Wimbledon 2018’i geride bıraktık. Sezonun çimdeki tek büyük çaplı turnuvası, gelenekleri ile ünlü Wimbledon bu sene de birçok hatıra bıraktı bizlere. Ben Wimbledon’u sezonun en sevimsiz turnuvası olarak görüyorum çünkü çim kort, tenis oynaması en anlamsız kortlardan birisi ve çim kort sezonu ile toprak kort arasında çok az bir geçiş süresi var. Roland Garros’tan çıkan bir tenisçi 3 hafta sonra bir diğer Grand Slam’e, Wimbledon’a gelmek zorunda kalıyor, haliyle ikisinde birden başarılı olmak bir hayli zor. Tenisçiler ya toprak sezonuna önem vermeyip çime hazırlanacak ya da tam tersi strateji uygulayacak. Bu yüzden Wimbledon’un en az 2 hafta daha geç yapılması gerektiği fikrindeyim.
Bu sezonki Wimbledon hem kadınlarda hem erkeklerde bir yandan geri dönüşlerin sahnelendiği diğer yandan da yeni isimlerin podyuma çıktığı bir turnuva oldu. Yazımın teması da bu geri dönüşler ve sahneye çıkışlar: Novak Djokovic 2 yıl önce düşüşünün başladığı yerde bu yıl 4. kez şampiyon olarak turda tekrardan zirveye talip olduğunu gösterdi, Angelique Kerber 1. sıradan düşüşünün sene-i devriyesinde Wimbledon şampiyonu olarak tekrardan ilk 4’e girerek kariyer Grand Slam’ine bir adım daha yaklaştı ve gururumuz Yankı Erel de çiftlerde gençler şampiyonu olarak göğsümüzü kabarttı ve gelecek için bizi umutlandırdı.
Önce kadınlar tarafına bakalım ve neredeyse Kerber’in şampiyonluğu kadar önemli bir başarıyı selamlayalım: Serena Williams hamilelik ve doğum sonrası uzun bir süre uzak kaldığı kortlara Indian Wells aracılığıyla döndükten sonra sadece Miami ve Roland Garros’u oynayarak Wimbledon’a katıldı ve finale kadar yükseldi. Kimse kendisinden bir şampiyonluk beklemezken, seribaşları da sırasıyla elenirken Serena hakkıyla finale kadar geldi. Özellikle Julia Goerges’ karşı harika bir oyun oynayan Serena bu turnuva sonunda alkışı hak eden isimlerden birisiydi.
Seribaşları Halep, Wozniacki, Svitolina ve Muguruza çok erken elenirken formsuz Ostapenko, toprakçı Kiki Bertens ve Grand Slam’lerde çok başarısız olan Camila Giorgi de çeyrek finale kalan sürpriz isimlerdi. Bunun en büyük sebeplerinin de Wimbledon’un toprak sezonunun hemen arkasından gelmesi ve çim kortun da son derece ters bir zemin olması olduğunu düşünüyorum zira formunda olan Wozniacki’nin, Halep’in veya geçen seneki şampiyon Muguruza’nın biraz daha ilerilere gitmelerini beklerdim açıkçası. Sonucunda da Kerber’in hak ederek kazandığı bir Wimbledon oldu ve Kerber’in kariyer Grand Slam’i için önünde sadece bir Roland Garros şampiyonluğu kaldı. Sezon başındaki formunu epey yükseltmesinin karşılığını bu turnuvada aldığını düşünüyorum Kerber’in.
Erkekler tarafında ise birçok insan Federer’in şampiyonluğunu beklerken Kevin Anderson sürpriz bir şekilde çeyrek finalde Ekselansları’nın yolunu kesti. 2-0 geriye düşen Anderson, 4 saat 15 dakika süren maçın sonunda yarı finale çıkan isim oldu. Federer’in elenmesinden sonra çeyrek finalde gözler Nadal-Del Potro maçına çevrildi zira bu maçın kazananı yarı finalde Djokovic’in rakibi olacak ve şampiyonluğun en büyük adayı olacaktı. 5 saate yaklaşan 5 setlik maçı kazanan Nadal bir kez daha Djokovic’in karşısına dikilmiş ve kupayı gözüne kestirmişti. Yarı finallere geldiğimizde bizi 6 buçuk saat süren bir Anderson-Isner maçı karşıladı. İki büyük servisçinin karşılaşmasının uzayacağını tahmin etmiştik ama bu kadarını da beklemiyor ve istemiyorduk. Kazanan Anderson oldu ve finaldeki rakibini beklemeye koyuldu.
