Geçtiğimiz yıllarda ülkemiz futbolu adına en çok takdir edilen kurum kesinlikle Altınordu oldu. Alanında faaliyet gösteren sayılı ve futbolumuza yeni bir soluk getiren nadir unsurlardan biri olmasının ekmeğini de fazlasıyla yemiş olmasıyla kendini tartışılmaz bir konuma getirmiştir. Tartışılmıyor olması, kulübün hatalarını ve bazı açılardan yanlış yapılanmasının önünü kapatmıyor aksine bir nevi teşvik ediyor. Özeleştiri kültürünün oturmadığı toplumumuzda dışarıdan yıkıcı bir eleştiri gelmediği sürece insanlar hatalarını fark edemiyor. Son olarak U-12 oyuncularının yer aldığını turnuvada Beşiktaş oyuncularına yapılanlarla birlikte hatalarının artık konuşulması gerektiği gerçeği karşımıza çıkıyor. Altınordu’ya getirilecek eleştiriler şunlar olabilir; ideolojilerinin uygulanabilir olmaması, taraftar sorunları, 1 Ocak doğumlu oyuncuları ve Bucaspor geçmişi ile ele alınarak yapılabilecek eleştiriler.
Altınordu’nun yalnızca yerli oyunculara yönelmesi son derece saygı duyulması gereken ancak bir o kadar da uygulaması zor olan bir yaklaşımdır. Futbolseverlerin özellikle İspanya’nın Bask takımlarından hatırlayacağı bir uygulamaya sahipler fakat o kulüpler dahi bu uygulamalarını yumuşatmış durumda. Athletic Bilbao, Bask oyuncu havuzunun darlığından ötürü kısıtlamalarını yumuşattığından siyahi Inaki Williams’ı bir şekilde oynatabiliyor. Altınordu gibi onlar da uzun süre boyunca forma reklamı almaya karşılardı fakat direnemeyip Petrobras ile anlaşma yapmışlardı. Burada tartışılması gereken konu Altınordu’nun temsil ettiği değerlerdir. Eğer ülkemiz altyapılarını temsil ediyorlarsa kadroda yer alan Mirkan Aydın gibi oyuncuları kadrolarına dahil etmemeleri gerekiyor. Alman altyapısının ürünü olan Mirkan içinde bulunduğumuz sezon takımı ileri taşıyor fakat temsil ettiği değerin karşılığı yok. Altyapı unsuruna bu kadar önem veren bir kurumun başı sıkıştığında sırf Türk diye Almanya çıkışlı bir oyuncuyu oynatmasının mantıksız olduğunu düşünüyorum. Şayet, Mirkan’ın kendisi Türk, futbolu Alman. Bununla birlikte ülkemizde Bask – İspanyol çatışmasına benzer bir gerilim olmadığından buna benzer bir yaklaşım göstermeleri de mantıklı durmuyor. Ek olarak belirtmekte fayda var ki, Bask Bölgesi ideallerine sahip oyuncular Bilbao’dan ayrılma konusunda çekincelere sahip oluyor oysa ülkemizde futbolcular Cengiz Ünder ve Salih Uçan gibi fırsat bulduklarında İstanbul takımlarıyla görüşmelere başlıyor. Altınordu’nun bu aşamada uygulayabileceği fikirlerden biri Türk coğrafyasını kucaklamak olabilir. Yalnızca Orta Asya ve Azerbaycan’dan gelecek çocuklar ile yapılacak temsil Basklar benzeri bir durum yaratabilir. Buna karşın eğer altyapı iddiaları devam ediyorsa, altyapıya girmiş ırkı farketmeksizin her çocuğa şans verebilirler. Küreselleşen toplumda, dil ve eğitim ile zaten özünü korumaya çabalayan Altınordu bu şekilde yabancı çocukları da Türk çocukları gibi yetiştirebilir. Örneğin Barcelona bu yöntemi uygulayarak önemli yetenekleri Katalan kültürüne ve kulübüne kazandırıyor.
