Sporu izlenebilir kılmak her şeyin anahtarıdır. İzlenebilirlik arttıkça yöneticisinden oyuncusuna herkes daha fazla para kazanmaya başlar. İzlenebilirliğin temeli de rekabete dayanıyor spor dünyasında. NBA’de 90’lar Jordan-Pippen’a karşı Stockton-Malone rekabetiyle geçerken 90’ların sonu 2000’lerin başı gibi Kobe ve Shaq’li Los Angeles Lakers, Tim Duncan’lı San Antonio Spurs rekabeti kısa bir süreliğine sahne aldı. 2000’ler nispeten daha sıkıcı geçti, oynanan oyunda bir ilerleme yoktu. Araları bozulan Kobe-Shaq ikilisinin rekabeti, daha sonrasında takip eden Boston- Lakers rekabeti NBA’i ayakta tutuyordu. Sonra LeBron James, Dwyane Wade ve Chris Bosh’ın aynı takımda buluşmasıyla başlayan “süper takım” devri zamanla NBA’i ayağa kaldırdı. Golden State Warriors tempo basketbolunu zirveye çıkardı ve zamanla tarihin en iyi kadrosunu oluşturdu.
Dönem yine ikililerin dönemi oldu diyebiliriz. Uzun zamandır konuşulan LeBron James Anthony Davis birlikteliği gerçekleşti, Kawhi Leonard ve Paul George birlikteliği iki oyuncu için de yeni bir meydan okumaydı. Kyrie Irving ve Kevin Durant gibi iki benzer karakter Brooklyn Nets’de bir araya geldi, Golden State Warriors Durant’in ayrılığından sonra D’Angelo Russell’ı kadrosuna ekledi, Harden ve Westbrook tekrar Houston’da buluştu.
İşler bir hayli karışmış, düzen de bir hayli bozulmuş durumda. Geçen senenin iki finalisti de büyük güç kaybettiler. İki takımın da en iyi ihtimalle son sıralardan Playoff’a girme şanslarını kovalayacağını düşünüyorum ama ekmek aslanın ağzında. Öbür yandan medya Temmuz ayından beri bu senenin ana temasının Los Angeles rekabeti olacağını vurguluyor. Bir tarafta LeBron James ve Anthony Davis ikilisi, diğer tarafta Kawhi Leonard ve Paul George ikilisi var. Leonard ve George’un sezon içinde medya tarafından Jordan ve Pippen’a benzeteceliğine dair iddiaya da girebilirim açıkçası. Ancak ben bu “Hollywood” rekabetinin suni bir rekabet olduğunu düşünüyorum. LeBron James beraber oynadığı uzunun verimini azaltır düşüncesine katılsam da bu sene böyle olmayacak ama hem LeBron’un yaşı ile doğru orantılı giden savunma yapma isteksizliği ve kadro mühendisliğindeki yanlışlıklar Lakers’a pahalıya mal olacak. Aynı zamanda geçtiğimiz günlerde Lakers’ın olası ilk 5’inde Anthony Davis 4, JaVale McGee 5 numara oynayacak gibi gözüküyordu. Eğer Anthony Davis 5 numara oynamayı kabul etmez ve Kyle Kuzma “ Point Forward” dediğimiz kısa 4 numara pozisyonuna geçmezse Los Angeles Lakers bir hayal kırıklığına dönüşebilir. Çünkü başarının sırrında özveri yatıyor ve bana kalırsa Anthony Davis’in pivot pozisyonuna geçmemesi konusundaki isteksizliği özveri eksikliğinden kaynaklanıyor.
Daha sezon başlamadan öngörüde bulunmaya hep karşı olmuşumdur aslında ama bu benim için oyun gibi bir şey, kendimi alıkoyamıyorum. Bana kalırsa biz Haziran ayında Los Angeles Clippers- Milwakuee Bucks mücadelesini izliyor olacağız. Milwakuee’nin geçen sezonki kadrosundan Malcolm Brogdon dışında önemli bir kayıp vermemesinin ve Wesley Matthews gibi önemli eklemeler yapılmasının meyvesini bu sezon NBA finali ile taçlandıracağını düşünüyorum ancak Antetokounmpo için bu sene o sene değil gibi. Ben de birçok kişi gibi komple bir oyuncu olup şampiyonluğa ulaşabilmesi için hücum yelpazesine net bir şut eklemesi gerektiğini düşünüyorum.
Son olarak bu yazıyı okuyanlardan bazıları beni yazının şu noktasına kadar şampiyonluk denkleminde Houston Rockets’tan bahsetmemiş olmam konusunda eleştirebilir, fakat Rockets Russell Westbrook ile beraber seviye atlamayabilir, aksine verimsizleşebilir. Westbrook bir savaşçı, kendini kesinlikle topsuz oyunu oynamaya adapte edebilecektir ama istikrarlı olarak şut sokabileceği konusunda büyük şüphelerim var. Bana kalırsa bu senenin sürpriz takımı Houston Rockets değil Utah Jazz olacak ve şampiyonluğun büyük adaylarını uzun bir süre sessizce takip edecekler.