İnsanoğlu’nun Gizem Yolculuğu: Göbeklitepe The Gathering

Cermodern’de kökenlerimizi keşfediyoruz. İnsanın kendi elleriyle yapmış olduğu ilk tapınakları barındıran Göbeklitepe aslında Şanlıurfa’da yer almaktadır. UNESCO Dünya Miras listesine giriş yaparak son dönemin en çok dikkat çeken tarihi bölgesi olmuştur. M.Ö 10 bin yıl öncesine götüren tapınaklar görkemli olmanın yanında bir gizem de yaratıyor. Çünkü o dönemde bilindiği üzere insanlar henüz yerleşik hayata geçmemişti ve avcı toplum olarak hayatlarını sürdürüyorlardı.

1990’larda kazı çalışmalarından sonra  ezberleri bozan Göbeklitepe’de insanların bir araya gelip bir toplantı yapıldığı anlaşılıyor. Dev sütunlardan ve üst üste dizilmiş ağır taşlardan oluşan Göbeklitepe, o dönemde el arabası gibi aletlerin olmadığı için inşa süreci bir gizem yaratıyor. Sütunların üzerinde ise çeşitli hayvan figürleri (yılan, yaban domuzu, ördek) bulunuyor ki bu da kesinlikle zamanın ötesinde. Bu hayvanların kabileleri belirttiği ya da totem için kullanıldığı düşünülüyor. Peki, Cermodern’de sergide bizi neler bekliyor?

Aslında Göbeklitepe’yi tanıyarak gitmek dijital sergiyi daha da anlamlı kılıyor. Çünkü sergi Göbeklitepe’den ilham alınarak daha çok soru sormayı hedefliyor. Dört bölüme ayrılan serginin ilk bölümünde gerçekliğin ve hayallerin iç içe geçtiğini hissediyoruz. Karanlık bir koridordan geçerken avcı olan toplumdan insanların silüetlerini görüyoruz. Arka fonda işitilen sesler ile vahşi hayatın varlığını fark ediyoruz. Sanki bir ormanda takip ediliyormuş gibi bir his oluşturuluyor ancak net bir görüntü olmadığından hayali kalıyor.

İkinci bölümde bir insanın doğumuna işaret eden görseller bulunuyor. Sadece bunula kalmayıp insanların yolculuğunu da gösteriyor ve yapay zekânın oluşumuna da değiniliyor.

Üçüncü bölümde bizlerin evrende küçük bir noktadan daha küçük olduğumuzu hatırlatacak görseller bulunuyor. Galaksiler, gezegenler ve bilinmezliklerim dansını yansıtan bu bölüm insanlara değinmiyor bile. Unutuyoruz kendimizi.

Son bölümde ise Göbeklitepe’de yapılmış toplantıları anımsatıyor. Bir ayin havası veriliyor. Bir önceki bölümde galaksiler dans ederken bu bölümde yapıtaşımız DNA ve dönemin insanları dans ediyor. Tabii bu dijital olarak sergileniyor. Günümüze uyarlanarak. Bir bütünlük hissediliyor. Geçmişi ve şu anı bağlayan da dijital dünya oluyor.

Merak edenler için 31 Aralık 2019 tarihine kadar sergi devam edecektir.

Leave a Reply