Wimbledon 2024 Sonrası Paris Olimpiyatları’nda Erkek Tenisine Genel Bakış

Wimbledon tek erkeklerde şampiyon, 14 Temmuz Pazar günü oynanan final maçı sonucunda belli oldu. Sonucu merakla beklenen ve geçtiğimiz senenin rövanşı niteliğinde olan maçta Novak Djoković’i 3-0 yenen Carlos Alcaraz, turnuvayı şampiyon olarak tamamlayan isim oldu.

Turnuvanın genel değerlendirmesini, Erkek Tenisine ve Olimpiyat Oyunları’na bir genel bakış üzerinden yapacağım bu yazımda. Erkeklerde yaklaşık 20 yıldır sürpriz olarak nitelendirilebilecek bir şampiyonun çıkmadığı Wimbledon’da; son yıllarda olduğu gibi, seri başı ve favori isimler yine birbirleriyle eşleşene kadar çeyrek ve yarı finale doğru yükselmeyi başararak sürprize izin vermediler. Erkek tenisinin büyük turnuvalarının olağan şüphelileri konumundaki oyuncular, an itibarıyla ATP Dünya sıralamasında da ilk 5 sırayı tutmuş konumdalar. Bu oyuncular sırasıyla Jannik Sinner, Novak Djoković, Carlos Alcaraz, Alexander Zverev ve Daniil Medvedev. 

Turun geri kalanına göre, özellikle büyük turnuvalara katılmakta ve ilerlemekte daha istikrarlı olan ilk beş oyuncularından sadece Zverev’in nispeten erken elendiğini söyleyebiliriz. Kendisini öncelikle toprak, sonrasında ise sert zemin turnuvalarındaki başarılarıyla tanıdığımız son Olimpiyat Altın madalyalısı, kariyerinin şu ana kadarki en kötü Grand Slam karnesine sahip olduğu Wimbledon’da, bir kez daha dördüncü turun ilerisini göremedi. 2017 ve 2021’den sonra üçüncü kez Wimbledon’da ikinci haftayı görmeyi başaran Alman tenisçi, kariyerinin ilk Wimbledon Çeyrek Finaline en çok bu turnuvada yaklaşsa da 2-0 öne geçtiği mücadelede maçı kapatan son seti kazanmayı başaramadı ve Birleşik Amerikalı Taylor Fritz’e 3-2 mağlup oldu.

Rafael Nadal’la karşılaştığı ve tarihi bir maça sahne olan 2022 Roland Garros yarı finalinde yaşadığı ağır sakatlık sonrası yaklaşık bir buçuk yıl eski üst seviye performansından uzak kalan Zverev, 2024 yılında özellikle Roma Masters Şampiyonluğu ve Roland Garros Finalisti olarak geçirdiği toprak sezonun ardından yeniden eski günlerine dönüyor olmasının sinyallerini vermekte. Paris Olimpiyat oyunlarında tenisin toprak kortta düzenlenecek olması ve Wimbledon sonrasında hazırlık için 1 numaralı seri başı olarak katıldığı toprak kort turnuvası Hamburg ATP 500’de yarı finale çıkan ve turnuvanın favorisi olan Zverev; Olimpiyat oyunlarında da diğer dört oyuncuyla birlikte, son şampiyon olarak yine altın madalyanın en büyük favorilerinden biri konumunda.

