Spor tarihi bugüne kadar birçok büyük başarılara tanıklık etmiştir. Örneğin Michael Phelps, son 5 olimpiyat oyunlarında yüzme dalında toplamda 23 altın, 3 gümüş ve 2 bronz kazanarak Yaz Olimpiyat Oyunları tarihinde en çok kürsüye çıkan isim olmuştur. Usain Bolt, 2008, 2012 ve 2016 Olimpiyat Oyunlarında atletizm dalında,100,200 ve 4×100 kategorilerinde aralarında dünya ve olimpiyat rekorları olmak üzere toplamda 8 altın kazanmıştır. Bu iki başarı spor dünyasının tanıklık ettiği en büyük başarılardan ikisidir.
Rafael Nadal’ın 10. Roland Garros zaferi de en az Michael Phelps ve Usain Bolt’un başarıları kadar tarihi bir başarıdır. İspanyol tenisçi, 2015 ve 2017 yılları arasında deyim yerindeyse kariyerinin Fetret Devri’ni yaşamış ve birçok şampiyonluğu rakiplerine kaptırmıştı. 2017 yılı başladığında Nadal tam anlamıyla küllerinden doğmuştu. Nadal adeta Victor Hugo’nun “Gecenin en karanlık olduğu an şafağa en yakın andır.” cümlesini slogan haline getirmiş gibiydi. 2017 Avustralya Açık turnuvasında inanılmaz bir performans gösterip finale kadar çıktı. Nadal’ın en önemli silahı olan o güçlü forehand topsinler, kort içi dinamizm ve en önemlisi hiç kimsede olmayan mental güç geri gelmişti. Nadal, onun asla eski Nadal olamayacağını düşünenlere en iyi cevabı kortta vermişti. Özellikle İspanyol tenisçinin yarı finalde oynadığı Dimitrov maçı Nadal’ın “Ben hala yıkılmadım. Ayaktayım!” mesajı verdiği maçtı. Nadal, belki turnuvayı finalde nefes kesen maçta Federer’e kaybetmişti ama bu turnuvada deyim yerindeyse Eski Nadal’ı geri kazanmıştı.
Roland Garros’a Nadal; Monte Carlo, Barcelona ve Madrid şampiyonluklarıyla geliyordu. Son 2 yıldır üzerinde olan ölü toprağını atmış, özgüvenli bir Nadal vardı tenis severlerin karşısında. Lakabının hakkını vererek tam bir “Toprak Ağası” gibiydi ilk maçlarda. Nadal, bırakın rakiplerine birkaç set vermeyi birkaç oyun bile vermiyordu. Bu skor bir Grand Slam maçı için özellikle de 3.tur için gerçekten inanılmazdı. İspanyol tenisçi eski günlerindeki gibi kortta çok dominanttı ve kendi oyununu rakibe dikte ettiriyordu. Nadal oyunuyla hem keyif alıyor hem de izleyenlere keyif veriyordu. Nadal finale yükseldiğinde karşısında hiç Grand Slam finali kaybetmeyen Wawrinka vardı. Nadal’ın bu performansına rağmen hala final maçı için bazılarının kafasında soru işaretleri vardı. Nadal’ın 3 yıldır bir Grand Slam kazanamaması da bu soru işaretlerini arttırıyordu. Final başladığında İspanyol tenisçi adeta bütün soru işaretlerini bitirecek bir performans sergiledi ve Roland Garros’taki 10. Şampiyonluğuna ulaştı. İspanyolca 10’uncu anlamına gelen “La Decima” gerçekleşmişti. Bu şampiyonlukla birlikte Nadal, bir Grand Slam turnuvasında 10 şampiyonluk kazanan tek tenisçi olarak tarihe geçti. İspanyol raket aynı zamanda turnuvada hiç set kaybetmedi ve bu alanda da tarihe geçti.
Büyük bir Real Madrid taraftarı olan Nadal’ın tıpkı Marid’in 10. Şampiyonluk rüyası “La Decima” gibi kendi rüyası da gerçekleşmişti. Nadal’ın şampiyonluk kupasını da Toni Nadal’ın elinden alması ortaya çok güzel görüntüler çıkardı. Normalde şampiyonluk kupası turnuva organizatörlerinin belirlediği bir kişi tarafından şampiyonlara verilir ama Toni Nadal’ın yıl sonu görevini bırakması ve “La Decima” hatırına böyle bir jest yapıldı. Ayrıca jestler bununla da kalmadı ve Toni Nadal’a da Rafael Nadal’a verilen kupanın birebir aynısı verildi. Rafael Nadal bu eşi benzeri olmayan şampiyonlukla tıpkı Michael Phelps ve Usain Bolt’un başarılarında olduğu gibi tarihe altın harflerle yazılmıştır.
Kaynakça
1-www.rolandgarros.com
2-www.olympic.org
Cengiz donmezer
Genc kardeşim başarılı bir çalışma senden ricam fenerbahçe spor kulübünün geçmişten günümüze bir çalışmasını yapıp yazmani istiyorum