“ Derbilerin favorisi olmaz. “ bu sözün sahipleri ya futboldan anlamıyordur ya da değişkenleri yeterince analiz edemiyordur. Bu değişkenler; teknik direktörün mentalitesi, maçın hakemi ve tabii ki sakat ve cezalılardır. Beşiktaş – Fenerbahçe maçları ise daima bu değişkenlerin etrafında şekillenmiştir. Kimilerince ülkemizin en heyecanlı futbol maçı olarak gösterilse de, bu maçların tamamen bu şekilde geliştiğini iddia etmek manasız olacaktır.
Teknik direktörlerin mentalitesinden başlamak gerekirse; Ersun Yanal’ın oyun sisteminin henüz oluşmadığını görmek zor olmayacaktır. Hali hazırda teorideki uygulaması, Fenerbahçe’deki bir sezon hariç pratikte tamamen başarısız olan bir fikre sahip tecrübeli teknik adamın bu macerası da henüz olumlu geçmiyor. Kaldı ki, Fenerbahçe’nin son şampiyonluğunda dahi Ersun Yanal’ın takımı Beşiktaş’ı mağlup edememişti. Hatta ve hatta, Kadıköy’de oynanan ve gol ziyafeti sunan maçta Necip Uysal’ın hatalı kırmızı kartı olmasa Fenerbahçe’nin yıllar süren yenilmezlik serisi muhtemelen sona erecekti. Pek tabii, maçın ikinci devresinde Fenerbahçe aleyhine de hatalar gerçekleşse de Necip’in gördüğü “ucuz” kartlar olmasa skorun farklı gelişeceği tartışma götürmez bir gerçek. Kompakt bir takım olma yolunda emekleyen o dönemki Beşiktaş’a karşı dahi zorlanan Fenerbahçe’nin bu maçta nasıl bir taktikle sahaya çıkacağı merak konusu.
İki yıldır sonbaharı formsuz geçiren ve ikisinde de şampiyonluk trenini o dönemde kaçırayazan Şenol Güneş ise yine kendisi için önemli bir sınava hazırlanıyor. Fenerbahçe’ye karşı şansı tutmayan ve kişisel bir hırs haline getiren Güneş özellikle ilk maçta hırsının kurbanı oldu. Oldukça güçsüz bir Fenerbahçe’ye karşı hücumda çekingen davranması, rakip takımın puan alabildiği nadir maçlardan birine ön ayak oldu. Babel’in yıllar sonra dahi hatırlanacak golü olmasa şut bile çekmekte zorlanılması oldukça kötü bir izlenim oldu.
Bu maçta yapabileceği en büyük hata, yine aynı savunma yaklaşımı ile Gary Medel’i 11’de kullanmak olacaktır. Takımın oyun zekasını düşüren diğer oyuncular Caner ve maalesef Quaresma’nın 11’de başlayacağı dikkate alınırsa sorunun ciddiyeti iyice ortaya çıkacaktır. Vaktiyle Veli Kavlak’ı öven taraftarlara aldanılmaması gerek ve Medel’i ya stoperde ya da kulübede görmek daha iyi olacaktır. Ljajiç’in cezasında 10 numara pozisyonunda kullanılabilecek oyuncular Oğuzhan ve Kagawa olarak dikkat çekiyor. Buna karşın Oğuzhan’ın o pozisyonu sevmemesi ve Şenol Güneş’in sisteminde tamamen yetersiz kalması onun tercih edilmemesi için yeterli olmalıdır. Quaresma – Oğuzhan – Caner veya Quaresma – Oğuzhan – Lens gibi formüller, Fenerbahçe’yi maça ortak edecektir. Hazırsa Kagawa, değilse Güven Yalçın’ın o pozisyonu doldurması en uygunu olacaktır. Güven’in zaten pozisyonu o nokta ancak rolu oyun kurmak değil gölge santrafora kaymak olduğundan rakibin dengesini bozabilir. Galatasaray maçı başta olmak üzere o noktada görev aldığında maça daha net katkı verdiğini görmek zor değil.
Şahsen Quaresma’yı beğenmiyor olsam ve oyunundan profesyonelliğine her özelliği takımı olumsuz etkilese de Şenol Güneş’in inadını yenmek imkansız. Her zaman olmasa da çoğunlukla onun varlığına rağmen kazanması ve mücadele etmesi gereken bir takım var. Quaresma’ya ek olarak sol açık seçimi de maçın belirleyici özelliklerinden olacak. Caner Erkin, Mustafa Pektemek oynaması fayda getirmeyecekken, Lens için o bölgenin ters kanat olduğunu unutmamak gerekiyor. Güven’in sık sık içeri devrilmesi onu sivriltiyor ve rakip savunmayı bozması tercih edilebilir kılıyor.
Oyun zekası, kullanılması durumunda bu maçta Beşiktaş’ın en büyük silahı olabilir. Bunun gerçekleşmesi için Caner Erkin’in kesinlikle sol bekte oynamaması gerekiyor. Savunmada Vida’nın dengesini her maç bozuyor ve onun performansını düşürüyor. Hali hazırda Quaresma da varken Caner’in varlığı hücumların kalitesini düşürüyor. Savunmadaki savrukluğu ve ofsayt çizgisini sık sık bozması onun diğer olumsuz yanları. Medel ise tüm mücadelesine rağmen savruk ve oyun zekası, topa hükmeden takımlar için yetersiz. Kesicilik özellikleri yüksek ama o da manasız presleriyle rakip takımdan çok kendi takımının savunma kurgusunu bozuyor. Bu nedendendir ki, kendisinin yedekte olduğu maçlarda Beşiktaş üst üste puanları topluyor.
Nihayet; Ljajiç’in cezası maçın kaderini belirleyebilecek unsurların başında gelmesine karşın Beşiktaş sakin oyunu ve topa hükmetmesiyle Fenerbahçe karşısında skora rahatlıkla ulaşabilir. Rakibin deplasmanda gol atmakta zorlanmasının haricinde Moses hariç fizik kalitesi yüksek olmayan oyunculardan kurulu olması Beşiktaş’ı şanslı konuma taşıyor. Tecrübeli ayaklara sahip takım, bunlara sahip olmayan ve moral olarak düşmüş rakibine karşı Vodafone Park’ın da katkısıyla önde başlıyor desek yeridir. Buna karşın belirtmekte fayda var; Beşiktaş teknik heyetine yapılabilecek bir Miha Zajc süprizi ve onun vereceği ekstra bir katkı maçın gidişatını temelden değiştirebilir.
Hakeme de kısaca değinmek gerekirse; ülkemizdeki hakem yokluğunun en temel göstergelerinden biri olan Bülent Yıldırım’a bu maç adeta “kaldı”. FIFA kokartını kaybeden ve gözden düşen Yıldırım’dan bir sporsever olarak beklentim maçı idare etmenin ötesine geçmemesi olacak. VAR’ın başında olacağı konuşulan Cüneyt Çakır’ın gözetiminde yönetiyor olması kötü olmayacaktır. Yıldırım’ın yönettiği son maç taraftarlarda tepki doğurmuştu. Her şeye rağmen Ali Palabıyık seviyesine düşmeyecek bir hakem performansı kimseyi rahatsız etmeyecektir.
Hakemin hiç konuşulmadığı bir derbi olsun! Ersun Yanal da zaten hiçbir zaman Aykut Kocaman gibi “zımba” , “taç hırsızlığı” gibi konulara girmediğinden tribünler de sakin kalacaktır. Centilmenlik öne çıksın!