2024’e Avustralya Açık şampiyonluğu ve Roland Garros yarı finalistliğiyle fırtına gibi giren Dünya 1 numarası Jannik Sinner ise Avustralya Açık finalinin rövanşı niteliğindeki maçta Daniil Medvedev’e 3-2 mağlup olarak turnuvaya çeyrek finalde veda etti. 2020 Roland Garros’ta, henüz 19 yaşındayken isminden ilk kez bir Grand Slam’de söz ettiren İtalyan tenisçi, dördüncü turda Zverev’i 3-1’lik skorla geçtikten sonra, ilk bir buçuk setinde Rafael Nadal’a karşı büyük bir direnç koyduğu çeyrek final mücadelesinde maçtan 3-0’lık yenilgiyle ayrılarak turnuvaya veda etmişti. Aynı turnuvada set vermeden şampiyon olmayı başaran Nadal’ın ise o turnuvada set kaybetmeye en yakın olduğu an, çeyrek final maçının ilk setinde durum 6-5’ken genç İtalyan’ın set için servise geldiği andı. O günden sonra 2022 yılına kadar Grand Slam’lerde dördüncü turun ötesine geçemeyen İtalyan Tenisçi, 2022’den itibaren elit seviye tenisçi olmak adına ilk istikrarlı yükselişine geçti. Roland Garros dışındaki tüm Grand Slam’lerde 2022 sezonunda ilk çeyrek finalini yapmayı başaran Sinner; önce Wimbledon’da 2-0 öne geçtiği maçta Novak Djoković’e, sonrasında ise Amerika Açık’ta -yıldızı kendisinden daha sonra fakat daha hızlı parlayan- Carlos Alcaraz’a 3-2 yenildiği çeyrek final maçlarını oynadı. Bu iki maçı kaybettiği isimlerin o turnuvaları şampiyon olarak tamamlayan isimler olmaları sonucu, 2022 yılını sadece yarı finallerin kıyısından dönerek değil, belki de ilk Grand Slam şampiyonluklarının kıyısından sadece bir setle kaçırarak dönüyordu İtalyan tenisçi.

Grand Slam’lerde çok iyi geçirmediği ve sadece Wimbledon’da ilerleyebildiği 2023 yılında, ilk Grand Slam yarı finalini Wimbledon’da yapan Sinner, bir kez daha Novak Djoković’e, bu kez 3-0’lık sonuçla mağlup olarak turnuvaya veda ediyordu. 2024’ten itibaren şeytanın bacağını her anlamda kırmayı başaran İtalyan, Avustralya Açık’ta kariyerinde ikinci kez oynadığı Grand Slam yarı finalinde, yine Novak Djoković’le eşleşti. Djoković’i belki de mağlup etmesi en zor olan yerde, evi niteliğinde olan ve 10 kez kupa kaldırdığı Rod Laver Arena’da, çok üstün bir oyunla 3-1 geçmeyi başaran Sinner; ilk Grand Slam finalinde de Daniil Medvedev’i, 2-0 geriye düştüğü maçta, unutulmaz bir geri dönüşle 3-2 mağlup ederek ilk Grand Slam şampiyonluğunu kazandı.

Sonrasında iyi bir toprak sezonu geçiren ve Miami Masters turnuvası şampiyonluğunu kazanmayı başaran Sinner, kariyerinin ilk Roland Garros yarı finalinde Carlos Alcaraz’a, 2-1 önde olduğu maçı, 3-2 kaybederek mağlup ayrılsa da turnuva sonrası kariyerinde ilk kez ATP Tour’da Dünya 1 numarasına yükselmeyi başarıyordu. Dünya 1 numarası olarak çıktığı ilk Grand Slam turnuvası olan Wimbledon 2024’te, sezon başında Avustralya Açık finalinde mağlup ettiği maçın rövanşı niteliğindeki maçta, Dünya 5 numarası Daniil Medvedev’e çeyrek finalde 3-2 kaybederek turnuvaya veda etti. Turnuvada geçen sezon elde edilen puanların korunması sonucu Olimpiyat Oyunları’na da Dünya 1 numarası olarak katılacak olan Jannik Sinner’in, Carlos Alcaraz ile birlikte, Altın madalyanın en büyük favorisi olduğunu söyleyebiliriz (Bu yazı yazıldığında kendisi henüz Olimpiyat Oyunlarından çekilmemişti, bademcik rahatsızlığı sebebiyle kendisi Oyunlarda olamayacak).

