoker.blogspot.com.tr/2010/08/besikas-gunlugu-2010-2011-uefa-playoff.html
http://www.ashaber.com/haber/3347/medipol-basaksehir-galatasaray-macindan-sonra-igor-tudor-ve-wesley-sneijder-kavga-etti.html