Dünya basketbolunun gelmiş geçmiş en büyük oyuncularından biri, basketbolun Mozart’ı 7 Haziran 1993’te beklenmedik bir şekilde hayata veda etti. Geride bıraktığı kariyeri ise basketbola uzaktan yakından ilgisi olan herkesi etkilemeye ve ilham vermeye devam etti.
Drazen Petrovic zamanın Yugoslavya’sında Sırp bir baba ve Hırvat bir anneden dünyaya geldi. Hayran olduğu abisinin de basketbolcu olmasından dolayı küçük yaşlardan itibaren bu spora büyük bir sevgiyle bağlanıyor. Petrovic, kariyerine Sibenka’da başladıktan sonra Cibona Zagreb ile kazandığı 2 Koraç Kupası zaferinin ardından yeteneklerini kanıtlamış bir şekilde Real Madrid’e transfer oldu. Bir sezon boyunca Real Madrid forması giydikten sonra, Avrupa kıtasındaki başarılarını geride bırakarak yeni bir meydan okumaya yelken açtı ve Portland Trail Blazers’a katıldı.
Transferinin olduğu yıllarda NBA’in Avrupa’dan gelen oyuncular özellikle de kısalar için çok dost canlısı bir yer olduğunu söyleyemeyiz. Bu yüzden de Petrovic aslında birçok Avrupalı oyuncuya bu konuda öncü olmuş bir isim. Öyle ki aynı zamanda vatandaşları olan Mario Hezonja ve Bojan Bogdanovic yıllar geçmesine rağmen onun Portland’daki giydiği 44 numaralı formayı seçiyorlar. Fakat Petrovic’in hayalleri ve yaşadığı gerçekler tam olarak uyuşmuyor. Oyunun hücum yönünde çok etkili olduğu söyleyen koçları savunmadaki yetersizliğinden dolayı Petrovic’e gittiğinde tatmin olmadığı kısa süreler veriyor. Ortalama geçen iki seneden sonra 1991 yılında transfer olduğu New Jersey Nets ile beraber NBA’deki çıkışını da yakalıyor. Son sezonunda neredeyse %45’e yaklaşan üçlük yüzdesi ile hem takımının hem de NBA’in en önemli şutörlerinden biri olduğunu kanıtlıyor.
Bu sırada milli takımda da işler onun için güzel gidiyor. Önce Yugoslavya daha sonrasında da Hırvatistan milli takımı ile büyük başarılara imza atıyor. Bunun yanında milli takımda arkadaşı, dostu Vlade Divac ile yaşadığı olaylar onun hikayesine bambaşka bir açıdan da damga vuruyor. Kardeş gibi büyüyen bu ikilinin dostluğu, 1990 yılı Dünya Şampiyonası’nda Sovyetlere karşı elde ettikleri zaferin ardından, bir taraftarın sahaya Hırvatistan bayrağıyla girmesiyle beraber büyük bir yara aldı. Divac, bayrağı alıp yere fırlatınca, Drazen’in ona karşı tavır almasıyla iç savaş dostların ayrılmasına yol açtı. Yıllar sonra Divac, Drazen’in ailesini ve mezarını ziyaret etmek istediğini ifade etti ve bu istekleri doğrultusunda, bu iki kardeşin hikayesi, “Once Brothers” adlı belgeselde anlatılmış oldu.
1993 yazında Drazen Petrovic, Hırvatistan milli takımı ile Eurobasket elemeleri için Wroclaw’a gitti. Dönüşte takımıyla beraber uçakla gitmek yerine kız arkadaşı Klara Szalantzy ve o dönemde Galatasaray forması giyen Hilal Edebal ile birlikte arabayla yola çıktı. Szalantzy’nin kullandığı araba karşıdan gelen bir tırın altında kaldı ve ön koltukta uyuyan Petrovic olay yerinde hayatını kaybetti. Szalantzy bir hafta hastanede kalmasını gerektiren darbeler alırken Edebal bir daha basketbol oynayamayacak kadar ağır yaralandı.
Drazen Petrovic’in cenazesine binlerce kişi geldi. Yıllar içinde büyük bir basketbolcu olmanın yanı sıra ülkesinin ve basketbolseverlerin çok sevdiği, hayran olduğu bir simge haline de gelmişti. Nets’deki takım arkadaşı Doug Lee onu onurlandırmak için gittiği Cibona’da gördüğü Petrovic sevgisini verdiği röportajda şu şekilde anlatıyor.
‘’İnsanlar sokakta sadece Drazen’in arkadaşı olduğum için bana dokunmak ve sarılmak istiyorlardı.’’
Fotoğraflar gettyimages ve eurohoops sitelerinden alınmıştır.
Kaynakça
https://www.espn.com/nba/story/_/id/22590062/zach-lowe-drazen-petrovic-lasting-basketball-legacy-nba