Sırada Dünya 5 Numarası Daniil Medvedev var. 2019’da, iki Master turnuvası şampiyonluğu ve Amerika Açık Finali’nde Nadal’a 3-2 kaybettiği maçla adını geniş tenis kitlelerine duyuran Medvedev, 2020 yılında Tour Finalleri şampiyonluğu kazandı. 2021 yılında Avustralya Açık finalinde Novak Djoković’e 3-0 yenilen Medvedev, Amerika Açık finalinde ise Takvim Grand Slam’i için korta çıkan Sırp rakibini aynı skorla bu kez mağlup etmeyi başararak üçüncü Grand Slam finalinde ilk şampiyonluğunu kazanmayı başardı.

Dünya 1 numarasına ilk kez yükselmeyi başardığı 2021 yılından sonra, 2022 yılına da Avustralya Açık finaline tekrar kalmayı başararak giren Daniil Medvedev, setlerde 2-0 öndeyken üçüncü setin yedinci oyununda durum 3-3’ken bulduğu üç servis kırma puanını kullanamaması sonrası, Nadal’ın geri dönüşüne engel olamayarak korttan 3-2 mağlup ayrılıyordu. Bu yenilgi sonrası, bir duraklama dönemine girdiğini söyleyebileceğimiz Rus raket, 2023 Amerika Açık’la birlikte beşinci Grand Slam finalini oynuyor, bu sefer de Novak Djoković’e karşı varlık gösteremeden 3-0’lık bir mağlubiyet alıyordu. Hemen takip eden Grand Slam turnuvası olan 2024 Avustralya Açık’ta bir kez daha finale kalan Medvedev, tıpkı 2022’de Nadal’a karşı yaşadığı senaryoyu bu kez Jannik Sinner’e karşı yaşıyor ve yine 2-0 öne geçtiği bir Avustralya Açık finalinden 3-2’lik yenilgiyle ayrılıyordu.

Uzun boyu ve kollarının getirdiği avantajla birlikte, gününde olduğu zaman çok iyi bir servisçi olan Medvedev, tıpkı Alcaraz’la oynadığı yarı finalde spiker Emre Yazıcıol’un kendisine atfettiği gibi, oynadığı puanlarda bir ahtapot adeta. Kortu kaplaması ve boyuna göre oldukça iyi bir reflekse ve atletizme sahip olması sonucu kortta her topa yapabildiği savunmalar ve yetiştiği zorlu toplarla bu benzetmeyi sonuna kadar hak eden Daniil Medvedev, aslında gerçekten de çok iyi oynadığı ve çeyrek finalde Dünya 1 numarası Jannik Sinner’i mağlup etmeyi başardığı Wimbledon’da, tıpkı geçen sene olduğu gibi, bu sene de Yarı Finalde Carlos Alcaraz’a mağlup olarak finale kalamadı. “Karşılaştığım en iyi oyuncu” dediği Alcaraz’ın kariyerinin yükselişe geçmesinden sonra oynadıkları altı maçta rakibine, iki Indian Wells finali, iki Wimbledon yarı finali ve bir Tour finalleri maçı kaybeden Medvedev; yalnızca 2023 Amerika Açık yarı finalinde üstünlük sağlayabildi.

En zayıf karnı toprak kort olan Rus tenisçi, sert zemin kortlarındaki gibi rahat hareket edememesi kaynaklı olarak, bu konuda diğer rakiplerinin gerisinde kalmakta. Hemen hemen bütün büyük başarıları sert kortta gelen ve çimde de kötü bir oyuncu olmayan Medvedev, topun yerden sektikten sonra daha uzun süre oyunda kaldığı yavaş kortlarda, maç boyu üst düzey performans sergileyememekte ve toprak kortta iyi oynayamadığını ve oynamayı sevmediğini de kendisi de ifade etmekte. Paris’te toprak kortta düzenlenecek Olimpiyat Oyunları’nda; toprak kort karnesi bu kadar kötüyken ve üstüne üstlük karşısında, başta hiç diş geçiremediği Alcaraz olmak üzere, birçok iyi toprak kort oyuncusu varken saydığım diğer rakiplerine göre çok daha düşük ihtimalle bir madalya şansı olacaktır.