İzmir, ekonomisi ve kültürel yapısı ile ülkemizin önde gelen şehirlerinden biri olmasına karşın futboldan anlamayan yöneticiler nedeniyle yıllarca Süper Lig’den uzak kalmış bir şehir olarak karşımıza çıkıyor. Buna karşın şehrin sahip olduğu asırlık çınarlar, taraftarları ve onların oyuna olan tutkusu ile sık sık futbol gündemimize geliyor. Geçtiğimiz günlerde küme düşerek dibe vuran Karşıyaka, küllerinden yeniden doğmaya hazırlanan Altay ve Süper Lig’in can yakan takımı Göztepe taraftarlarıyla dikkat çeken camialar. Altınordu da bahsi geçen takımlar gibi asırlık çınar fakat taraftar konusunda büyük sorun yaşıyor. Taraftarı olmamasından dolayı eleştirilen Başakşehir ile kıyaslandığında, 5 yıllık takımın dahi daha fazla taraftarı olduğu dikkat çeken bir nokta. Buna ek olarak, Altınordu yalnızca kendi bünyesine dahil ettiği çocuklar ve onların ailelerine ulaşabilirken; Başakşehir, İstanbul’un çeşitli semtlerinde açtığı spor okulları ve o çocuklara verdiği değer ile çocuklar ve kulüp arasında önemli bir bağ kuruyor. Günümüzde eleştirilen Başakşehir camiası orta vadede semt takımı olmasının avantajını da stadı sayesinde kullanabilecekken Altınordu için bu durum da geçerli değil. Altınordu’nun yeni stadyum konusunda şehrin dışını düşündüğü iddiaları varken taraftar sayısının gelişmesini beklemek iyimser bir tahmin olacaktır. Taraftar bulamadığı sürece oynadığı futbol kimi tatmin edecek? Yetiştirip satacağı oyuncular ile yalnızca Seyit Özkan’ı mı maddi açıdan tatmin edecek? Bucaspor’da olduğu gibi projeyi başka bir kulübe taşımayacağının garantisi var mı? En iyi ihtimalde dahi bir kulüp milli takımı ne ölçüde besleyebilir?
Altınordu’nun başarılı olduğu konuların başında medya ve algı yönetimi geliyor. Sporx ve Uğur Meleke’nin üzerinde durduğu 1 Ocak doğumlu futbolcular konusunda önde gelen kulüplerden biri maalesef Altınordu’dur. Yaş küçültme konusunda ülkenin en önde gelen kulübü olmalarına karşın, U-12 turnuvasında Beşiktaşlı çocukları ağlatacak ve bunu haklı gösterecek kadar güçlü bir medya yönetimine sahipler. Henüz ergenliğe bile girmemiş çocukları; en büyük hobileri hatta gelecekteki mesleklerinden soğutmaya kimsenin hakkı olmamalı. Çocukları üzmenin yanısıra Özkan’ın, velilere yaptığı terbiyesizliği hemen hiçbir medya kuruluşu haber yapmadı. Özkan açısından basında yer alan diğer iddialar ise velilere yaptığı terbiyesizliği dahi aşacak nitelikte. Kendisi reddetmesine rağmen darp raporu alan rakip oyuncu da var, futbol okulundaki çocukları ayartarak kendi kulübüne katması da var. Bu durumlar iddia niteliğinde olduğundan kendisini eleştirmek doğru olmayacaktır fakat Beşiktaş maçındaki durum görseller ile kanıtlanmış durumda. Seyit Özkan’ın Bucaspor ve Altınordu projelerinden günümüze kadar kaç oyuncu yetiştiğine dair hafızanızı zorlarsanız, günümüzdeki itibarının başarılı PR operasyonunun farkına varacaksınızdır. Kaldı ki, Çağlar ve Cengiz’in doğrudan Altınordu ya da Buca tarafından yetiştirilmediği açıkça ortadadır. Bu oyuncuları yerel takımlardan keşfetmek pek tabi takdir edilesi ancak başarıyı tamamen üstlenmeleri kabul edilemez. Ayrıca bu sezon üzerinde durulan gelecek vaadeden oyuncu Berke Özer’in neden forma şansı bulamadığı da tartışılması gereken bir durum. Manchester City tarafından istendiği iddia edilen kaleci, Casillas’ın Real Madrid formasını giydiği yaşta ama hala 1.Lig takımı Altınordu’da yedek oturuyor. Yukarıda bahsedilen Mirkan’da olduğu gibi Arda Kardeşler de Berke’nin önünde şans buluyor. Yusuf Acer ve Kerim – Barış Alıcı gelecek vaadeden isimler ama bu oyuncuları medya pohpohlaması dışında değerlendirebilen var mı? Altınordu’da oynayan her kim varsa vasatın üzerine çıkıyorsa koşulsuz şartsız övülüyor.