Nadal ve Djokovic, Londra saatiyle 10 sularında, tavanı kapatılmış Merkez Kort’a çıktıklarında seyirciler büyük bir maça tanıklık edeceklerini az veya çok tahmin edebiliyorlardı. Daha önce 51 kez karşılaşan bu iki gladyatör bu defa çimde ve formlarının zirvesinde karşılaşacaklardı. Kimi otoritelere göre erkekler tenisinin en büyük rekabetini yaratan bu ikili 52. kez karşılaştıklarında sahada muazzam bir kalite ve mücadele vardı. Djokovic öne geçti, Nadal yakaladı, Djokovic tekrar öne geçti ve saat gece 1’i vurunca Wimbledon hakem komitesi maçı ertesi öğlene aldı. Ertesi öğlen korta gelen tenisçiler mücadeleye kaldıkları yerden devam etti, Nadal 4. seti kazandı, final setine kalan maç Novak Djokovic’in zaferiyle tamamlandı ve Djokovic finalde Anderson’un rakibi oldu. Aslında turnuvanın kazananı da bu maçla belli olmuştu zira iyi return’cüler Wimbledon’da büyük servisçilere karşı hep şanslı olmuşlardı, ayrıyeten Anderson çok yorgun ve Djokovic de çok formda ve moralliydi. Beklenen oldu ve Djokovic 3 sette kupaya uzandı. Saklandığı, bilendiği yerden çıkmış, kupaları toplamak için geri dönmüştü adeta. Federer ve Nadal arasında paylaşılan bir 2017 sezonunun ardından sahneyi tekrardan devralan Djokovic, sezonun devamı için bize daha büyük bir rekabet vaad ediyordu sanki. Nadal zirvedeki yerini korurken, Djokovic de 10.luğa yükselmişti.
Ve son söz de Yankı Erel’e. 2000 yılında Tekirdağ’da doğan Yankı Erel bugün ülkemizin ilk Wimbledon şampiyonu. Wimbledon maç takvimine baktığım bir günde Türk bayrağının yanında “Y.Erel” ismi dikkatimi çekti ve Yankı Erel’i gün be gün takip ettim. Pazar günü Djokovic şampiyon olurken Yankı da arkadaki kortta maçını tamamlıyor, kupaya uzanıyordu. Şahsen çok mutlu oldum, İpek Soylu’dan sonra gençlerde bir şampiyonumuzun daha olması bence yüz ağartıcı bir başarıdır. Yankı Erel’e sonsuz tebriklerimi, başarı dileklerimi ve teşekkürlerimi iletiyorum; kendisinden daha büyük başarılar bekleme hakkını da kendimde görüyorum naçizane.
Tebrikler Yankı Erel!
Kaynakça:
Resimler aşağıdaki adreslerden alınmıştır:
journalnewsmedia.com/wimbledon-gala-novak-djokovic-angelique-kerber-dance-at-wimbledon-champions-dinner
https://www.mynet.com/yanki-erel-wimbledon-ciftlerde-sampiyon-164370-myspo
https://www.hindustantimes.com/tennis/serena-williams-sets-up-wimbledon-final-clash-against-angelique-kerber/story-8CQA3wtoFLAr2LXvuWHsGJ.htm
https://www.haberturk.com/djokovic-nadal-macinin-galibi-sirp-raket-wimbledon-tek-erkeklerde-final-belli-oldu-2058991-spor
http://www.posta.com.tr/Yanki-erel-wimbledonda-sampiyon-oldu-2025436
https://wwos.nine.com.au/2018/07/16/01/33/djokovic-beats-anderson-in-wimbledon-final
https://scroll.in/field/886523/serve-serve-serve-switch-hit-anderson-vs-isner-was-both-historic-and-a-call-for-change