Sırada kariyerinin tek eksiği Olimpiyat Şampiyonluğu olan ve Olimpiyat Oyunları için “beşinci Grand Slam” benzetmesini yapan Novak Djoković var. 2021 yılında Amerika Açık finalinde değerlendiremediği Takvim Grand Slam’i yapma fırsatını, 2023 yılında bu sefer Wimbledon finaliyle kaçıran Djoković, 3 Grand Slam şampiyonluğu, ATP Tour Finalleri Şampiyonluğu ve Dünya 1 numarası olarak kapattığı 2023 sezonundan sonra bıraktığı yerden devam etmek amacıyla girdi 2024 sezonuna. Fakat adeta evi niteliğinde olan ve 10 Şampiyonluk kazandığı Rod Laver Arena’da yarı finalde Jannik Sinner’e 3-1’le kaybeden Sırp tenisçi, uzun yıllar sonra temmuz ayına kadar bir turnuva kazanamadığı ilk sezonu 2024 sezonuyla yaşamış oldu. 2011 yılında yükselişe geçen kariyerinin, o günden bugüne, sakatlıktan dolayı sekteye uğradığı ve Grand Slam kazanamadığı tek yıl olan 2017’de bile iki ATP turnuvası kazanmayı başarmıştı.

Şu ana kadar toplamda 7 turnuvadan boynu bükük ayrılan ve bunlardan sadece Wimbledon’da finali görebilen Sırp tenisçi, Roland Garros sonrası dizinden ameliyat olmuştu. Ameliyat dönüşünde Olimpiyat Oyunları’na daha hazır katılabilmek amacıyla Wimbledon’ı pas geçebileceği söylentileriyle geçen bir ayın sonunda Merkez Kort’a çıktı Novak Djoković. Bu yazıda bahsedilen beş oyuncudan Sinner, Medvedev ve Alcaraz üçlüsünün tablonun öbür tarafında olması sebebiyle finale kadar onlarla eşleşmeyeceğinin garanti olması; final yolundaki en büyük engel olan Alexander Zverev’in erken elenmesi ve eşleştiği en iyi geçmişe sahip olan rakibi Rune’nin 2022’deki günlerinden çok uzak olması gibi faktörler bir araya gelince sadece oyun yeteneğiyle bile final yapmayı başardığını söyleyebiliriz Djoković’in.

Üst seviyede oynama zorunluluğu olmamasından dolayı, finale kadar neredeyse test edilmediğini söyleyebileceğimiz Sırp tenisçi, Tiafoe ve Medvedev gibi isimlerle üst seviyede maçlar oynayarak gelen İspanyol rakibi Carlos Alcaraz’a karşı finalde bir varlık gösteremeyerek turnuvaya veda etti. Kendisinden alışık olmadığımız şekilde fazlaca basit hatalarla puan kaptıran Djoković, rakibinin gerek spinli güçlü forehand’i gerekse de neredeyse kusursuz yaptığı passing shot’lara karşı direnemeyince maçtan 3-0’lık mağlubiyetle ayrıldı. 2011’de yükselişe geçen kariyerinde, 2020 Roland Garros finali haricinde, bir Grand Slam finalinde ilk defa bu kadar çaresiz ve rakibine karşılık veremeyen bir Djoković gördüm. Alcaraz’ın ne kadar iyi bir tenisçi olduğundan bahsetmeye zaten gerek yok, ancak bu tek taraflılığın bariz bir şekilde en önemli diğer etkeniyse Djoković’in diz ameliyatının hemen üstüne turnuvaya gelmesi sonucu kendi standartlarından uzak bir form durumuna sahip olmasıydı.