Kanaatimce akıl almaz olan durum ise Altınordu’nun hedeflenen süreden önce Süper Lig’e çıkması durumunda tercih edeceği politikadır. Bulunduğu seviyede değil yükselmek, kalmayı bile hedeflememek son derece sportmenlik dışı bir yaklaşım olacaktır. Süper Lig’in maddi getirisini altyapılarda değerlendireceklerini ileri sürmelerine karşın burada diğer takımlar açısından da durum irdelenmeli. Eski Ankaraspor’un 0 puan -112 averajla tamamladığı sezonu mu tekrarlamak istiyorlar ya da bu sezon Karabükspor daha öncesinde de Ankaragücü’nün yaşadığı ve lige yaşattıkları ne ölçüde ligimize yakışıyor. Ligimizin marka değerini düşürecek bir politika olmasının haricinde yurtdışından bakıldığında bu politika masum görünmeyebilir. Hiçbir takım sezon başlamadan küme düşmeyi hedeflemez ve sadece rakiplerine karşı değil kendi futbolcusuna karşı bu saygısızlığı yapmaz. Hali hazırda dünya üzerinde hiçbir ligde böyle bir vaadi ileri süren takım olmamakla birlikte hiçbir futbol coğrafyasında basın çalışanlarının ve futbol otoritelerini böyle bir görüşü desteklemesi, ülkemizin aksine mümkün durmuyor.
Altyapıdaki çocuklar için kulübün bir nevi futbol meslek okulu niteliği görmesi kesinlikle takdir edilmesi gereken bir atılım ve eleştirilmesi için artniyetli olmak gerekiyor. Akıcı ve temiz bir Türkçe kullanımının yanısıra edebi eserlere önem vererek kaliteli insan yetiştirme amaçları, ülkemiz özelinde futbola katılabilecek çok değerli bir renk. Futbol eğitimleriyle birlikte kişisel gelişimlerini de sürdürmeleri onları en azından iyi insan yapacaktır. Futbolcuların sosyo-kültürel yapıları dikkate alındığında bu durum daha da değerli hale geliyor. Örneğin, Kadınlar Günü için yaptıkları ve yaptıklarından öte düşünceleri çok değerli. Başka takımlardaki arkadaşları basit bir sosyal medya mesajını tercih ederlerken onlar insanların hayatına dokundu ve insanlara örnek oldu. Nitelikli insan olma konusunda yapılabilecek eleştiri ise yine yaptıkları her davranışın medyaya yansımasıdır. Instagram’da paylaşım yapmak için yurtdışı festivallerine giden ünlü insanlar gibi yaptıkları her adımı paylaşıyor olmaları onların samimiyetini sorgulamama neden oluyor.
20 yılda 3 futbolcu çıkarmış bir sistemi kusursuz zannetmek en büyük yanılgı olacaktır.
Kaynaklar:
https://www.yeniasir.com.tr/spor/2017/04/20/dayak-krizi
http://www.sporx.com/1-ocak-dogumlularda-lider-kulup-altinordu-cikti
http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetayArsiv&ArticleID=1162159&AuthorID=112&b=Turkiyede%20futbolcular%20Ocakta%20mi%20dogarlar%20&a=Ugur%20Meleke
https://kralspor.ensonhaber.com/u12-izmir-cupta-besiktas-altinordu-krizi-yasandi-2018-04-08.html
http://skor.sozcu.com.tr/2017/02/08/altinordu-avrupaya-veda-etti-587598/