Her şeye rağmen sadece yeteneğiyle bile ilk 10 dışına karşı çok dominant olabilen Dünya 2 numarası, final yolu çok zorlu olmasa bile ne kadar büyük bir karakter olduğunu ve hiçbir zaman hafife alınmaması gereken bir efsane olduğunu herkese gösterdi. Sinner’in de turnuvadan çekilmesi sonrası 1 numaralı seri başı olarak Paris’teki yerini alan Sırp tenis efsanesi, Carlos Alcaraz ve son şampiyon Alexander Zverev ile birlikte altın madalyanın en ağır favorilerinden birisi olacak.

Ve Carlos Alcaraz… Onu uzun uzadıya anlatmaya gerek yok, zira tenisle ilgilenmeyenleri bile spora çeken bir fenomen konumunda kendisi. Oyunu için klas vuruşlarında Federer estetiğini görebildiğimiz, her topa yetişme ve güçlü spinli forehand’leriyle idolü Nadal’ın gölgesi gibi sahada dolaşan ve Novak Djoković gibi büyük bir mental güce ve olgunluğa sahip olan İspanyol tenisçi; “Big 3” olarak bilinen bu üç tenisçinin en önemli özelliklerini kendisinde toplayarak onların tek vücutta toplanmış bir versiyonu adeta. Geçen sezon, teniste özellikle yeni jenerasyonda kimsenin yapamadığı bir şeyi yaparak Djoković’i Wimbledon finalinde 3-2 geçen İspanyol fenomen, kendisinin mental olarak ne kadar güçlü bir tenisçi olduğunu da o maçta kanıtlamıştı. 

Bu sefer çok daha dominant ve rahat diyebileceğimiz şekilde 3-0’la hızlıca maçı kapatan Alcaraz; geliştirdiği servis atma becerisi ve servis oyunları, return kalitesi ve return oyunlarındaki tehditkâr gücü, file önünde dominant olabilirken rakibinin fileye geldiği pozisyonlarda da kusursuz passing shot’lar üretebilmesi ve en ihtiyacı olduğu kritik anlarda bile o beklenmeyen kısa topları kusursuz vurabilmesiyle şu anda aktif olarak en çok silaha sahip olan en komple oyuncu konumunda. Anlık formu da göz önünde bulundurulduğunda kendisi için turnuvadaki bir numaralı şampiyonluk favorisi diyebiliriz.

Ve son olarak Rafael Nadal… 22 kez Grand Slam şampiyonu İspanyol efsane, 2023 Avustralya Açık’tan sakatlığı yüzünden ikinci turda elendikten sonra ameliyat olmuş ve kortlardan tam bir yıl uzak kalmıştı. 2024 yılına kariyerinin son turnesi olarak çıkan Nadal, her ne kadar gözlerin pasını silen o güzel vuruşlarından hâlâ esintiler sunmaya devam etse de, gerek bir yıldır oynamamanın verdiği formsuzluğu henüz yenememiş olması gerekse de artık 38 yaşına gelmiş olması sonucuyla kesinlikle turnuvanın favorisi olmayan bir oyuncu konumunda. Zaten kariyeri sakatlıklar yüzünden çokça kez sekteye uğramış olan İspanyol raket, bu sezon katıldığı tek Grand Slam olan ve evi niteliğindeki Roland Garros’ta, çok şanssız bir kura çekmesi sonucu ilk turda Zverev’le eşleşmişti. Oyun olarak zorlamasına rağmen form olarak eski gücünde olmaması sonucu güçlü rakibine 3-0 kaybetmişti Nadal. Aynı Zverev ise turnuvada finale kadar yürümüş, Alcaraz’a 3-2 mağlup olarak turnuvayı ikincilikle noktalamıştı.

Olimpiyatın toprak kortta düzenlenecek olmasından dolayı çim kort sezonunu pas geçerek İsveç’te ATP250 Båstad turnuvasında boy gösteren Rafael Nadal, bu sezon ilk kez finale çıkmayı ve 4 saatlik bir çeyrek final maçını da kazanmayı başardı bu turnuvada. Finalde Portekizli Nuno Borges’e mağlup olan İspanyol raket, tıpkı Djoković gibi, her ne kadar iyi bir grafikle gelmiyor olsa da evi niteliğindeki Philippe Chatrier kortunda oynayacak olması ve her şeye rağmen “Toprağın Kralı” olmasından dolayı, alsa hafife alınmayacak bir oyuncu konumunda.

Bonus: Bu Olimpiyat bize 60. Kez bir Rafael Nadal-Novak Djoković eşleşmesi izlettirmeye gebe durumda. Eğer iki efsane de ilk turdaki rakiplerini mağlup ederek üst tura çıkmayı başarırsa ikinci turda birbirleriyle karşılaşacaklar. Bugüne dek oynanan 59 mücadelenin 30’unu Djoković, 29’unu Nadal kazanmış durumda. Çimde 2-2’lik denge bulunan rekabette, sert kortta 20-7 Djoković öndeyken, toprakta ise Nadal’ın 20-8’lik üstünlüğü bulunuyor. Turnuvanın yapılacağı Paris toprağında, yani Roland Garros’ta ise 10 kez karşı karşıya geldiler ve bu maçlarda da Nadal 8-2’lik bir üstünlüğe sahip. İki efsanenin 2019-2022 aralarında oynadıkları son 6 maçın 5’i toprak korttaydı. 2019 ve 2021 Roma Masters finallerini ve 2020 Roland Garros finalini Nadal’ın kazandığı bu 5 maçtan kalan ikisinde ise 2021 Roland Garros yarı finalini Djoković kazanırken, ikilinin son buluşması olan 2022 Roland Garros çeyrek finalini ise Rafael Nadal kazanmıştı.

Daha önce bir Olimpiyat’ta eşleşmeyen bu iki efsanenin olası bir eşleşmesinde eski kaliteyi görüp görmeyeceğimiz bir soru işareti, ancak tenisin şu ana kadar en çok karşı karşıya getirdiği, tenisin istatistiksel olarak en büyük rekabeti olan ve belki de son kez gerçekleşecek olan bu eşleşmenin çok büyük bir heyecana sahne olacağına dair hiçbir şüphe yok.

Son olarak favorilerimi sıralayacak olursam: 1- Alcaraz, 2- Zverev, 3- Djoković diyebilirim. Yani 2024 Roland Garros’takine benzer bir tablo beklemekteyim. Alcaraz ve Zverev tablonun aynı tarafında olduklarından dolayı bir sürpriz olmazsa yarı finalde eşleşecekler ve o maç da kanımca erken final niteliğinde olacak. Öte yandan Djoković’in yolunda, Nadal’ı bir kenara koyarsak, sadece Medvedev gözükmekte ve kendisinin de iyi bir toprak oyuncusu olmadığı göz önünde bulundurulduğunda, finale gitmesinin önündeki tek engelin olası form durumu eksikliği ve fiziksel yorgunluğunun tıpkı 2024 Roland Garros’taki gibi oyununu sürdürülemez noktaya getirmesi olabilir.

Büyük sürprizlere gebe olabilecek ve anlık olarak tüm tenis severlerin çok büyük heyecanla beklediği bu turnuva, hem çiftlerde Alcaraz/Nadal ikilisinin olası yürüyüşüne sahne olabilecek olması hem Nadal, Djoković ve Andy Murray’in son turnuvası olması ve Nadal-Djoković ikilisinin karşı karşıya gelme durumlarının olması hem de şampiyonunun kim olacağına dair büyük bir merak uyandırıyor olması sonucu güzel bir turnuva olacağını bizlere vadediyor.

Görseller Sportskeeda, Yardbarker, SportsMax ve Tennis365 sayfalarından alınmıştır.

Leave a Reply